Last Updated on 27 Mart 2017 by Yaşar Çelik
“Kimse Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkmasın!” seslenişi, son yıllarda değişik ülkeler için sıklıkla kullanıldı. Peki sonuçları ne oldu?
Türkiye’nin gücünü test edenlerin ne bedeller ödediğini hesaplamak güç ama Putin’e gönderilen “özür” mektubu, İsrail ile yapılan 20 milyon dolarlık “lütuf” anlaşması; AKP Hükümetlerinin ülkemize ödettiği ağır bedeller olarak önümüzde duruyor.
Bugün Türk turizmi de bir testle karşı karşıya. Turizm; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eyy” hitapları ve AKP Hükümetlerinin iç/dış politikadaki hataları, beceriksizliğiyle oluşan daha kaç krizi kaldırabilir?
Rusya ile yaşanan kriz ve fiili başkanlık dayatmasının bir yıllık faturası, turizm gelirlerinde Türkiye’nin 10 yıl önceki rakamlara dönmesi olmuştur. Turizmde 30 yılda, iğne ile kuyu kazarak elde edilen kazanımlar büyük bir risk altındadır. Turizmde mevsimlik işçi olarak çalışabilen yüzbinlerce turizm emekçisi, 2016 yılını işsiz geçirmek zorunda kalmıştır.
Turizmde yaşanacak olumsuzluklara ilişkin sinyaller; fiili başkanlığın ortaya çıktığı 2014 yılında gelmeye başlamış, 2015’de eksi büyüme ortaya çıkmış, 2016 ise tam bir çöküş yılı olmuştur. Türkiye, her üç turistten birini kaybetmiştir. Turist sayısı 2014’teki 36.8 milyon zirvesinden 25.5 milyon düzeyine, turizm gelirleri ise 31.4 Milyar dolardan, 22 milyar dolar düzeyine kadar gerilemiş durumdadır. Yaklaşık 11 milyon turist, 10 milyar dolar düzeyinde gelir kaybı ortaya çıkmıştır. Çarpan etkisi (TEPAV turizmin çarpan etkisi 1.8) hesaplandığında, turizm ve bağlantılı sektörlerde 18 milyar dolarlık kayıptan söz etmek mümkün.
Turistlerin Türkiye’de tatil için yaptıkları ortalama harcama 830 dolardan 700 dolar seviyesine kadar düşmesine; yani fiyatlardaki gerilemeye rağmen, turist kaybı önlenememiştir.
Turizmde 2016 yılı; yüzde 76’lık kayıpla “Rusya Krizi” olarak tanımlansa da Avrupa ve OECD ülkelerinin tamamında Türkiye ilgisinde büyük bir azalma yaşanmıştır. Rusya’dan yaşanan turist kaybı 2016 yılında 2.7 milyon olurken, bugün kavgaya tutuşulan Almanya, Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşanan kayıp 5.5 milyon düzeyindedir. Krizin konuşulmadığı bir dönemde bile Almanya ve Hollanda’dan yüzde 30 kayıp yaşanması; dikkatlerde tutulmalıdır.
2017 yılı için Rusya’ya gönderilen “özür” mektubu bir artı olarak öngörülse bile; Türk turizmi için temel hat Avrupa ve OECD ülkeleridir. Ve 2017 için olgunlaşmış pazar olan Avrupa pazarından olumlu sinyaller gelmemektedir. Diplomasiyi “lale” düzeyinde ele alan Dışişleri Bakanı ile Kültür ve Turizm Bakanı’nın “2017 telafi yılı olacak” açıklamalarına karşılık, erken rezervasyon bilgileri ve ilk rakamlar; telafiye değil, kayıp yıl 2016’nın da altında bir başlangıca işaret etmektedir.
Turizmin iki taşıyıcısı İstanbul ve Antalya, 2017 Ocak-Şubat’ta kayıp yıl olan 2016’nın da yüzde 15-20 altında kalmıştır. Ocak ayında turizm geliri, geçen yılın aynı ayına göre 206 milyon dolar daha azdır.
Almanya ve Hollanda’dan ilk 2 aydaki gerileme oranı yüzde 48’lerdedir. En büyük turizm fuarlarından biri olan ITB Berlin Fuarı’nın IPK raporunda Türkiye’nin “güvenlik nedeniyle tercih edilmeyecek ülkeler” listesinde sayılması, bu gerilemeyi açıklamaktadır.
Ayrıca, “OHAL altında bir Türkiye, rejim değişikliği dayatmasıyla kutuplaşan bir Türkiye, şiddet dilinin hakim olduğu bir Türkiye, gazetecilerin hapiste olduğu bir Türkiye, çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesi için kanun çıkarılması istenen bir Türkiye, sanat evlerinin kundaklandığı bir Türkiye” imajıyla Avrupa pazarının kısa ve orta vadede yeniden kazanılması mümkün görünmemektedir.
“14 Mart’tan önce Hollanda’ya gidilmez” diyen Başbakan’a rağmen, çıkılan Hollanda seferinde yaşanan ve kabul edilmesi asla mümkün olmayan görüntülerin; Avrupa ülkelerindeki olumsuz etkisini “komşunu da al gel”, “düğünü Türkiye’de yap” kampanyalarıyla giderileceğini düşünmek, trajikomiktir.
“Size sürekli parmak sallayan bir liderin ülkesinde tatil yapmak ister misiniz?” sorusunun yanıtını tahmin etmek hiç de güç değil.
Bu nedenle de turizmde 2017 yılını “Avrupa Krizi” olarak tanımlamak, kehanet olmayacaktır.
AKP hükümetlerinin tutarlı bir turizm politikası hiç olmadı. Uzun yıllar bir turizm bakanı olduğunu söylemek de güç.
Soruyu yineleyelim; turizm kaç krizi daha kaldırabilir?
Ülkeyi yönetenler yaşananlardan ders çıkarmaz, kutuplaşmayı ve şiddet dilini içte ve dışta oy devşirme aracı olarak kullanmaya devam ederse; kısa sürede bu sorunun yanıtına ulaşacağız gibi görünüyor.
Çetin Osman BUDAK
cetin.budak@chp.org.tr / @CetinOsmanBudak