Last Updated on 31 Temmuz 2017 by Yaşar Çelik
Sosyal medyadaki tartışmalara, yorumlara bakarsak, Sayın Kurtulmuş’un Kültür ve Turizm Bakanı olması tenzil-i rütbe olarak görüldü, anlaşıldı. Gerçekten böyle mi?
Başbakan Yardımcısı olan Numan Kurtulmuş’un, yeni Kültür ve Turizm Bakanı olarak atanmasını yazar İbrahim Tenekeci değerlendirdi. Sosyal medyadaki tartışmalarda Kurtulmuş’un Kültür ve Turizm Bakanı olmasını ‘tenzil-i rütbe’ olarak görüldüğünü sorgulayan Tenekeci, “AK Parti hükümetlerinde bu bakanlığı yapmış isimlerin akıbetlerini göz önüne alırsak, genel havayı normal karşılayabiliriz. Erkan Mumcu, Ertuğrul Günay, Atilla Koç, Yalçın Topçu, Ömer Çelik, Mahir Ünal, Nabi Avcı… Liste bize çok şey söylüyor. Bu bakanlığın ilk feda edilecek yer olduğunu mesela. Gazetelerimizin kültür sanat sayfaları da öyle değil midir?” diye yazdı.
Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci bugün “Görülen lüzum üzerine” başlığıyla (29 Temmuz 2017) yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
“Yeni kabine belli oldu. Sosyal medyadaki tartışmalara, yorumlara bakarsak, Sayın Kurtulmuş’un Kültür ve Turizm Bakanı olması tenzil-i rütbe olarak görüldü, anlaşıldı. Gerçekten böyle mi?
AK Parti hükümetlerinde bu bakanlığı yapmış isimlerin akıbetlerini göz önüne alırsak, genel havayı normal karşılayabiliriz. Erkan Mumcu, Ertuğrul Günay, Atilla Koç, Yalçın Topçu, Ömer Çelik, Mahir Ünal, Nabi Avcı… Liste bize çok şey söylüyor. Bu bakanlığın ilk feda edilecek yer olduğunu mesela. Gazetelerimizin kültür sanat sayfaları da öyle değil midir?
Görülen lüzum üzerine
Kültür ve Turizm Bakanlığı yapıp da ayakta kalan, hâlâ aynı çatı altında bulunan birkaç isim ancak var. Tenzil-i rütbe görüşünü pekiştiren evvela bu hakikattir.
Farklı dünyalara, görüşlere ait isimlerin aynı partinin hükümetlerinde kültür bakanlığı yapması, haliyle şu soruyu akla getiriyor: AK Parti’nin bir kültür sanat politikası var mı? Olmadığı görülüyor.
Yeni öğrendim. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Genel Koordinatörü, uzun zamandan beri Orhan Karakurt imiş. Mitinglerde Sayın Erdoğan’ı anons ve takdim eden beyefendi. Konuştuğu, danıştığı, görüştüğü bir edebiyatçı var mıdır, merak ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üçüncü Millî Kültür Şûrası’nın açılış konuşmasında, dokunaklı bir şekilde, kültürel iktidar konusundan bahsetti. Samimiyetinden şüphe etmedik, edemeyiz. Fakat bu iş sadece atama ve görevlendirme yapmakla olmuyor. Aynı şûranın, yani kültür sanat meselesinin camiadan, sıcak adreslerden, karşılığı olan isimlerden kaçırıldığını bilmiyor olabilir. Nitekim şimdi büyük bir hayal kırıklığından bahsediliyor. Gerisini yazmayalım.
Devlet yahut iktidar, elbette bütün kesimleri kucaklamak, ciddiye almak zorundadır. Söylemek istediğimiz daha başka bir şey. Türkiye’de son on yılda iklim değişmiş, ayrıca alttan iki yeni kuşak gelmiştir.Karşılığı olan birçok isim zayıflamıştır bugün. Yeni isimler, adresler, eserler çıkmıştır. Beklentiler değişmiştir. Hem vefalı olunmalı, hem de hakkaniyetli davranılmalıdır.
Camiadan kastımız ise öncelikle fikirdir. AK Parti’yi iktidara taşıyan insanların düşüncesi ve inancıdır. İbrahim Kalın’ın Akıl ve Erdem kitabından bir cümle: “Siyasi iddiası olmayan bir kültürün insanlara güçlü bir kimlik kazandırması mümkün değildir.” Tezer Özlü’nün Kalanlar kitabında yer alan bir cümlesini de buraya alalım: “Kültür, bir şeye cesaret edebilme sorunudur.” (Ada Yayınları, Mayıs 1990, Sayfa 38) Evet, biraz cesaret.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın