TÜRSAB seçimine ilişkin belirsizlik sürüyor. Başkan adayı Firuz Bağlıkaya’nın çekileceğine dair iddialar yalanlanırken, seçim tarihine ilişkin son sözü Bakanlığın söyleyeceği belirtiliyor. TÜRSAB’a kayyum atanacağı iddiaları ise en çok konuşulanlar arasında. Deneyimli turizmci Deniz Tüfekçi, “TÜRSAB gemisi pek yakında hem suyun çekilmesi, hem kamaralarının suyla dolması nedeniyle battı batıyor” diyor.
‘İşte TÜRSAB’ta perde arkasında konuşulanlar!’ haberimiz ses getirdi. TÜRSAB Başkan adayı Firuz Bağlıkaya bir video yayınlayarak adaylıktan çekilmeyeceğini ve Genel Kurul’un 2-3 Aralık’ta yapılacağını iddia ederken, TÜRSAB Yönetimi de bu iddianın ‘asılsız’ olduğunu savundu.
FİRUZ BAĞLIKAYA ÇEKİLMEYECEK
Firuz Bağlıkaya’nın adaylıktan çekileceğine dair iddialara gazetemizi arayan “Bize Değişim Gerek” kampanyası temsilcilerinden yalanlama geldi. Bağlıkaya’nın çekilmesinin sözkonusu olmadığı öne sürüldü. Firuz Bağlıkaya’nın, Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile yaptığı görüşmeye ilişkin ise bir açıklama yapılmadı.
Mevcut Başkan Başaran Ulusoy’un da geçtiğimiz hafta sonunda Bakan Kurtulmuş ile bir görüşme gerçekleştirdiği söylenenler arasında. TÜRSAB Yönetimi’nin yaptığı tüm resmi görüşmeleri Birliğin resmi sitesinden yayınlamasına rağmen bu görüşmeye ilişkin hiçbir duyurunun yapılmaması ve hemen arkasından Genel Kurulu ertelediğini ve Ulusoy’un yeniden aday olmayacağını duyurması kafalarda soru işareti yarattı.
ACENTECİLER MERAKTA
Gün içerisinde birçok acenteci de bize ulaşarak “seçimin yapılıp yapılmayacağını’ öğrenme isteğini dile getirdi.
BAKAN BUGÜN AÇIKLAMA YAPACAK MI?
Turizm Günlüğü olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na TÜRSAB Genel Kurulu’nun ertelenmesine ilişkin görüş almak üzere başvurduğumuzda ise yetkili kimseye ulaşamadık. Bu arada Bakan Numan Kurtulmuş’un bugün TÜRSAB ‘la ilgili bir açıklama yapacağı iddialar arasında.
Başka bir iddia da TÜRSAB seçiminin en erken Mart ayında yapılacağı yönünde.
KAYYUM MU ATANACAK?
Bu arada TÜRSAB’a Kayyum atanacağına dair söylentiler bir süredir zaten acenteciler arasında konuşulan konuların başında geliyor. Deneyimli turizmci, Seven Tur’un sahibi Deniz Tüfekçi de, TÜRSAB’taki gelişmeleri özetleyen bir yazı kaleme aldı. TÜRSAB’ı Aral Gölü’ne benzeten Tüfekçi, “Görünen o ki TÜRSAB’da yepyeni bir dönem başlıyor. OHAL koşulları öne sürülerek batmakta olan bir gemiye kimlerin, hangi politikaların hakim olacağı konusunda kararı hükümet verecek, er ya da geç KAYYUM türü bir yönetim sonunu bilemediğimiz bir süre içinde TÜRSAB’ı yönetecektir. Dilerim yanılırım” dedi.
Deniz Tüfekçi’nin yazısı şöyle:
“ARAL GÖLÜ ÇEKİLDİ… İÇİNDEKİ GEMİ SULAR ALTINDA…
Nedense son bir yıldır seyahat acentası sahibi meslektaşlarımız TÜRSAB gemisi ile dolaylı, kaptan köşküne kimin çıkacağı ile doğrudan ilgilenmeleri nedeniyle gözlerini geminin içinden bir türlü ayırıp gemimizin en alttaki birkaç katın salonları ve odalarının suyla dolu olduğunu fark edemediler.
Son altı ayda yapılan konuşmalar, yazılanlar, karşılıklı polemikler stadyumdaki taraftar atışması düzeyini aşamamış, haydi o tabirle söyleyeyim, takımlarını ıslıklayanlar, asıl sorunun ne olduğunu görmezden gelmişlerdir.
Demokrasi ile idare edildiğimizi sananlar, şeklen bunun ortadan kalktığını belgeleyen OHAL ortamında TÜRSAB seçimlerinin bile olamayacağını, demokrasicilik oynayan arkadaşlarımızın ve onların karşıtlarının Bülent Ecevit’in DİSK genel kurulunda 79 yılında söylediği ‘kamara kavgası’ lafını anımsatırcasına, işin özünü, tehlikenin boyutunu görmezden gelip, ya da sahiden görmeyerek TÜRSAB’ı yönetmeye kalkacaklarını sandık çoğumuz.
Koca TÜRSAB transatlantiği aslında kaptanının beceriksizliği kadar, çekilen sular nedeniyle ne kadar süreceği belli olmayan bir batış sürecine girmiştir.
Turizm sektörünün son dört yılda AKP hükümetleri döneminde yaratılan politik ortam ve demokrasi zafiyeti nedeniyle gelirinin yarıdan fazlasını kaybetmesi, 450 bin civarında işini kaybeden, kirasını, elemanının maaşını ödemekten aciz acentalar ve konaklama sektörü başta olmak üzere tüm bağlantılı alt sektör kuruluşlarını takatsiz, güçsüz bırakmış, bitkisel hayata sokmuştur.
TÜRSAB’ın aidat alacakları toplam alacaklarının %90’ının üzerinde ise, acentalarımızın %80’i aidatını bile ödeyemez duruma düşmüş, bu da bir ölçüde TÜRSAB’ı da etkilemişse, olayı bu noktada kayıkçı kavgasından çıkarıp, geminin hangi koşullarda batmaktan kurtulacağını, üyelerin nasıl ayakta kalabileceğini düşünmemiz lazım. Ülkeye yılda bir zamanlar 31.5 milyar dolar döviz girdisine ilk elden aracılık eden, bunun yüzde birini bile cebine koyamadan ülkeye turist ve döviz getiren acentalarımızın piyasadan çekilmesi, yok olması, o kuruluşların profesyonellerinin, içlerinde 40 yıldır ekmeğini turizmden kazanan insanların olduğu son derece deneyimli ve bilgili elemanların piyasadan çekilmek zorunda kalması en başta ülkeye zarar verecek, tekrar eski günlere dönebilmek için bir 10 yıl daha beklemek zorunda kalınacaktır. 1991 Körfez krizinde bu yönde yaptığımız uyarılar dikkate alınmadığı için turist başına gelir 870 dolarlardan 505 dolarlara düşmesinin önüne geçilememiştir. O yılların aymazlığının bedelini bugün bile en iyi servisi en ucuza veren ülke olmakla ödüyoruz. Her ülkede turizmcinin geliri genelin oldukça üzerindeyken biz ülkemizde hala asgari ücretle elman çalıştıran bir sektör durumundayız.
Görünen o ki TÜRSAB’da yepyeni bir dönem başlıyor. OHAL koşulları öne sürülerek batmakta olan bir gemiye kimlerin, hangi politikaların hakim olacağı konusunda kararı hükümet verecek, er ya da geç KAYYUM türü bir yönetim sonunu bilemediğimiz bir süre içinde TÜRSAB’ı yönetecektir. Dilerim yanılırım.
Kimin aday olduğu, kimlerin birleştiği, kimlerin adaylıktan çekildiğinin bu saatten sonra herhangi bir önemi kalmamıştır.
Duyarlı turizmcilerin, özellikle seyahat acentası sahiplerinin önünde tek bir konu vardır. Turizm faaliyetlerimizi yürütebilmemizin ekonomik ve demokratik koşullarının hükümet eliyle bir an evvel düzeltilmesi için girişimde bulunmak.
Kimsenin en alt kamaraları su dolmuş ülke turizminin batmasına seyirci kalıp yukarıda kamara kavgası yapanlara, ben size daha iyi orkestra getireceğim, kamaralarınızın perdelerini atlastan yapacağım, kahvaltınızı odanıza göndereceğim türü vaatleri dinleme lüksü yok. Koskoca Aral gölü plansız, hesapsız baraj yapımları nedeniyle kurudu, çekildi, bir avuç su olarak haritada bile görünmüyor. Türk turizminin içler acısı hali bu. Aral denizinin içindeki TÜRSAB gemisi pek yakında hem suyun çekilmesi, hem kamaralarının suyla dolması nedeniyle battı batıyor…
Turizm gölünü kurutanlarla, ona neden olanlarla konuşup bu işi halletmezsek, ortada ne turizm, ne de TÜRSAB kalacak.
Bir şeyi merak da etmedim değil. Eğer seçim olsaydı, Başaran Ulusoy yönetiminin toplayamadığı ya da üyelerinin halini görüp bilinçli olarak toplamadığı, miktarı 40 küsur milyon lirayı bulan alacakları acaba seçilen yeni yönetim onlara oy verenlerin haline bakmadan icra yoluyla tahsil yoluna gidecek mi?
Bir yanda aidat alacaklarını toplayamayıp, acentaların içine düşürüldüğü durumu görüp toplamadığı aidatlar nedeniyle mali krize giren Türsab, öte yanda mali krize soktunuz diye mevcut yönetimi suçlayan aday.
Çözümünüz, yanıtınız nedir?
Deniz Tüfekçi”