Last Updated on 7 Eylül 2023 by Turizm Günlüğü
İnanç turizmi sektörünün önde gelen firmalarından Toprak Turizm & Travel’ın Satış Pazarlama Direktörü Cihat Toprak, hac ve umre organizasyonu yapan firmaların denetlenmediğini belirterek, bu durumun sektörde haksız rekabete ve vergi kaybına neden olduğunu söyledi.
Uzun yıllar kutsal topraklarda rehberlik, koordinatörlük, hac ve umre organizasyonu, çeşitli yurtiçi ve yurtdışı iş bağlantıları ve organizasyonlar yaparak deneyim kazandıktan sonra Yaşar Toprak, Mustafa Toprak ve Salih Toprak kardeşler tarafından 1994 yılında İstanbul Fatih’te kurulan Toprak Turizm & Travel, Sakarya ve Bursa’daki acentaları ve onlarca çalışanı ile birlikte her yıl binlerce misafirine hizmet veriyor. Turizmgunlugu.com’a özel açıklamalar yapan Toprak Turizm & Travel Satış Pazarlama Direktörü Cihat Toprak, denetimsizlik nedeniyle hac ve umre organizasyonu yapan firmalar arasında çok büyük bir haksız rekabet yaşandığına dikkat çekerek ilgili kurumlardan sorunlarına acil çözüm bulunmasını beklediklerini söyledi.
“ÜVEY EVLAT MUAMELESİ GÖRÜYORUZ!”
İnanç turizmi yapan firmalar olarak turizm sektörü içerisinde üvey evlat muamelesi gördüklerini, bu sebeple inanç turizmi sektöründeki sorunların çözümü için hiçbir şey yapılmadığını belirten Cihat Toprak, şunları söyledi: “En büyük dezavantajımız; hac ve umre organizasyonu yapan firmalar olarak turizm sektöründen ayrı tutulmamız. Turizm sektörü denilince ağırlıklı olarak yurtdışından turist getiren acentalar, otelciler ve yurtdışına tur yapan acentalara yönelik çalışmalar yapılıyor. Hac ve umre organizasyonu acentaları olarak turizm sektöründe biz üvey evlat gibiyiz! Son zamanlarda inanç turizminin sorunlarının çözümüne yönelik bazı çalışmalar yapılsa da bu henüz istenilen düzeyde değil.
“UMRE’DE TABAN FİYAT UYGULAMASI ARTIK BİR ZORUNLULUK!”
Son 3 yıldır Hac&Umre sektöründeki acentalar arasındaki rekabetten dolayı tur paketi maliyetine satışlar yapılarak sektör sadece havayollarından alınan teşviklere iş yapılır duruma geldi. Bundan dolayı birçok acenta çok zor durumda kalmakta hatta birçok acenta da bu sezon sonunu görmeden muhtemelen batacaktır. Artık bu gidişata ‘dur’ demenin zamanı geldi. Kurumsal yapısı oturmuş sektörlerin birçoğunda taban fiyat uygulamasını görmekteyiz. Hac&Umre sektöründeki haksız rekabetin önüne geçebilmek için taban fiyat uygulaması artık kaçınılmazdır.
“HER GÜN 2 YENİ ACENTA KURULUYOR”
Hac&Umre sektörünün kâr oranları her yıl ciddi bir şekilde düşüş yaşamasına rağmen tabiri caizse her gün 2 yeni acenta kuruluyor. Bu kadar kolay acenta kurulmasına müsaade edilmeye devam edilirse artık sektör topyekün bir çöküş yaşayacaktır.
“DENETİMSİZLİK SORUNUMUZ VAR”
İnanç turizmi yapan firmalar olarak biz hem TÜRSAB’a, hem Turizm Bakanlığı’na, hem de Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yetki belgeleri alarak çalışan bir sektörüz yani bir nevi bu kurumlara bağlıyız. Hac ve umre organizasyonlarında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan onay alarak çalışıyoruz. Bu çok başlılık nedeniyle sektörümüzde çok illegal şeyler de olabiliyor. Umreye gidecek olan misafirlerimize Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kart alıyoruz. Bu kart, umre yolcuları için kimlik kartı yerine geçiyor. Bazı firmalar bu kartın sahtesini yapıyor. Bunu denetleyecek kurum TÜRSAB mı, Turizm Bakanlığı mı, Emniyet Müdürlüğü yani polis mi? Bu noktadaki belirsizlik ve karmaşadan dolayı acentaların kendi aralarındaki rekabette çok büyük haksızlıklar oluyor. Bu durum aynı zamanda vergi kaybına da yol açıyor.
“HAC KOTASI SİSTEMİ ANAYASA’NIN 23.MADDESİNE AYKIRIDIR”
En büyük sıkıntılarımızdan biri de hac kotası sistemidir. Hac kotası sistemi anayasımızın 23. maddesinde belirtildiği gibi; Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; “Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. (Değişik fıkra:7/5/2010-5982/3md.) Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.”
Vatandaşımızın özgür olarak seyahat etme hakkını engellediği için anayasamıza aykırı bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Hac vazifesini yerine getirmek isteyen vatandaşlarımız, yüzde 60 oranında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan mecburi olarak gidiyor. Özel acentaların kotası hızlı bir şekilde dolduğu için vatandaş, istediği acentaya kayıt yaptıramıyor. Her sene hac kayıtlarında binlerce Hacı adayı bu durumdan dolayı mağdur olmaktadır. Bu sorunu çözmek için ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşları daha etkin olabilse, sorunun çözümüne yönelik önemli adımlar atılabileceğine inanıyorum.
“BU SORUNU ARTIK ÇÖZMELİYİZ”
Suudi Arabistan Hac Bakanlığı Türkiye’ye her sene 80 bin civarı belli bir hac kotası veriyor. Bu kotanın yüzde 60’ını Diyanet İşleri Başkanlığı kullanırken yüzde 40’ı ise özel acentalar olarak bize ayrılıyor. Bu şekilde Türkiye’nin kendi içerisinde ikinci bir kota uygulanıyor. Bu uygulama sebebiyle her yıl binlerce hacı adayı ile beraber yüzlerce seyahat acentası mağdur olmaktadır.
“20 UMRE MİSAFİRİNE BİR DİN GÖREVLİSİ ZORUNLULUĞU EK BİR KÜLFET”
Seyahat acentalarına getirilen 20 umre misafiri için Diyanet İşleri Başkanlığı’nca belirlenen bir din görevlisini umreye götürme zorunluluğu var. Bu din görevlisinin bütün masrafları acenta tarafından karşılanıyor. Bu uygulama Diyanet ve Acentalar arasında büyük bir haksız rekabete sebep olmaktadır.
“UMREDE 540 DOLAR EK VERGİ YENİDEN GELDİ”
Suudi Arabistan Hac Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıl tepkiler üzerine kaldırdığı ek vergi’yi 2017-2018 Umre sezonunda yeniden uygulamaya aldı. Bu sebeple 2016 yılında umreye gidenler, 2017 yılında tekrar gitmek isterse 540 dolar ek vergi ödemek durumdan kalacak. Bu uygulama vatandaşlarımızın tepkisini çekti ve umre’ye olan talep bu sebeple hissedilir derecede düştü. Bu konuda ilgili kurumların bir çözüm bulmalarını beklemekteyiz”.