Turizm cenneti Çeşme’ye olan talebin son yıllarda artmasıyla beraber yatırım çalışmaları da hız kazandı. Yapılacak projelerin Çeşme’nin doğal yapısını bozacağı endişeleri çevreciler ve çoğu turizmci tarafından eleştiriye tutuldu.
Dr. Ahmet Güler ise “Çeşme Yarımada için, sizin master planınız yok ama, birilerinin var!” başlıklı yazısı ile yapılacak olan projelere eleştiri getirirken Türkiye’nin turizm merkezi Çeşme’nin önemine değindi.
İşte Dr. Ahmet Güler’in o yazısı:
“Son yıllarda Çeşme ve Çeşme Yarımada’sı Türkiye’nin gözdesi. Çeşme, Karaburun, Urla, Güzelbahçe, Seferhisar ilçeleri mahalle baskısından bunalan Türkiyeli vatandaşın sürekli yaşamak istediği hedef bölgeler haline geldi. İstanbul-İzmir otobanının bitmesi ile bu bölgelere ulaşmanın 5–6 saate düşeceği öngörüsü ile Yarımada’da bir ev, bir arazi sahibi olmak birçok kişinin amacı haline geldi.
Ege kıyılarında bir zamanlar eşsiz güzellikleri taşıyan Foça, Kuşadası, Bodrum, Didim, Marmaris gibi yörelerin doğal güzelliklerinin hesapsız ve fütursuz bir şekilde hovardaca yok edilmesi, bu tatil yörelerinin iğrenç ve eğrelti beton-blok merkezleri haline getirilmeleri, denizlerinin ve doğalarının kirletilmesi sonucu, yaşam kalitesi düşük merkezler haline geldi.
Bir şekilde kendisini birazcık koruyabilmiş olan bakir Çeşme Yarımadası rant haydutlarının, beton imparatorlarının, gözü dönmüş müteahhit bozuntularının, kısaca BARBARLARIN yeni hedefi haline geldi.
MASTER PLAN YOK
Yarımada yerel yönetimleri, Yarımada halkı ve devletin üstünde ortaklaşa mutabakata varmış oldukları Yarımada’nın geleceğini kapsayan “MASTER PLAN” yok.
Ankara’da yerleşik önüne gelen her resmi kurum kendi kafasınca Yarımada’da proje yapıyor, proje izni veriyor.
Gün geçmiyor ki elde kalmış bu son eşsiz cennet Çeşme Yarımada’ya bir saldırı olmasın. İlk önce balık çiftlikleri ile başladılar Türkiye’nin en temiz denizleri kirletilmekte. Ardından maden ocakları, taş ocakları saldırısı başladı. Rüzgâr enerjisi üreteceğiz ayağına Yarımada’da milyonlarca metrekare hazine ve vatandaşa ait arazilere el konuldu. Yaşam merkezlerine 200–300 metre uzaklıkta, en güzel deniz manzaralı mevkilerde, ormanların içinde RES enerji üretim merkezleri kuruldu. Olur, olmaz yerlerde Jeotermal kuyuları açılma izinleri verilmekte.
Çeşmenin en güzel deniz kıyısı 11,5 Milyon dolara 30 yıllığına Liman işletmecisine hibe edildi, Çeşme’ye lüks gemiler ile binlerce turist getireceğim dedi. Limanın önündeki denizi doldurmak için koskoca dağı alaşağı etti denizi doldurdu, turist yerine binlerce TIR ve kamyon şoförünü dar Çeşme sokaklarına saldı. Bedavaya ele geçirdiği bu limana şimdi 240 milyon dolara müşteri çıktı, satacak.
İKİ KATLI YAPILAR
Bölgede 2 kattan yüksek yapı yasak. Bir başka uyanık mütahitler Ankara’dan kaptıkları lüks turizm yatırım izinleri ile denizin içine beton dökerek, koylara 8–10 katlı “Rezidans Otel” yapıyorlar. Rezidans otel dedikleri ise 30–40 m2 1+1 oda, fiyatları 300–400 bin Euro’ya satılan daireler. Yani apartman. Tapu yok, şirket ortaklığı var. Çünkü bunlar kâğıt üstünde “Daire” değil, “Turistik Tesis”.. Yerse, yiyoruz zaten.
Bölgenin en güzel koyları haydutların işgali altında. Normal halkın buralarda denize girmesi yasak, ha tabii ki necip milletimiz, bu mekânlara giriş ücreti olarak 150–200 TL verirse, 50 TL’ye bir lahmacun yer ise sorun yok.. Girebilir…
Yarımada’da bir avuç çevreci bütün bu olan bitenler karşısında özverili bir mücadele yürütüyor. Yarımada halkı ve yazlıkçıların çoğu duyarsız, “Evim güzel evim” modunda.
Bekleyelim bakalım Yarımada nereye gidecek…”