Babasının izinden yürüyen ve şu an Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdüren Arzuhan Doğan Yalçındağ, kariyerini ve kariyerindeki etkileri MAG Dergisine anlattı.
İş hayatına girişimci olarak başlayan Arzuhan Doğan Yalçındağ, kariyer yolculuğunda babasının etkisini yine babasının “Yetişkin biri olduğunda çağın verdiği bütün imkanlardan yararlanman için elimden geleni yapacağım ama senin de hiçbir zaman fikirsiz bir züppe olmanı istemem” sözüyle açıklıyor.
En son cemiyet, moda ve trend haber içerikleri sunan ünlü yüzlerle röportaj yapan MAG Dergisi’nin bu ay ki en dikkat çeken konuklarından birisi Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdüren Arzuhan Doğan Yalçındağ oldu.
MAG’in Arzuhan Doğan Yalçındağ ile Medya, kadın ve kariyer üzerine yaptığı röportaj şöyle:
“İş hayatına girişimci olarak başlayan Arzuhan Doğan Yalçındağ, şu an babasının izinden yürüyerek Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdürüyor. TÜSİAD’ın 40 yıllık tarihinde yönetim kurulu başkanlığına seçilen ilk kadın olan Yalçındağ aynı zamanda birçok dernek ve komitenin üyesi olarak öneli projelere imza atıyor…
Kadınlar Günü özel içeriğimizde sizi görmek bizim için büyük mutluluk. Bizimle özgeçmişinizi kısaca paylaşır mısınız?
Saint Michel Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdim. İngiltere’de işletme tahsilimi tamamladıktan sonra 1990 yılında profesyonel kariyerime başladım. 1993 yılında Milpa A.Ş bünyesinde Alman Quelle firmasıyla birlikte Mail Order şirketini kurdum. 1994-1995 yılları arasında Alternatif Bank’ın kuruluş çalışmalarına katıldım ve faaliyete geçmesiyle birlikte yönetim kurulunda yer aldım.
1995-1996 yılları arasında ise Milliyet Dergi Grubu’nun yönetiminde yer aldım ve finans bölümünün sorumluluğunu üstlendim.
Time Warner Grubu ile 1999 yılında başlattığım görüşmeler sonucunda 2000 yılında CNN Türk yayın hayatına başladı.
2007 yılında Türk iş dünyasının önde gelen kuruluşu TÜSİAD’ın 40 yıllık tarihinde yönetim kurulu başkanlığına seçilen ilk kadın oldum ve ayrıca KAGİDER’in kurucu üyeleri arasında yer aldım.
2011 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından AB fahri büyükelçisi olarak görevlendirilerek bu dönemde “Türkiye’nin AB üyeliği için Kadın Girişimi”ni başlattım.
Evliyim ve iki çocuğumuz var.
Şu anda Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdürüyorum ve bunun yanı sıra Dünya Ekonomik Forumu Medya Eğlence ve Enformasyon Sektörü Yürütme Kurulu Üyesi, Paley; Center for Media’da Mütevelli Heyeti Üyesi, Uluslararası Televizyon, Sanat ve Bilim Akademisi’nde Yönetim Komitesi Üyesi olarak da görev alıyorum.
Babanız bir medya devi olmasına rağmen siz çalışma hayatınıza çok daha başka bir alanda başlamışsınız. Bunun sebebi ve kariyerinizdeki etkileri nelerdir?
Kariyer hedeflerimi belirlememde babamın daha küçük bir çocukken askerden bana gönderdiği bir mektubun büyük etkisi olmuştur. Babam bu mektubunda şöyle diyordu: “Yetişkin biri olduğunda çağın verdiği bütün imkanlardan yararlanman için elimden geleni yapacağım ama senin de hiçbir zaman fikirsiz bir züppe olmanı istemem.” Bu noktada onun “bir medya devi” olması değil, babam olarak benden beklentisi aklımdan hiç çıkmadı ve hep bu duyguyla çalıştım. İlk girişimim bir katalogtan satış modeli olan Quelle ile ortaklı yaparak, Türkiye’de Mail Order şirketini kurmak oldu. Yani iş hayatına aslında girişimci olarak başladım ve girişimcilik bana hazır bir düzenin içerisinde öğrenebileceğimden çok daha fazlasını öğretti, ilham verdi.
Siz medya sektöründe de önlenemez bir yükseliş gösterip son derece başarılı oldunuz. Nedir her alanda sizi bu kadar başarılı kılan?
Babam medya sektörüne 1978’de girdi. 2000’lere geldiğimizde Doğan Grubu, sadece Türkiye’nin değil, bölgenin sayılı medya gruplarından biri oldu. Sektörde kurum kültürünün oturmasında Doğan çalışma prensiplerinin büyük etkisi olmuştur. Ben de bu süreçte tüm aile bireyleri ve ekibimiz kadar çorbada tuzu olanlardan biriyim.
Sizi tüm Türkiye’nin daha da yakından tanıma sebebi TÜSİAD’ın tarihteki ilk kadın başkanı oluşunuz… Başkanlık sürecinizi sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz?
Bir söz vardır: “Biz değilsek kim, şimdi değilse ne zaman?” TÜSİAD’ın da ilke edindiği bir yaklaşımdır bu. TÜSİAD bir “fikir fabrikası”dır ve Türkiye’ye katkıları büyüktür. 4 yıl süreyle yönetim kurulunda görev aldım. Ardından da başkan oldum. Fedakarlık gerektirdiğini bilmeme rağmen büyük bir keyifle çalıştım. Ülkem için iyi bir şeyler yaptığımı bilmek beni hep mutlu etti.
Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha iyi noktalara gelmek için nasıl desteklenmeliler?
Türkiye’de hala çalışma hayatında olan kadın sayısı yeterli ölçüde değil. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 33.8, istihdam oranı ise yüzde 29.3. Bu iş arayan ve işi olan 3 kadından sadece 1’inin işi olduğunu ortaya koyuyor. Sosyal normlar hala kadının statüsünü etkilemeye devam ediyor. Zihinsel devrimi yapamazsak kadının ekonomideki ağırlığını artırmak çok güç. Rol modeller, STK’lar, hükümet ve her bir birey bu alanda el ele verirse aynı yöne bakıp kadını önce insan olarak görürse yol alabiliriz. Sadece istatistiklerde dile getirilen sayıları, raporlarda yer alan gerçekleri bilmek ve söylemek anlatmak yetmiyor, örnek olmak da gerekiyor. Mevcut tabloyu değiştirmek ancak toplumların zihinlerinin değişimi ile mümkün olabilir.
Bütün bu yoğun iş temposunun yanı sıra mükemmel bir anne ve çok iyi bir eş olduğunuzu biliyoruz. Nasıl kurabiliyorsunuz bu dengeyi?
Benim önceliğim her zaman ailem oldu. Her şeyin başı koşulsuz sevgi. Biz birbirimize bağlı ve birlikte vakit geçirmeyi seven bir aileyiz. Bu nedenle bu fırsatı her koşulda yaratmaya özen gösteriyoruz. Elbette hayat aslında denge. Özel hayatınızda mutluysanız iş hayatınızda da verimli ve başarılı oluyorsunuz.”