Last Updated on 13 Nisan 2018 by Turizm Günlüğü
Türkiye’de seramik sektörünün öncü kuruluşu Kaleseramik, Çanakkale Seramik’in çini karo motiflerinden ilham alarak hayata geçirdiği Pera Koleksiyonu ile nostalji rüzgarı estirecek.
Zengin bir kültüre sahip Anadolu uygarlığından ilham alan Çanakkale Seramik, geleneksel çini karo ve motiflerini, Pera Koleksiyonu ile yeniden hayata geçirerek hem modernizmi hem de tarihi dokuyu zengin desen seçenekleriyle yaşam alanlarına sokuyor.
Zengin bir kültüre sahip Anadolu uygarlığından ilham alan Çanakkale Seramik’in yeni koleksiyonu Pera’nın tanıtımı, Kaleseramik Pazarlama Direktörü Zeliha Özay Yurdatap’ın ev sahipliğinde Pera Palace Hotel’de düzenlenen toplantıda gerçekleştirildi.
Toplantıya kitaplarıyla bizi Pera’nın naif zamanlarına götüren Mario Levi, ünlü oyuncu ve dublaj sanatçısı Akasya Asıltürkmen ve alanında uzman pek çok isim katıldı.
YAŞAM ALANLARINDA ESTETİK VE İŞLEVSEL ÇÖZÜMLER
Koleksiyonun tanıtımına yönelik ilk sözü alan Kaleseramik Pazarlama Direktörü Zeliha Özay Yurdatap, tüketicilerin hayal gücünü beslemek için yaşam alanlarında estetik ve işlevsel çözümler sunduklarını belirterek “Türkiye’ye bugüne kadar birçok yenilikçi ürün kazandıran Çanakkale Seramik, müşterilerimizin kendi yaşam alanlarını kurgulaması için farklı yaşam tarzlarına özel tasarımlar ve hayatı kolaylaştıran çözümler geliştirmeye devam ediyor” dedi.
GELENEKSEL ÇİNİ DESENLERİ İLE GEÇMİŞE YOLCULUK
Çanakkale Seramik’in çini karo motiflerinden ilham alarak hayata geçirdiği Pera Koleksiyonu’nu, Kale mağazalarında tüketicinin beğenisine sunduklarını ifade eden Zeliha Özay Yurdatap, “Bazen mekanlar bizi hiç görmediğimiz zamanlara doğru bir yolculuğa çıkarır. Biz de, geçmişin izinde mekanlar yaratmak üzere tasarladığımız yeni koleksiyonumuzla, müşterilerimizi nostalji yüklü bir yolculuğa çıkarıyoruz” diye konuştu.
Mat, sırlı porselen karolar ve dekorlarından oluşan koleksiyon; 20×20 cm boyutlarında, kahve-mavi, bej-gri ve siyah-beyaz renk seçenekleriyle sunuluyor. Özellikle kadınların evlerinde görmek isteyeceği Pera Koleksiyonu, aynı zamanda banyo, mutfak, teras, otel, ofis, kafe ve restoranlarda şık ambiyanslar yaratıyor.
ÜNLÜ YAZAR MARİO LEVİ İLE PERA GEZİSİ
Davete katılan misafirler Doğu ile Batı’nın buluştuğu noktalardan biri olan Beyoğlu’nun ünlü Pera’sını, Mario Levi’nin rehberliğinde kültüre, sanata, modaya ve zarafete nostaljik bilgiler eşliğinde tanıklık etmenin heyecanını yaşadı.
Gezinin başlangıç noktası Tepebaşı’nda bulunan Pera Müzesi ve Büyük Londra Oteli’ni tarihi bilgiler eşliğinde anlatmaya başlayan Mario Levi, bu binaların İngilizler tarafından farklı yerler görme sevdasından yola çıkarak yapıldığını ve Pera Palas’ın inşasına yol açan aynı nedenlerle otel olarak kullanıldığını aktarıyor.
Gezinin sıradaki durağı daha çok İtalyan Kilisesi denebilecek olan Sant’antonio Kilisesi’nin ilk başlarda tiyatro binası olarak kullanıldığını belirten Levi, “Burası uzun yıllar boyunca tiyatro gösterilerinin yapıldığı yer olarak hizmet verdi. Zamanın akışı içerisinde 1900’lü yılların başında şu an ki görünümünü aldı. Latin ve Katolik tarihinin uyumunu yansıttığını düşündüğüm için bu kiliseye çok değinmek istedim” ifadelerini kullandı.
Yine ilk dönemlerinde tiyatro binası olarak kullanılan Çiçek Pasajı’nın büyük bir yangın geçirmesiyle tiyatro faaliyetinin tarihe karıştığını anlatan Levi, bir Galata Bankeri’nin burayı satın almasıyla baştan aşağı değiştiğini söyleyerek Ekim Devrimi’nden kaçan Beyaz Rusların özellikle kadınların çiçek sattığı bir yer haline geldiğinden bahsediyor.
Gezinin son durağı Tünel Meydanı’nda Beyoğlu isminin nereden geldiğini de açıklayan Mario Levi, tarihi yaşanmışlıkları şöyle sıralıyor:
1400’lülerin sonuna doğru İstanbul’a ayak basan Andrea Gritti adlı iş adamı buğday ticareti yaparak kısa zamanda zenginleşir ve bey olur. 1503′te Venedik Devletinin Osmanlıdaki elçisi olan Gritti, elçilik binası olarak Pera Bağları’nda ki bir evi kullanır. İstanbul’da lüks bir yaşam süren Andrea Gritti, Rum asıllı bir kadınla evlenerek 4 çocuk sahibi olur. Hırslı, heyecanlı ve maceraperest bir çocuk olan Alvise, İstanbul’da büyük işler başararak kısa zamanda zenginleşir. Osmanlı sarayında da önemli görevlere gelir. Pera bağlarında ki babasının evine yerleşir. Babasının bu denli ünlü olması ona da Pera sokaklarında dolaşırken arkasından ‘Beyoğlu geçiyor’ denmesine sebep olur.”