Last Updated on 14 Mayıs 2018 by Yaşar Çelik
Türkiye’nin göz ardı edilemeyecek kadar yüksek turizm potansiyeline sahip olduğunu belirten Şair Sunay Akın, “Hani derler ya ‘coğrafya kaderdir’ diye. Bizimde kaderimiz turizm. Ancak Türkiye’de entellektüel bakış açısı eksik. Mesela İstanbul Boğazı’nı sudan yürüyerek geçen Atilla Hülagü adlı denizcimizin Boğazın ortasına neden heykelini yapmıyoruz? İşte Türkiye’de bu renkler, bu dokunuşlar eksik” dedi.
Türkiye’nin turizm potansiyelini Turizm Günlüğü’ne değerlendiren Sunay Akın, verdiği örneklerle turizm politikalarını oluşturan insanların doğru müzisyenlerle doğru orkestra kurmaları gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’de kişiye özel turizmin ve deneyim seyahatlerinin öncüsü olan Setur Select, 2018 yılı yurtdışı turlarını Ayhan Sicimoğlu, Sunay Akın ve Tan Sağtürk’ün katıldığı bir basın toplantısında tanıttı.
Toplantı sonunda bir araya geldiğimiz Şair Sunay Akın ile Türkiye turizminde nelerin eksik olduğunu ve ne yapılması gerektiği hakkında kısa bir röportaj yaptık. İşte Sunay Akın’dan turizm sektörü için çarpıcı detaylar:
“Türkiye, bir kere coğrafi olarak çok önemli bir potansiyele sahip. Hani derler ya ‘coğrafya kaderdir’ diye. Bizim de kaderimiz turizm. Ancak şöyle bir örnek vermek istiyorum; Danimarka’nın Başkenti Kopenhang şehrinde Hans Christian Andersen’in “Küçük Deniz Kızı” masalından alınarak yapılmış bir heykel bulunuyor. Kopenhang denilince şimdi kentle simgelenmiş bir heykel var ve herkes oraya gidiyor. Bizde de Atilla Hülagü adlı denizcimiz insanın su üstünde yürümesini sağlayan ayakkabılar yapmış ve 1960’lı yıllarda İstanbul Boğazı’nı bir yakasından öteki yakasına yürüyerek geçmiş. Bunu Leonardo Da Vinci de tasarlamış ancak başarılı olamamış.
Şimdi soruyorum neden İstanbul Boğazı’nın içine Atilla Hülagü’nün heykelini koymuyoruz? Türkiye’de bu renkler, bu dokunuşlar eksik. Kentlere bu entellektüel bakış açısı eksik. Bunları yapması gerekenler turizm politikalarını oluşturan insanlar. Doğru müzisyenlerle doğru orkestra kurmaları gerekiyor.
Başka bir örnek vermek gerekirse ben 1992 yılında Kız Kulesi’nin müze olmasını istedim. Yazılı ilk aşk şiiri İstanbul’da! Bir kadın tarafından 5 bin yıl önce yazılmış bir Sümer tableti bu. Bunu alıp Kız Kulesi’ne koyarsanız işte o zaman turizm olur. Üzülerek söylüyorum ki her alanda olduğu gibi turizm de rantçılığa teslim edilmiş durumda.”