Site icon Turizm Günlüğü

Mete Vardar, otelcilerden ve Turizm Bakanı Ersoy’dan ne istedi?

Otelcilerin dövizdeki yükselişi iç pazara yansıtmamaları gerektiğini ifade eden Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkanı Mete Vardar, Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’dan da misafirin tatilini yüzde 100 garanti altına alan bir yasal alt yapının oluşturulmasını istedi.

Turizm sektörünün yaşadığı 2016 krizinde sektöre adeta ilaç olan iç pazar, 2018’de zorlanmaya başladı. Avrupa’nın yeniden oyuna dahil olması ve Rusya’da rekor sayıda yolcu gelmesi nedeniyle otelcinin iç pazar fiyatlarını arttırması, hem iç turizm acentelerini hem de vatandaşı zorlamaya başladı.

Türkiye’nin kalkınmasında ve ülkeye döviz girişinde turizmin çok önemli bir rol oynadığını belirten Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkanı Mete Vardar, “Cari açığın kapatılmasına bu kadar büyük etki eden bir sektörün 2018’de iyi bir sezon geçirmesi bizleri çok mutlu ediyor, gelecek için umut veriyor. 2015’te başlayan ve 2016’da devam eden sektördeki daralma, 2017’de nispeten yaraların sarıldığı, 2018’de ise umutların arttığı bir sezon olma özelliği taşıyor. Elbette bu dönemde turizmdeki maliyetler de arttı. Bununla beraber iç turizm, kriz döneminde sektöre lokomotif ve ve can simidi oldu” dedi.

Dövizdeki artışın 2018 operasyonlarına çok fazla yansımadığını ancak 2019 kontratlarının yapıldığı şu dönemde zorluklar yaşanmaya başladığını kaydeden Vardar, “Otelci dostlarımızın maliyetlerinin arttığını biliyoruz. Ancak dövizdeki artışın yerli misafire minimum oranda yansıtılması gerekir. Çünkü yerli tur operatörleri olarak bizler, yıllardır söylenegelen ‘Almanlar, Ruslar otellerde Türklerden daha ucuza kalıyor’ algısını kırmak ve fiyat farkını yerli misafire en az şekilde yansıtmak için büyük çaba sarf ettik. Hatta bazı tesislerde erken rezervasyonda dış pazarların daha altında fiyat vererek bir denge kurduk.” sözlerini dile getirdi.

“Türklerin cebindeki para döviz kadar artmadı”

Ancak dövizin artmasıyla birlikte 2019’da bu dengenin bozulmasına dair endişeler doğduğunu belirten Mete Vardar, “Dövizdeki artış kadar Türk misafirlerin cebindeki para artmadı ne yazık ki. Bundan dolayı, her zaman ulaşması ve sonuç alması en kolay pazar olan iç pazar gözardı edilmemeli, hatta daha fazla önemsenmelidir. Ortak bir akıl geliştirerek Türk misafirlerimizin karşısına, onların satın alma gücüne paralel fiyatlarla çıkmalıyız. Tabi ki birtakım fiyat artışları olacak ancak döviz artışındaki farkın tamamının iç pazara uygulanmaması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Bakanlık ve sektör örgütlerinin iç pazara da dış pazara yaklaştığı gibi yaklaşması gerektiğinin altını çizen Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkanı, “Dış pazarlardan gelen ziyaretçi sayısı düştüğünde bakanlık ve sektör örgütleri nasıl bir kriz masası etrafında toplanıyorsa, iç pazara için de aynı şeyi yapmalılar. Bunu bizim tek başımıza yapma şansımız yok. Tüm turizm bileşenlerinin bu konuda ortak bir akıl geliştirmesi lazım. Her otel kontenjanının belirli bir kısmını iç pazara ayırarak 2019’u organize etmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

“Yerli turist tatilini öteler, gecelemeyi kısar”

Mete Vardar, Otellerin fiyat artışına gitmesinin yerli tatilciyi nasıl etkileyeceği şeklindeki sorumuza ise şu yanıtı verdi:

“Türkiye’de tatili alışkanlık haline getirmiş misafirlerimiz, daha önce tatil yaptığı otelin altında kaliteye sahip bir otelde tatil yapmak istemez. Ama gecelemesini kısıtlayabilir, tatilini öteleyebilir. Bu da sektöre zarar verir. Sonuçta tatil bir lüks değil ve herkesin kendi bütçesine uygun bir tatil yapma hakkı var. insanların bütün senenin yorgunluğunu giderebildiği bir haftalık ya da 10 günlük bir tatile ihtiyacı olduğunu araştırmalar da ortaya koyuyor. Bugün Almanya’da 84 milyon nüfus var, 110 milyon tatil paketi satılıyor. Bu durum, tüm Avrupa’da ve ABD’de böyle. Bu anlamda Türkiye’de vatandaşın mutlu olması iç turizme teşvik amaçlı çalışmalar yapılabilir.”

Dövizdeki artışın Türkiye iç pazarına yansımaması için otelcilerle görüştüklerini ifade eden Mete Vardar, “Bu açıklamarım yanlış anlaşılabilir veya tepki çekebilir ancak bu bir gerçek ve birilerinin bunları söylemesi gerekiyor. Türkiye’de yaklaşık 35 senedir sektörün içinde olan firmamız adına bu talebi TurizmGüncel aracılığıyla duyurmak istiyorum.” dedi.

Yurt dışı turlarında yaşanan daralma

Mete Vardar, dövizdeki yükselişin yurt dışı operasyonlarını nasıl etkilediği konusunda ise şunları söyledi:

“Temmuz ayı itibariyle yurt dışı turlarında belirgin bir düşüş oldu. Biz de plan ve programımızı buna gör yaptık. Açıkçası 2019 yurt dışı turlarında büyüme hedefi koymadık, 2018 bütçesi ile devam edeceğiz. Bu dönemde, başta Türk Hava Yolları olmak üzere, hava yolu şirketlerimizden ve TÜRSAB’dan önemli destek aldık. Herkesin canı yandığı için ortak bir akıl geliştirdik. Belirli destinasyonlarda kısıtlamaya gittik. Mesela Orta Avrupa’ya haftada 7 grup gönderirken 2019’da 3 Grup planladık. İtalya’ya haftada 10-12 grup gönderirken, 2019 için 2 grup planladık. Kısacası yurt dışı turlarında kısa ve orta vadede volümü düşürdük. Uzun vadede ise duruma göre yeni planlama yapacağız.

Tabi bu işin negatif tarafı ama işin bir de pozitif yanı var. Kültür turlarında müthiş bir artış oldu. Temmuz-ağustos döneminde yaptığımız araştırmada, yurt dışı turu planlayan müşterilerimizin yüzde 30’unun Türkiye içindeki kültür turlarına kaydığını saptadık. Bir taraftan üzülüyoruz ancak bir taraftan da toplam turizm potansiyelinde bir düşüş olmamasından dolayı seviniyoruz. Ama sektörde sadece yurt dışı turu yapan arkadaşlarımız var. Onlar bu durumdan çok daha fazla etkilendiler. Sektörün tüm bileşenleri el ele vererek en az zararla bu süreci atlatacağız diye düşünüyorum.”

“Turizmi sadece para kazanmak için yapmıyoruz”

Vardar ailesi olarak turizmi sadece para kazanmak için değil aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi olarak yaptıklarını dile getiren Vardar, “Bu bizim aile prensibimiz. Babamdan bana devroldu, bizden de çocuklarımıza kalacak 35 yıllık bir marka yarattık. Kimsenin ayağına basarak iş yapmadık. Her zaman doğru, dürüst çalıştık ve iyi bi çalışma ekibi oluşturduk.” dedi.

Jolly Tur’un 2018’de nasıl bir strateji izlediği ve 2018 planlamalarını yakalayıp yakalamadığı şeklindeki sorumuza da yanıt veren Mete Vardar şunları dile getirdi:

“Biz her sene kasım ayına girerken bütçelerimizi belirliyoruz ve bunu kamuoyuna açıklıyoruz. Bu sene iç pazar için yüzde 40’ın üzerinde bir büyüme hedefi koymuştuk. Aralık, ocak ve şubatta bu büyüme hedefiyle gittik. Seçimin tatilin en yüksek olduğu döneme denk gelmesi, açıkçası bir çukur oluşturdu. Bu nedenle satışlar mart ayından itibaren beklenilen düzeyde gitmedi. Şu anda 9 ay itibariyle yüzde 11’lik yolcu, yüzde 32’lik ciro artışı sağlamış durumdayız. Temmuz ayına kadar yaklaşık yüzde 35 büyüme ile geldiğimiz yurt dışı turlarında ise geçen yılın rakamlarını yakalamaya çalışıyoruz. Kültür turlarında yaklaşık yüzde 100’lük bir artış var. Geçen yıl 60 bin olan kültür turu yolcu sayımız, bu yıl 120 bine yaklaşmış durumda. Yeni otellerin gelmesi ve seçeneklerin artmasıyla birlike Kıbrıs’a da ciddi bir talep artışı oldu. 2018’i yüzde 22-23’lük bir ciro artışı ile kapatacağız gibi görünüyor.

Türkiye’de seyahat denince deniz, kum, güneş akla gelirdi. 12 ay devam eden kültür turları misafirlerimizin ciddi beğenisini kazandı ve büyük bir potansiyele ulaştı. Eskiden sadece büyük şehirlerden hareketli yaptığımız kültür turları, bugün 37 farklı şehre yayılmış durumda. Gaziantepli, Urfalı vatandaşları Karadeniz’e, Karadenizli vatandaşlarımızı, Ege’ye, Akdeniz’e, Egeli ve Akdenizli vatandaşlarımız İstanbul’a götürüyoruz…

Deniz tatilinde otel önemliyken, kültür turlarında program, ulaşım aracı ve rehber çok önemli. Biz Jolly Tur olarak bu alanda çok başarılıyız ve bu da yeni potansiyeller oluşuyor.

“Acentelerin maliyetleri arttı”

Şu anda Jolly Tur’un ana kadrosunda 1000 kişiye yakın istihdam sağlıyoruz. Acenteler ile beraber bu sayı 4-5 bine çıkıyor. Seyahat acenteleri ciddi maliyetler oluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde TÜRSAB başkanımızın da belirttiği gibi, okullar, dernekler, belediyeler, organizasyon şirketleri yetkisiz turlar düzenliyor. Bunların sadece ticari açıdan değil, başka açılardan da sakıncaları var. Bununla ilgili de ivedilikle çalışma yapılması, bu işlerin işinin ehli fimalar tarafından yapılmasının sağlanması gerekiyor.

Mete Vardar, Jolly Tur’un teknolojik alt yapıya yaptığı yatırımlar ve Antalya’ya açacağı yeni merkez konusunda ise şunları söyledi:

“Biz teknolojiye yatırımı yeni başlatmadık. 10-15 senelik bir planlamaydı ve 6 sene önce de start verdik. Teknoloji sürekli gelişiyor. Tam bitti diyorsunuz yeni ihtiyaçlar doğuyor.

17 Eylül’de yeni teknoloji alt yapımızı devreye alıyoruz. Jolly Tur, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada iddialı bir teknolojik alt yapıya sahip olacak. Bu, ulusal bir şirket olan markamızı, uluslararası marka haline getirecek. 2019’un ikinci yarısından itibaren Jolly markasıyla yurtdışından Türkiye’ye önemli bir potansiyel getireceğimizi düşünüyoruz.

Teknolojiye 25-30 milyon lira yatırdı

Böyle bir yatırım yapmanın sadece maddi değil manevi maliyeti de fazla. Günde 20 saat çalıştık. Manevi boyutu açıkçası rakamla belirlenemez. Herkes çok çalıştı. Kardeşim Mert Vardar sırf bu işle ilgileniyor. Bazen ‘nasılsın?’ diye mesaj yazıyorum, 3 gün sonra ‘iyiyim’ diye yanıt veriyor. Öte taraftan, bu çalışmanın maddi tarafında ise 25-30 milyon liralık bir yatırımımız söz konusu.

Türkiye’de 147 tane Jolly Tur bayimiz, 500’e yakın da sistem acentemiz var. Merkez ofisimiz İstanbul’da. Antalya’da da bir ofisimiz var ama yetmiyor. Bugün toplam işimizin neredeyse yüzde 50’si Antalya üzerinden gerçekleşiyor. Antalya’ya sdece turist götürmeyi değil, 2 milyon nüfusu olan bu kentte yaşayan insanların tatil alışkanlığını da oluşturmak istiyoruz. Burada bir tane de çağrı merkezi kuruyoruz. Bu yatırımı 5-6 sen evvel yapmıştık, şimdi de açıyoruz.

2018 sezonunda da bazı acentelerin iflas ettiğini ve yerli müşterinin mağdur olduğunu hatılattığımız Mete Vardar, değerlendirmelerine şu sözlerle devam etti:

“Bu konuda 15 senedir her şeyi ortaya koymaya çalıştım. Türkiye’de her yolcu yüzde 100 güvence altına alındığı taktirde, acentelerin yolcu potansiyeli minimum ikiye katlar. Çünkü tatile gidenler hiçbir endişe duymayacaklar. Yıllar önce, bir taksi plakasının 1.5 milyon lira olduğu yerde seyahat acentesi belgesinin 30 bin lira olmaması gerektiğini dile getirdim. Bugün kaçak acente ile resmi acente arasındaki fark 30 bin lira. Bu parayı veren herkes o belgeyi alıyor ve milyonlarca lira para toplama şansı yakalıyor. Şimdi bunlara bir de son yıllarda otel hatlarıyla uzantılı çağrı merkezleri eklendi. Şimdi bakıyorsunuz ‘şu kadar yolcu otele alınmadı’ gibi haberler çıkıyor.

“Acentelerin milyonlarca lira toplama yetkisi var”

Burada TÜRSAB’ın yapacağı bir şey yok. TÜRSAB sadece acentenin belgesi olup olmadığını denetleyebilir. Dediğim gibi, belgeli acente ile kaçak acente arasındaki fark 30 bin lira. Acente milyonlarca lira toplayıp daha sonra kapatıp kaçtığında insanlar hem seyahat acentelerinden uzaklaşıyor hem de tatil alışkanlığından da soğuyor. Bu nedenle misafirin tatilini yüzde 100 garanti altına alan bir yasal alt yapının oluşturulması lazım. Bundan 3-4 yıl önce bir yasa taslağı ortaya kondu. O çalışmalar belli bir noktaya kadar ilerledi, nedenini bilmiyorum ama, sonrasında durdu.

Sektörün lider tur operatörlerinden bir firmanın sahibi şu anda bakanlık koltuğunda ve yıllardır bu işlerin içinde yoğurulmuş bir isim. Turizmin her alanında bulunmuş ve sorunlarını bilen bir isim Kültür ve Turizm Bakanı’nın bu can alıcı konuda hızlıca harekete geçerek yeni bir yapı oluşturması gerektiğini ifade etmek istiyorum.”

Exit mobile version