Tekelleşme merakını “tur operatörlüğü” adı altında uygulamaya çalışanlara karşı görüşlerini gazetemizle paylaşan Deniz Tüfekçi, yeni yapılacak 1618 sayılı yasanın içinde; gelişen teknoloji, yarının dünyasındaki seyahat acentasının formasyonu ve fonksiyonunun yanı sıra eğitim, hukuk ve çalışanlar da olmalı” dedi.
TÜRSAB’ın üzerinde çalıştığı 1618 sayılı yasa üzerine görüşleri bizimle paylaşan Deniz Tüfekçi, “turizm sektörünün Türkiye’de temellerinin atıldığı 70’li yıllardan bu güne tamamen butik olarak adlandırdığımız yıllık ciroları 100 bin dolar ile 10 milyon dolar arasında değişen irili ufaklı bin civarında seyahat acentasının çalışmaları ile bu noktaya geldiğini ve yeni yapılacak 1618 sayılı yasanın tekelleşmeye yol açacak, küçük çaplı iş yapan seyahat acentalarının doğrudan müşterileri ile iş yapmasının önünü tıkayacak yada yeni yasa ile küçük acentelere mali engeller koymak hiç kimsenin yararına olmadığını” söyledi.
TÜRSAB‘ın üzerinde çalıştığı 1618 sayılı yasa üzerine Deniz Tüfekçi‘nin görüşleri şöyle devam ediyor:
“Yabancı turiste hizmet veren yat, kiralık araba, otel, eğlence, otobüs, uçak gibi alt birimlerin çalışanlarının da bu gelişmede önemli payı vardır. Konaklama sektörü, rehberlik gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Çatıştırarak, ayrıştırarak, ya da özerkleştirme masalları ile sahte gurur kaynağı olan davranışlara yol açacak parçalanmalara yeni yasayı bu unsurları da içine alarak seyahat acentaları patronajlığında yapmakta yarar var.
“Türkiye’de son başkanlık sistemi kararı ile birlikte, geçmiş yıllarda eksik, yetersiz ya da ilk yapıldığı yıllardaki koşulların değişmesi nedeniyle ihtiyacı karşılamaktan uzak kalan 1618 sayılı yasa artık istenilen noktaya getirilebilecek duruma gelmiştir.
1993 yılından itibaren yasa değişikliği ile ilgili çalışmalar sırasında dikkatimizi çeken İspanya örneğinde Turizm Bakanlığı’nın mevcut olmadığını görmüş, İspanyolların bu güne kadar devam etmekte olan bir ölçüde başarılı turizm organizasyonunu nasıl yürütebildiğini merak etmiştik.
İspanya’da Turizm bakanlığı yerine, doğrudan Başbakana bağlı müsteşarlık konumundaki bir birimin bütün işlerini Başbakan yetkisi gibi bir yetkiyi diğer bakanlıklarında üzerinde kullanabildiğini görmüştük. O müsteşarlık diye adlandırdığımız birim diğer bakanlıkların üzerinde bir koordinasyon gücüne doğrudan başbakana bağlı olması nedeniyle alabiliyordu.
Şimdi Başkanlık sistemine geçişle birlikte yakaladığımız şans şudur. Mevcut yapıda bakanların tamamı müsteşar konumunda olup, başkan tüm yetkileri elinde tutmaktadır. Kültür ve Turizm bakanlığınca alınan bir karar, yapılan bir kanun diğer bakanlıkları da bağlamakta, diğer bakanlıklara bağlı birimlerin almış oldukları ya da alacakları tüm kararların üzerinde bir konumda olmaktadır. Bu şansı doğru kullanmak gerekiyor.
Doğru kullanmanın anahtarı ise şudur: Sadece seyahat acentalarını değil, içine konaklama, rehberlik, ulaşım gibi birimlerin de gireceği, hepsinin üzerinde tüm alt sektörlerin tümüyle tek doğrudan ilişkisi olan seyahat acentalarının patronajında bir yasanın belki seyahat acentaları birliği yasası değil ama Türk turizm bileşenleri kanunu olarak düzenlemekte, tırnak törpülemekle vakit kaybedeceğimize işe seyahat acentaları olarak el atma fırsatı bu yasayla gelmiş bulunmaktadır.
Bu yasa ile ne yerel yönetimlerin kendi başlarına buyruk kararları (örneğin, İstanbul, Ankara gibi şehirlerde -yol belgesi -adı altında evraklar talep edip, istediğine istediği zaman veren, sektörün guruplarını gezdirmeyi koşula bağlayan) ya da bir bakanlığın turizm taşımacılığı işini şehirler arası otobüs taşımacılığıyla bir tutan adı D1, B1 filan gibi belgeler isteyen, otobüs yazıhanelerine uyguladıkları koşulları seyahat acentalarına da uygulamaya çalışan yerel ya da genel yönetimlerin yarattığı rahatsızlıklardan kurtulma şansı doğacak, rehberlerin kendi başlarına seyahat acentası fonksiyonlarını yürütebildikleri-örneğin bir rehber isterse acenta ile sözleşme yapabildiği gibi, doğrudan müşteri guruplar ile de sözleşme yapabilmekte, denetlemenin olanaksız olduğu koşullarda neredeyse Anadolu turu bile yapabilecek ortama kavuşabilmektedir.
Otellerin acenta gibi doğrudan müşteriler ile tur transfer, toplantı organizasyonlarını yapabilir olmaları, organizasyon firması adı altında faaliyet gösteren hiçbir koşula uymadan çalışan kişi ve kuruluşlar bu yapının oluşmaması halinde dün ve bugün olduğu gibi yarın da bu tür işlere devam edeceklerdir.
Sektör, turizmin bu ülkede temellerinin atıldığı 70’li yıllardan bu güne 1 milyon turist’ten 35 milyon’a, 600 milyon dolarlık gelirden 30 milyarı geçen bir gelire kavuşmuşsa bu tamamen butik olarak adlandırdığımız yıllık ciroları 100.000 dolar ile 10.000.000 dolar arasında değişen irili ufaklı bin civarında seyahat acentasının çalışmaları ile bu noktaya gelmiştir.
Yabancı turiste hizmet veren yat, kiralık araba, otel, eğlence, otobüs, uçak gibi alt birimlerin çalışanlarının da bu gelişmede önemli payı vardır. Konaklama sektörü, rehberlik gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Çatıştırarak, ayrıştırarak, ya da özerkleştirme masalları ile sahte gurur kaynağı olan davranışlara yol açacak parçalanmalara yeni yasayı bu unsurları da içine alarak Seyahat acentaları patronajlığında yapmakta yarar var.
Tekelleşmeye yol açacak, küçük çaplı iş yapan seyahat acentalarının doğrudan müşterileri ile iş yapmasının önünü tıkayacak, mali engeller koymak hiç kimsenin yararına değildir. Büyük olarak adlandırılan onlarca tur operatörü damgalı!
Seyahat acentasının geçen yıllar içinde, daha düne kadar ne kadar gürültüyle çöküp binlerce müşteriyi, yüzlerce otelciyi, otobüsçüye, rehberi, lokantaları güç duruma düşürebildiğini gördük.