Her ülkenin turizmde muzdarip olduğu ortak bir konu var! Günübirlikçiler ve beraberlerinde getirdikleri sayısız sorunlar… Turizmde elde edilen başarı yükselmesine yükseliyor ama bu durum bazı ülkelerin ekonomisine yarardan çok zarar veriyor!
2020’ye dönük bir projeksiyona göre Türkiye’nin de bulunduğu en çok turist çeken 20 ülkenin hanesine 121 milyon kişi daha yazılacak. Durum böyleyken Roma, Floransa, Barcelona ve Dubrovnik de aşırı turistten yaka silkiyor.
“Turist ekonomiye cansuyu da olsa, zararlıdır. Parasını pulunu, rengini ulusunu bir yana bırakın hepsinin paydası ortaktır, dadandığı yeri – en kibar deyişiyle – dönüştürür. Yerel kültür o turistin zevkine göre şekillenmeye başlar, kentin hafızası silikleşir, yediği içtiği bulanıklaşır. İstiklal Caddesi’nin Arap turist akınıyla dönüşmesi, birçok turistik çekim merkezinden daha abartılı da olsa İstanbul’a özgü bir olay değil. BM Çevre Programı’na göre, kitlesel turizmin hem sosyo-kültürel hem de ekonomik zararları var. Dini ve etnik ritüeller, festivaller, yemek kültürü ve yaşam biçimi turistin beklentisine göre şekillenince yerel kültür bozuluyor” diyor Habertürk yazarı Ayşe Özek Karasu.
İşte Ayşe Özek Karasu’nun “Turizmde aşırı başarı felâketi” başlıklı yazsının dikkat çeken kısımları:
“…Venedik günübirlikçilerden 10 Euro giriş parası alacak ama artık çok geç! Şehir büyük bir başarıyla turizme teslim; artık şehir değil eğlence parkı sanki ve ekonomi yarardan çok zarar görüyor…
…Yeni Zelanda’da öyle bir turistik felaket yaşanıyor ki, evlere şenlik. 12 kişilik aile ilk kez Auckland sahilinde piknik artığı çöpleri çimlere bırakırken ve uyarı üzerine “siz toplayın” derken görüntülenerek menzile giriyor. Videonun sosyal medyada yayılmasıyla birlikte bozguncu ailenin ülkeyi boydan boya talan ettikleri ortaya çıkıyor. Meğerse koca Yeni Zelanda’da bu aileye çatmayan kalmamış… Bunlar hırsızlıktan, lokantada hesap ödememekten, ahlaka mugayir bir takım hareketlerden mahkemelere çıkıyor. Yılbaşı çamı bile çalmışlar, kaldıkları bir apartın camını filan kırmışlar… Memleket “bunları nasıl sınır dışı ederiz” diye tartışıyor. Bir sınırdışı edebilseler, beş yıl girişleri yasaklanabilirmiş. Yani beş yıl süreyle Yeni Zelanda’da olağandışı bir olay meydana gelmeyecek anlamına geliyor…
…Turist ekonomiye cansuyu da olsa, zararlıdır. Parasını pulunu, rengini ulusunu bir yana bırakın hepsinin paydası ortaktır, dadandığı yeri – en kibar deyişiyle – dönüştürür. Yerel kültür o turistin zevkine göre şekillenmeye başlar, kentin hafızası silikleşir, yediği içtiği bulanıklaşır. İstiklal Caddesi’nin Arap turist akınıyla dönüşmesi, birçok turistik çekim merkezinden daha abartılı da olsa İstanbul’a özgü bir olay değil. BM Çevre Programı’na göre, kitlesel turizmin hem sosyo-kültürel hem de ekonomik zararları var. Dini ve etnik ritüeller, festivaller, yemek kültürü ve yaşam biçimi turistin beklentisine göre şekillenince yerel kültür bozuluyor.
Ucuz bilet marifetiyle yükselen turizmin, hava ve deniz trafiğiyle yol açtığı çevre zararları, çöp dağları, erozyon, vandalizm, trafik yoğunluğu ve kirlilik de eksi hanesine yazılıyor. Hatta yerel halklarda yabancı korkusuna bile yol açabileceği söyleniyor.
Turistin hediyelik eşya talebi, sanat ve zanaatı ucuzlatıyor, zevksizleştiriyor. Mesela Floransa şundan şikayetçi: Selfie’ci turistler meydanlardaki Davut’larla fotoğraf çektirmeye öyle meraklı ki, Mikelanj’ın eseri, replikaların gölgesinde kalıyor. Kültürü, sanatı, antik eserleriyle turizmin rüya ülkesi İtalya bu değerlerini pazarlamaktan yorulmuş durumda. Yılda 52.4 milyon turist çeken İtalya, artık o kalabalıklarla baş edemiyor. Çocukken Roma’da, Trevi Çeşmesi’nin etrafında in cin top oynardı, şimdi Piazza Navona’dan Trevi’ye turist kafileleri yekpare.
Hele kutsallık, iyice ayaklar altında. Floransa, kilise merdivenlerine çöreklenip sandviç tıkınan turistlere karşı önlem olarak kamusal alanda yeme-içmeye 500 Euro’ya kadar para cezası getirdi. İşte Vatikan’daki kepazelik. Yıllar önce tenha zamanlarında gördüğüm Sistine Şapeli’nin şimdiki hali; turistler sanki kutsal bir mekanda değil, piknik yerinde…
…Barcelona’da da, yılda 30 milyon turist kentin özgün kültürünü öldürüyor ve Katalanlar o turistleri istemiyor. Protestolar, tur otobüslerine saldırılar oldu. İstanbul’da İstiklal Caddesi nasıl artık bizim değilse, ünlü La Rambla Bulvarı da Barcelonalılara ait değil artık. Hediyelik eşya dükkanları, fast food’cu ve kebapçılarla turizme teslim…“