Devrimci Turizm İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu, “Türkiye’de Turizm ve Turizm İşçileri” başlıklı bir makale kaleme aldı. Yahyaoğlu, bu yazısında turizmde başarının sağlanması için en önemli etkenin ne olduğu üzerinde duruyor.
Devrimci Turizm İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden, kendisinin kaleme aldığı “Türkiye’de Turizm ve Turizm İşçileri” başlıklı bir yazı paylaştı. Yahyaoğlu, bu yazısında turizmde başarının sağlanmasında en kilit rol oynayan “insan” ve “turizm emekçileri” faktörüne dikkat çekti.
İşte Mustafa Yahyaoğlu’na göre turizmde başarının sağlanmasında rol oynayan en önemli kilit etken:
Türkiye’de Turizm ve Turizm İşçileri
“Türkiye II. Dünya Savaşı sonrası, 1950’li yıllarda, dünyaya açılmaya, siyasal ve ekonomik olarak entegre olmaya çalışırken; bir yandan da turizm hamlesini başlatmıştı.
1955-1956 yıllarında açılan İstanbul Hilton Oteli, Divan Oteli ve daha birçok işletme…
Emekli Sandığı Otelleri, Büyük Ankara Oteli, Bursa Çelik Palas Oteli, İstanbul Tarabya Oteli, İzmir Efes Oteli, Maçka Otel, Stad Otel, Çınar Otel, Carlton Hotel, TURBAN Otelleri, tatil köyleri vs. ile başlayan; Bodrum’u, Bodrum yapan; Marmaris’i bir balıkçı köyü iken, dev bir turizm merkezi haline getiren hamleler o zaman başlamıştı.
Sosyal turizm olarak da, fabrikaların, bankaların, işletmelerin, kampları, sosyal tesisleri vasıtasıyla işçiler ve memurlar da tatil yapabiliyorlardı.
Turizm şimdi, 10 binlerce otelin, 10 binlerce restoran, cafe, bar ve eğlence yerinin hizmet ürettiği, 2.5 milyon işçinin istihdam edilmekte olduğu; yılda 35-40 milyon yabancı turisti, bir o kadar da yerli turistleri ağırlayan; ülkeye 30-40 milyar Dolar direkt olarak girdi sağlayan, bir o kadar da, tetiklediği 54 sektöre iş imkanı yaratan dev bir sektör.
2.5 milyon işçi demek, aileleriyle birlikte düşünüldüğünde 10-15 milyon nüfus demektir. 20 milyon işçinin olduğu, 80 milyon nüfusun olduğu ülkemiz için nasıl bir büyüklükten bahsediyoruz ki, bu misli ile büyüyebilir.
Turizmin canlandırdığı 54 sektörün çalışanları da, tarımından ulaşımına, tekstilinden, otomotivine, iletişiminden mobilyasına ülkenin değmediği bir alanı kalmayan, bir sektör.
Yüzlerce Turizm Otelcilik Meslek Liseleri, yüzlerce Turizm Yüksek Okulları, Fakülteleri, yüzlerce meslek kursları, belediyelerin sertifika programları, her yıl yüz binlerce öğrenciyi sektöre hazırlıyor.
Eğer doğru yönetilir ve doğru yatırımlar, doğru politikalar yapılabilirse; ülkemiz için çok büyük olanaklar sunabilecek istikbali olan bir sektör.
Milyonlarca işsizin, hele hele “eğitimli işsizliğin” bu kadar yüksek olduğu, kronik işsizlik sorunu olan ülkemiz için TURİZM, çözüm için fırsatlar sunan bir sektör.
Ancak, çok büyük bir kaç kusuru var bu TURİZMİN.
Mermerden saraylar da yapsanız; musluklarını altın kaplama da yapsanız yetmiyor!
Makinalarla, robotlarla, hizmet sunamıyorsunuz.
Bilgisayarlarla da olamıyor bu iş.
İşçi çalıştırmak zorunda kalıyorsunuz. Hem de milyonlarca…
Savaşı, acıyı, kanı, gözyaşını da sevmiyor bu TURİZM. İlla da güler yüz istiyor, huzur ve barış istiyor. Kardeşlik, dostluk istiyor.
Temiz bir çevre, katledilmemiş bir doğa, tertemiz denizler, bembeyaz karlar, şırıl şırıl akan dereler, çaylar, nehirler, tertemiz oteller, lokantalar istiyor.
Mesela, termik santrali sevmiyor; nükleer santrallerden uzaklara kaçıyor; savaş olan ülkelerden uzak duruyor.
İşçilerin de güler yüzlü olmasını istiyor ki bu en kötüsü.
Milyonlarca işçiyi nasıl güldürelim?
Yakalarına gülen yüz rozetleri taksak yetmez mi?
Ne yazık ki yetmiyor. İşçilerin yüzlerinin gerçekten gülmesi gerekiyor.
Bu da yetmiyor.
Sadece TURİZMİN ve TURİZM İŞÇİLERİNİN değil tüm ülke halkının ve işçilerinin yüzlerinin gülüyor olması, huzurlu, mutlu bireyler olmasını istiyor.
Biz de böyle istiyoruz!
Sadece TURİZM için değil, kendimiz için de istiyoruz.
Çocuklarımız için istiyoruz!
Milyonlarca işçi, ekmeğini, haklarını, huzurunu, güvencesini istiyor.
Ne yazık ki gün o gün değil.
Ve o gün kendiliğinden de gelmiyor, gelemiyor.
Çıkarlar çatışıyor, milyonlar için iyi olanlar, birileri için kötü olabiliyor.
Mücadele, hayatın her alanında olduğu gibi, turizmin halkın ve ülkenin yararına yürütülmesi, TURİZM İŞÇİLERİNİN de haklarını eksiksiz alabilmesi için de kaçınılmaz, olmazsa olmazdır.
Ellerinden gelse dereleri akıtmayacaklar.
Ama olmuyor; dereler akıyor.
Su akıyor; yatağını buluyor.
TURİZM ve TURİZM İŞÇİLERİ de “çağlayan sular gibi akmalı” yatağını bulmalı.
Sendikalarında örgütlenerek, demokratik baskı güçlerini ortaya koyarak; sektörün de, işçilerinin de hak ettiği, layık olduğu seviyeleri yakalamasına müdahil olmak zorundalar.”
Mustafa Yahyaoğlu
Devrimci Turizm İşçileri Sendikası Genel Başkanı