Last Updated on 6 Mart 2019 by Turizm Günlüğü
Deneyimli turizmci Cem Polatoğlu, Malta gezisinin deneyimlerini bizlerle paylaşıyor. Malta’ya gidelim mi? Sorusuna “elbette” cevabını veren Polatoğlu; Malta’ya neden hayran kaldığını alttaki satırlarda bizimle paylaşıyor.
Malta Turizm Ofisi, Türkiye seyahat acentaları için Malta’ya özel tanıtım gezisi düzenledi. Bu gezide Malta’nın klasik bilinenlerinin yanı sıra müzeleri, gizli tapınakları, gastronomisi ve gece hayatı tanıtıldı.
Bu gezide anladım ki; Malta benim için sadece hoş bir hafta sonu geçirilebilecek yakın bir Avrupa ülkesi değil; kültürü, mutfağı, sanat eserleri ve mimarisi ile de Türk turistleri cezbedici özelliklere sahip bir ülke.
Örneğin, M.Ö. 3600-3200 yılları arasında kurulmuş şehirler olan Ħaġar Qim Temples ve Ġgantija Temples. St. Paul’s Catacombs yani yer altı mezarları, UNESCO Dünya Mirası listesindeki Valetta Şehir Müzesi, içinde Mattia Preti ve Caravaggio eserlerinin bulunduğu St. John’s Co-Cathedral’i, eski dönem reçeteleri ile muhteşem yemekler yediğimiz Deniz Müzesi…
Malta’yı tanımaya dilleri ile başlayalım. Semitik bir dil. Tunus Arapçası’na çok yakın. Ancak içerisinde Türkçe dahil birçok dilden kelimeler barındırıyor. Nedeni malum. Ülke, yüzyıllar boyu Türklerin, Arapların, İtalyanların, İspanyolların ve İngilizlerin etkisi altında kalmış.
Malta bir Schengen ülkesi ama halkı görünüm ve yaşam biçimi olarak kesinlikle Avrupalı değil. Tipik Akdenizliler. Esmerler, işleri, yürüyüşleri, yemek yemeleri yavaş, elleri ağır. Ama çok sempatikler, güler yüzlü ve yardımseverler.
Caddelere çıktığınızda ara sokaklar dahil her yer cafe ve restoran dolu. Bir an “Acaba bunların evlerinde mutfak yok mu?” hissine kapılıyorsunuz.
Yemekleri gerçekten çok leziz ve makul fiyatlı… Deniz ürünleri özellikle “tavşan yahnisi” muhteşem… Sabah kahvaltısında bile Tavşan – Fenek yiyebilirim.
Peki, başka ne yenir?
Malta’nın şövalyelerinin çorbası bolca sarımsak, baharat, domates ve balık içeren “Aljotta, Soppa tal-armla” yani “Dul Çorbası”, Bragioli, sığır etinin yuvarlatılmış hali, vejetaryenler için ise Kapunata; içerisinde domates, zeytin, fesleğen, küp doğranmış yumurta, kapya ve kabak var.
Malta Eriğini hepimiz biliyoruz. Ama gerçek vatanının Çin olduğunu burada öğrendim. Denizciler bunu ilk Malta’ya getirmiş, biz Türkler de Malta’dan almışız. Öküz gözü derler ona burada. Bizim bildiğimiz yeşil erik ise Malta’da bulunmaz.
Ana caddelerde belediye otobüslerinin yüzde 70’i Türk Malı OTOKAR.
Bazı Türk inşaat şirketleri de buralarda büyük ihaleler almışlar. Bunlarla çok gurur duyduk tabi ama bir de bizim anlı şanlı Turgut Reis’imize “pirate” yani “korsan” demeseler iyiydi…
Başkent Valetta ve diğer kıyı şehirlerinin hepsi birer kale görünümündeler. Hatta Valetta Kale içinde kale…
Ve tüm bu önlemler Türklere karşı yapılmış, dikilmiş, inşa edilmiş. Tıpkı Akdeniz’deki diğer ülkeler hatta Avusturyalılar gibi dini bayramları hariç tüm bayramları Türklere karşı kazandıkları savaşlar adına. Türklerin korkusundan deniz kenarında yaşamamışlar senelerce. Ancak deniz ticareti gelişince kıyılara inmişler.
Aylık ortalama maaşları 850 Euro.
Ev fiyatları “ev satın alana vatandaşlık promosyonu” ile beraber tavan yapmış. Gelirlerinin % 50’si turizm… Daha sonra burada bulunan dil okulları ve üniversiteler için gelen yabancı öğrenciler ülkeye para kazandırıyorlar. Çok az tarım, balık ve hayvancılık var. Ne var ne yok ithal ediyorlar. Nedendir bilinmez ancak Türkiye’ye ve Türklere sempatileri büyük.
Askerlik mecburi değil. Maaşlı ve göstermelik… 2 bin askerleri var. Onlar da ağırlıklı olarak sahil koruma yapıyorlar. Eğitim, ortaokulun sonuna kadar mecburi, eğitim üniversiteye kadar ücretsiz ve eşit.
Nüfus 450 bin kişi civarında; yani Şişli-Fulya’nın yarısı.
Malta Cumhuriyeti, Orta Akdeniz’de yer alan, Sicilya’nın güneyindeki bir adalar devleti. Malta Takımadaları üç büyük, iki küçük adadan oluşuyor.
Büyükleri: Malta, Gozo ve Comino. Takımadalar arasında en büyüğü olan Malta 237 km², Gozo 68 km² ve Comino 2 km² yüzölçümüne sahip.
Ülke, çok iyi “scuba” yani dalış sporu şartlarına sahip. Akdeniz’in en temiz denizi Malta’da. Burada Akdeniz’de yaşayan tüm canlıları ve elbette hiç bir yerde göremeyeceğimiz kadar “gerçek batık” görebilirsiniz. Çünkü birçok ülke scuba’ları çekmek için denize uçak, gemi, denizaltı ne bulurlarsa batırırlar.
Malta bir ada ülkesi olmasına rağmen adadaki kum plaj sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Ülkede tabi eğitim için dünyanın birçok ülkesinden gelen binlerce öğrenci olunca gece hayatı da muhteşem oluyor. Buranın en sevdiğim tarafı, o kadar çok gece kulübü ve rekabet var ki; gece kulüplerine girmek için ne dam sorunu var ne de ücret ödeme sorunu. Mekan çalışanları sizi kapıda içeri almaya ikna ederken; ücretsiz içecekler bile sunuyorlar.
St. Julians, gece hayatının en hareketli geçtiği yerlerin başında geliyor. St. Julians’ın çok sayıda restoran ve gece kulüplerinin bir arada bulunduğu bölgesi ise Paceville. İsim vermek gerekirse; Havana Club, Plush, Hugo’s Passion ve Lounch, Ice Bar en popülerleri.
Peki, Malta’ya gidelim mi?
Elbette. 12 ay Malta’ya gidebiliriz. Güzel bir hafta sonu geçirmek için, Muhteşem yemeklerin tadına bakmak için, tarihi günümüzde yaşamak için, dalmak için, eğlenmek için…
Mesafe sadece iki saat… THY’nin günde iki seferi var.
Derseniz ki benim tatil için bir hafta vaktim var; derim ki: “O halde neden Malta turunuzu Sicilya ile birleştirmiyoruz?”
Malta-Sicilya uçakla sadece 25 dakika ve tur fiyatları ise son derece makul.
Malta’ya bekleriz efendim…