Site icon Turizm Günlüğü

Rehber Cengiz Harun Arıkan’ın kaleminden sakin şehirler: Cittaslow rotası

I-MICE Derneği’nin 12-13 Mart tarihlerinde düzenlediği Bolu Abant tanıtım gezisinde katılımcılara aktardığı bilgilerle ve sunumuyla geziyi daha renkli, daha verimli ve unutulmaz kılan Profesyonel Turist Rehberi Cengiz Harun Arıkan’ın kaleminden “Cittaslow* rotası”… Özellikle İstanbul ve Ankara’nın stresinden, karmaşasından kurtulmak isteyenler için, iki şehrin ortasında yer alan huzur dolu, sakinliğe doyacağınız bir rota…    

İstanbul gişelerden çıkıp 2 saat sonra kendinizi bir Osmanlı kentinde bulmak ister misiniz?

O zaman buyurun tarihi İpek Yolları’ndan birini ziyaret edelim.

İstanbul’dan çıkıp önce Ankara Otoyolu’nda seyir ettikten 1.5 saat sonra Pamukova Sapağı’ndan (Antalya yolundan) güneye iniyoruz.

Ülkemizin 3. uzun ırmağı olan Sakarya Irmağı’nı takip ederek Geyve’yi ve Kurtuluş Savaşı’nda “Geyve Savunması” komutanı Ali Fuat Paşa’nın kabrini ziyaret edip; Sakarya Irmağı’nın doğusuna sapıp yaklaşık 40 dakikalık yokuşlu ve virajlı yollardan Taraklı’ya varıyoruz.

İLK DURAK TARAKLI

Taraklı’da her biri 300 yıllık evleri görüyoruz ilk önce… Sanki tarihin içindeyiz.

İlk durağımız Yavuz Sultan Selim’in, Mısır Seferi’nde vezir-i azamı Yunus Paşa’nın yaptırmış olduğu camii ve hemen yanında hamamını görüyoruz. Caminin hemen yanından Tarihi Kadirler Konağı’ndan şimşir tarak kaşık ve bıçak alıyoruz.

Taraklı Meydanı

“BURADA HER ŞEY MÜMKÜN”

Şener Şen, bir reklam filmini Taraklı’da çekmiş ve “Burada her şey mümkün” demişti.

“Mümkünlü Kasabası” lakabı Taraklı’nın…

Bir de harika fenerli evi var. Osmanlı döneminde bu evin sahibi çatısındaki fener şeklindeki çıkıntıdan İpek Yolu’nu gözler ve kasabanın girişinde gelen kervanlarla ilk ticareti kendisi yaparmış.

Hoş ve ufak bir çarşısı var. Ayvası pek sulu, cevizleri pek ucuz. Pekmezden tarhanaya, erişteden pestile burada “her şey mümkün”…

Kalbimizi bırakarak ayrılıyoruz Taraklıdan.

Taraklı’nın maskotu

AKŞEMSEDDİN’İN DİYARI: GÖYNÜK

Rotamız Göynük.

Yaklaşık 45 dakikada varıyoruz; Fatih Sultan Mehmed’in akıl hocası Akşemseddin’in diyarına.

Göynük Çayı, ikiye ayırıyor vadi içindeki kenti… “Cittaslow” yani sakin şehir olmuş 2011 yılında.

Göynük ilçe merkezi, tepede Zafer Kulesi

Tepeden, Kaymakam Hurşit Bey’in 1924 yılında yaptırdığı Zafer Kulesi, Ermeni ve Türk ustalar birlikte yapmış; güzel de bir manzarası var. Şehre kuş bakışı bakıyoruz.

Hemen aşağıda Göynük Deresi yanında Orhan Gazi’nin oğlu Avrupa Fatihi Süleyman Paşa’nın kendi adına yaptırmış olduğu kesme taştan cami bulunmakta. Merakla geziyoruz; yanında ise Fatih Sultan Mehmed’in akıl hocası Louis Pasteur’den 400 yıl önce mikrobun tanımını yapan Akşemseddin’in türbesini ziyaret ediyoruz.

Gazi Süleyman Paşa Cami

Türbenin içinde oğulları Sadullah ve Emrullah’ın da sandukaları var. Dualarımızı okuyup yanı başındaki Süleyman Paşa Hamamı’nı görüyoruz.

Göynük merkezi ve Göynük Zafer Kulesi

GÖYNÜK’ÜN LEZZETLERİ

Ve artık acıktık; yemek zamanı…

Çarşı içinde esnaf lokantamıza oturuyoruz. Tarhana çorbası gayet güzel; yaprak sarma başarılı, ama bölgenin özel fasulyesi olan “bombay fasulyesi” ile “keş’li ve cevizli erişte” mutlaka denenmeli. Çaylarımızı çınar altında içiyoruz; Göynük Çayı kenarında…

DİZİ SETİ ÇUBUK GÖLÜ

Sırada Çubuk Gölü var.

Çubuk Gölü, Göynük’ten 20 dakika uzakta sola sapıp 10 dakika pek de iyi olmayan yolu var. Ufacık bir göl ama etrafında yel değirmenleri ile bezeli. TRT’nin “Rüzgarlı Bahçe” dizisi için 2005 yılında inşa edilen rüzgar gülleri hoşluk katmış göl çevresine… Kısa bir yürüyüşten sonra ayrılıyoruz; Çubuk Gölü’nden…

SÜNNET GÖLÜ

Bir sonraki gezi rotamız Sünnet Gölü.

1030 metrelik rakımda; Erenler ve Korudağ Tepeleri’nin bir gecede heyelan ile yarılması ile oluşan tabiat harikası karşısında büyülenmemek elde değil. Fotoğraflarımızı çekip kısa bir yürüyüş ile yolumuza devam ediyoruz.

Sünnet Gölü’nden kareler

Sırada Mudurnu var…

İSTİKAMET: AHİLER ŞEHRİ MUDURNU

Ahilik teşkilatının hala yaşadığı kentimiz Mudurnu’yu gezmeye; tarihi Saat Kulesi’nden başlıyoruz.

Mudurnu Saat Kulesi

Sonrasında Mudurnu Çayı kenarından yürüyüş ile Kanuni Sultan Süleyman Camisi’ne varıyoruz. Restorasyonda olan camimizin bahçesinde aynı zamanda Halfeti Tarikatı’nın şeyhlerinin ve dervişlerinin kabirlerini tadilat nedeni ile dışarıdan görüyoruz.

Karşımızda Ermeni bir ustanın elinden çıkmış zamanında Boğaz’daki bir yalının kopyası olan harikulade bir konak var.

ARMUTÇULAR KONAĞI’NIN HİKAYESİ

Armutçular Konağı, 1860’tan beri zamana meydan okumakta. İnşa eden Ermeni usta, ustalık emeği olarak konağın kızını isteyince konak sahibi ile aralarında husumet bile çıkmış. Hikayeye göre, çatısına o yüzden haç motifini yapmış.

MUDURNU’DA BAZLAMALI TOST YEMEDEN DÖNMEYİN

Konağımızdan sonra Yıldırım Beyazıt Camii ve hamamını görüyoruz. Çarşıda bazlamalı tostun tadına bakmadan duramıyoruz. Ama biliyoruz ki Mudurnu’nun kaşık sapı mantısı, sarması ve çekme helvası da bir o kadar lezzetli.

TAVUKÇULUĞUN BAŞKENTİ

Tarihi Demirciler Çarşısı’nda Rum ve Türk mimarisini görüp Bolu’nun tavukçulukta nam salmış ilçesi Mudurnu’dan keyifli hatıralarla ayrılıyoruz.

Mudurnu’nun çarşısından kareler

Artık yorulduk; Bolu’ya otelimize geçip dinlenme vakti. İster termal, ister dağ oteli seçin ama 5-6 saat uyku bile yetiyor; Köroğlu diyarında…

İKİNCİ GÜN

İLK DURAK: AKKAYALAR TRAVERTENLERİ

Kahvaltı sonrası ilk rotamız Akkayalar Travertenleri

Kış olduğu için havuzlara giremiyoruz ama Pamukkale’nin minyatürü yanı başımızda; Bolu’da imiş…

Akmina Maden Suları burada dolduruyor zaten.

ROTANIN ÜÇÜNCÜ GÖLÜ

Peşine Gölcük’e gidiyoruz diğer adı Cennet Göl. Adı gibi cennet bir göl…

Sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bir misafirhanesi var; bir de güzel restoran yapmışlar kıyısına. Keyif ile içiyoruz kahvelerimizi. Ayrılmak bile istemiyor insan.

HER MEVSİM GEZİLESİ ABANT

Sırada her mevsim gezilesi güzel olan Abant var.

Abant gerek karaçamları gerek endemik “Abant alası” (Abant alabalığı) ile tam bir tabiat harikası. Önce karnımızı doyuruyoruz. Karlar üzerinde sucuk ekmeğin tadına doyulmuyor. Yemeğimizin ardından başlıyoruz; Abant Gölü’nü gezmeye.

Abant Gölü

ABANT’TA YAPILMASI GEREKENLER

1350 metre yükseklikte 125 hektar alana yayılmış çevresinde üç tane kır gazinosu, üç tane 5 yıldızlı oteli bir de butik köşk oteli bulunan piknik alanları…

Taksim International Abant Köşk Oteli’nden göl manzarası

Abant, tabiat tarihi müzesi ile tam bir milli park.

Abant Gölü etrafında fayton sefası yapıp; yöresel ürünlerden almadan Abant’tan ayrılmak olmaz tabi. Keyifli ve doğa ile iç içe bir günün ardından istikamet yine otelimiz.

ÜÇÜNCÜ GÜN

ABHAZA, ÇERKEZ VE KARADENİZ KÜLTÜRÜNÜN İÇ İÇE OLDUĞU ŞEHİR

Sabah yine dinç kalkıyoruz Bolu’da. Otelimizdeki açık büfe kahvaltıdan sonra Bolu Dağı tünelini geçip Düzce’ye varıyoruz. Abhaza, Çerkez ve Karadeniz kültürünün iç içe olduğu keşfedilmemiş ilimiz…

DÜZCE’DE GÜZELDERE ŞELALESİ VE EFTENİ GÖLÜ

İlk durağımız Güzeldere Şelalesi. Elmadağı’ndan gelen Bıçkı Deresi’nin 130 metre dökülmesi ile oluşan Güzeldere bizi güzelliği ile büyülüyor.

Şelalemizdeki fotoğraf molamızdan sonra Efteni Gölü‘ne hareket ediyoruz. Aksu, Uğur, Asar, Küçük Melen derelerinin birleşmesiyle oluşan göl; fazla sularını da Melen Çayı’na döküyor.

Bir dönem kurutulmaya çalışılan Efteni Gölü; günümüzde kuşların sulak alanı ve koruma altında çok şükür…

İçindeki sazlıklarda birçok yabani ördek fotoğraflıyoruz. Birçok efsanevi hikaye var; Efteni Gölü ile ilgili… “Bizans kralının kızına yaptırdığı set gölü” olduğu da var efsanelerde; “Hızır Aleyhisselam’ın duası ile suya batan köy” olduğu da… Hatta “Zeus ve Hermes’in bir kadına yardım ettiği” de. Efsaneleri seviyoruz vesselam.

Efteni Gölü sonrasında Samandere Şelalesi’ne yol alıyoruz.

TÜRKİYE’NİN İLK TESCİLLİ TABİAT ANITI

Samandere Şelalesi’nin, Türkiyemizin ilk tescil edilen tabiat anıtı olduğunu öğreniyoruz.

Devasa bir çağlayan ve şelalenin döküldüğü noktada büyük bir cadı kazanı bizi güzelliği ile etkiliyor.

KAFKAS MUTFAĞININ LEZZETLERİ

Samandere Şelalesi’nden sonra Çerkez ve Abhaza yemeklerinden oluşan yemekler ile harikulade bir menü alıyoruz. Özellikle “Çerkez tavuğu” ve “Apista (abaza pastası)” tadılmalı. Yemeğimizin ardından “İsli Çerkez Peyniri” ve “Abhaza Peyniri” alışverişlerimizi yapıyoruz.

DÜZCE’NİN MUCİDİ

Güzel bir yemek sonrası Düzce’de yıllarca Almanya’da çalışmış ve Türkiye’ye geldikten sonra kendini mucitliğe adamış Hasan Kum’un evine geçiyoruz. Keyifle anlatıyor icatlarını. Çok amaçlı çekyat, uçak motoru, şanzıman, dalkes, fındık kırma makinası, toprak belleme aparatı icatlarından bazıları. Gurur duyuyoruz kendisi ile.

Artık dönüş vakti. Epey yer gördük; epey gezdik ve birçok lezzet keşfettik.

Bir sonraki rotada buluşmak üzere #gezgöryeiçeğlen #cengizharunarikan

Yazı: Profesyonel Turist Rehberi / Tarih Kültür ve Turist Rehberleri Derneği Kurucu Üyesi Cengiz Harun Arıkan

Fotoğraflar ve yayına hazırlayan: Cem Bişkin


*Cittaslow nedir?

Cittaslow, 1999 yılında İtalya’da kurulmuş uluslararası bir belediyeler birliğidir. Kelime kökeni İtalyanca “Città (Şehir)” ve İngilizce “Slow (Yavaş)” kelimelerinin birleşmesiyle türetilen Cittaslow, “Sakin Şehir” anlamında kullanılmaktadır.

Yavaş Hareketi’nin bir parçası olarak bilinmektedir. Slow Food hareketini kentsel boyuta taşımak amacıyla Greve in Chianti Belediye Başkanı Paolo Saturnuni’nin önderliğinde kurulmuştur. Birliğe üye olmak isteyen kentlerin üye olabilmeleri için birliğin belirlediği kriterler üzerinden değerlendirilmesi ve Cittaslow felsefesine uygunluğu denetlenmektedir.

Birlik kurulduğu zaman 59 olan bu kriterler 2013 yılında Uluslararası Bilim Komitesi tarafında yapılan bir çalışmayla güncellenmiş ve sayısı 70’e çıkmıştır. Kurulduğu ilk yıllarda İtalyan kentleri arasında yaygınlaşan hareket, günümüzde 28 ülkede 182 üyeye sahiptir.

Exit mobile version