Hans ile Hasan…

Last Updated on 15 Haziran 2019 by Yaşar Çelik

Kısa bir süre önce Almanya’nın yüksek tirajlı bulvar gazetelerinden “Bild”de yayınlanan ve Alman halkının duyduğu bazı rahatsızlıklara rağmen, Türkiye’den vazgeçmeyeceğini konu eden yazı içeriği ne kadar doğru bilinmez.

Gelin isterseniz; olaya kendi penceremizden bakalım ve Almanya’nın Türkiye’den niçin asla vazgeçemeyeceklerini analiz etmeye çalışalım…

Almanlar, Türkiye’den asla vazgeçemez.

Çünkü:

  • Türkiye’nin herhangi bir yerinde yolunu kaybetmiş bir Hans’a çevreden geçen bir Hasan tarafından sahip çıkılarak ağırlanmış, yedirilmiş, içirilmiş ve gideceği yere kadar bizzat eşlik edilmiştir.
  • Yolda arabası arıza yapan bir Hans’a çevreden geçen bir Hasan mutlaka yardım etmek adına kolları sıvamış ve aracın tamirhaneye kadar çektirilmesi sağlanmıştır. Bu süreçte Hans’a eşlik edilmiş, uzun süreceği anlaşılan araç tamir-bakım süresinde kendisi en yakın lokantaya götürülüp karnı doyurulmuştur. Aracın tamir tutarındaki miktarda pazarlık yapılmış ve bir Hans’ın uygun bir fiyat ödenmesi sağlanmıştır.
  • Başka bir lokantada yemek yerken görülen bir Hans’ın yanına mutlaka bir Hasan oturmuş; dili döndüğünce veya “Tarzanca” anlaşmaya çalışmıştır. Yemek bitimi bir Hasan, bir Hans’a ev sahipliği yaparak hesabı kendisi ödemiştir.
  • Aniden hastalanan bir Hans; Hasan’ın seferber olması ile en yakın doktor veya hastaneye bizzat götürülmesi sağlanmıştır. Tedavi sonrasında ilaç alımı için eczaneye koşulmuş, ilaç parasını bir Hasan cebinden ödemiş ve bir Hans’ın ödemesine müsaade etmemiştir.
  • Gece çocuğu rahatsızlanan bir Hans, ilk yardım çağrısını komşusu bir Hasan’a yapmıştır.
  • Köy kahvesinin önünden geçen arabalı bir Hans’a bir Hasan tarafından mutlaka “Hello, come” diye seslenilerek kahveye çağrılıp oturtulmuş; çay veya kahve ikram edilmiş; el, kol hareketleri ve yüz mimikleri ile iletişim kurulmaya çalışılmıştır.
  • Köy meydanının ortasında tüm heybeti ile yer alan asırlık çınar ağacının altına mevzilenmiş taze incir ve üzüm satan yaşlı bir Hasan Amca, bir Hans’a mutlaka bir torba meyve hediye etmiştir.
  • Minibüs şoförü bir Hasan aracına binen ve gitmek istediği yeri yarım yamalak anlatmaya çalışan bir Hans’tan yol ücreti almamıştır.
  • Birçok Hasan, yolculuk esnasında yanındaki boş koltuğa oturan birçok Hans’a elindeki yiyeceklerden ikram etmiştir.
  • Gönlünü bir kızına kaptıran bir Hans’a kızı ailesinden istemek yine bir Hasan’a nasip olmuştur.
  • Türk kızı ile evlenmek isteyen ancak sünnet olması şartı koşulan ve bunu kabul eden bir Hans’ın sünnet düğününde oynamak ve şaklabanlık yapmak yine bir Hasan’ın sorumluluğunda gerçekleşmiştir.
  • Okuldan gelen komşu bir Hans’ın çocuğu çoğunlukla öğle yemeğini komşu Hasan’ın evinde yemiştir.
  • Evde yemek pişiren bir Hasan’ın karısı sırf koktu diye komşusu Hans’ın karısına mutlaka bir tabak yemek götürmüştür.
  • Hasan’ın bakkalından alışveriş yapan bir Hans, parası yetmeyince kalan miktar Hasan tarafından bir Hans’ın veresiye defterine kayıt etmiştir.
  • Memleketinden tatilden dönen Hasan yanında getirdiği memleket yiyecek çeşitlerinden mutlaka bir torba komşusu Hans’a hediye etmiştir.
  • Memleket izninden dönen bir Hasan yanında getirdiği sucuk, zeytin, pişmaniye gibi Almanların pek alışık olmadığı lezzetleri sabah çalıştığı fabrikaya götürmüştür ve tadına bakması için bir Hans ile paylaşmıştır.
  • Sazından duygulu nağmeler akan bir Hasan; mutlaka bir Hans’a bir memleket resitali vermiştir.
  • Toplu taşıt araçlarında küçük bir Hasan; mutlaka yaşlı bir Hans’a yer vermiştir.
  • Okulda teneffüste sandviç yiyen küçük Hasan ekmeğini mutlaka bir Hans ile paylaşmıştır.
  • Alman sevgilisi ile kavga eden ve tekrar barışmak isteyen genç bir Hans aracı olmasını rica ettiği arkadaşı bir Hasan’dan mutlaka manevi destek almıştır.
  • Birçok Hans kendi ailesi ve akrabalarına anlatmadığı özel sırlarını bir Hasan’a anlatmıştır.
  • “Türk müziği dinlesin ve tanısın” diye memleketten getirdiği kasetleri bir Hans’a hediye eden bir Hasan, bunun gurur ve mutluluğunu çokça yaşamıştır.
  • Cebinde yeterince harçlığı olmayan bir Hans’a mutlaka bir Hasan yardım etmiş ve/veya yemek ısmarlamıştır.
  • İşinden kovulmak üzere olan bir Hans’ı patron ile barıştıran ve kovulması engelleyen yine bir Hasan olmuştur.
  • Tatilde memleketteki köyüne gidecek bir Hasan, köyünü görsün diye yanında bir Hans’ı da götürmüştür.

SONUÇ OLARAK;

Yaklaşık 300 yıla varan Türk – Alman Dostluğu, çeşitli evrim ve değişimler geçirdikten sonra daha da olgunlaştı ve günümüze kadar geldi.

İki ülke hükûmetleri arasında imzalanan işbirliği anlaşmaları ile çeşitli faaliyetler gerçekleştirildi. Ancak dostluğun gelişmesine katkı sağlayan en önemli husus her iki ülke vatandaşlarının yaklaşık 55 yıl gibi bir süre içerisinde birlikte yaşamaları ve birçok noktada adeta kader ortaklığı yapmış olmalarına dayanmaktadır.

Yine yıllar içerisinde birçok evlilikler, ticari işbirlikleri iki ülke vatandaşları arasında yapılmış ve halen yapılmaya devam etmektedir. Bu nedenle, iki ülke vatandaşları arasındaki mevcut dostluğun temel direği, dededen toruna geçen bir ehemmiyet supabı niteliğindedir.

Hans ve Hasan’ın hem Almanya’da hem de Türkiye’de yaşadıkları maceraların kısaca değinildiği yukarıdaki maddeler aslında böyle uzayıp gider.

Herkesin içinde, kalbinin köşesinde bir Hasan mutlaka vardır. Evet; saf, temiz, doğal, insancıl, yardımsever, kendi örf ve adetlerini özümsemiş, aile ve arkadaş birliğine inanmış bir Hasan.

Bana soracak olursanız Hans ve Hasan’ın yaşadıkları maceraların birçoğunda canlı bir tanık olarak bu dostluğun asla bitmeyeceğini ve gelişerek devam edeceğine inancım çok yüksektir.

Sevgiyle kalın…

Can Bekin
CNBKN Turizm Proje Danışmanlık Hizmetleri Kurucusu

Can Bekin yazdı: İş hayatında “Bireysel Kalite Yönetimi”