Türkiye’nin gizemli peribacaları 3: UNESCO gerçekleri

Last Updated on 15 Haziran 2019 by Yaşar Çelik

Varlığı itibariyle mistik bir yapısı olan peri bacaları kolaylıkla işlenebilen kayaç yapısı nedeniyle kimi zaman bir bölgeyi koruyan bir kale, kimi zaman insanların yaşadığı bir ev, kimi zaman hastaların iyileştirildiği bir ocak, kimi zaman da dua edilen mekânlar olarak karşınıza çıkar. Bu doğal mucizeler 10 bin yıl boyunca en ilkelinden en modernine tüm insan topluluklarını cezbetmiş ve bölge Anadolu tarihi açısından hep önemli rol oynamıştır. İşte tüm gizem de bu noktada başlar…

Yazı dizimizin 3’üncü ve son bölümünde ülkemizin diğer 3 gizemli bölgesini kısaca tanıtmaya çalışacağız.

Aslında 6 bölüm olarak düşünülmüş bu yazı dizisi, okuyucularımızı ele alacağımız diğer turizm içerikli konular ile buluşturmak adına bu bölüm ile son bulacaktır.

Bölgelere kısaca bir göz atalım;

SEBEN / BOLU

Bolu ili, Seben İlçesi’nde, birbirine yakın aralıklara, kayalara oyularak yapılmış çok sayıda evden oluşan yerleşim yerleri mevcuttur. Bunlardan en önemlileri Alpagut Köyü – Muslar Mahallesi, Çeltikdere, Karca, Solaklar ve Kaşbıyıklar köylerinde bulunmaktadır.

Solaklar Köyü sınırları içinde bulunan kaya evleri, ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır. Seben-Bolu yolu üzerinden yaklaşık 2 kilometre içeride bulunan kaya evleri Solaklar Köyü’nün kuzeydoğusunda, köye yaklaşık 750 metre uzaklıktadır. Kuz Deresi’nin açtığı vadinin kuzeyindeki kayalık yamaçta yer almaktadır. Kaşbıyıklar Köyü’nde bulunan Kayaevleri, ilçeye 7 km mesafededir. Muslar Kayaevleri Kaşbıyıklar’a bağlı Muslar Mahallesi’nin kuzeydoğusunda Ulukayalar olarak adlandırılan kayalık alanda yer almaktadır.

Burası muhtemelen Hristiyanlık dönemine ait bir kaya yerleşim bölgesiydi. Kaya evlerinden oluşan yerleşim yerinde, kırmızı boyalı haç işaretlerine rastlanması; bazı evlerde şapel, rölik çukuru gibi uygulamalara yer verilmesi; Seben Kaya Evleri’nin Erken Hıristiyanlık Dönemi’nden, Orta Bizans Dönemi’ne kadar kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir.

Kaya evleri, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 2009 yılında “1. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir.

Bolu Seben’de M.Ö. 1200’lü yıllarda Frigler tarafından yapılan ve bugüne kadar ulaşan Solaklar Kaya Evleri’nin turizme kazandırılmasına yönelik çalışmalar kapsamında yeni projelerin hayata geçirilmesine ihtiyaç vardır.

FRİG VADİSİ / AFYON

Anadolu’yu bağlayan yolların merkezi noktasındaki bölge, tarih boyunca egemen toplumlar tarafından yakın takip altına alınmıştır. Sönmüş bir yanardağ olan Türkmen Dağı’nın lavlarıyla kaplı bölgede, başta Frigler olmak üzere birçok toplum çeşitli eserler bırakmış. Lidyalılar, Persler ve Helenistik dönem sonrasında da Romalılar ve Bizanslılar burada yaşamış. Ancak bölgede en çok iz bırakanların Frigler olması nedeniyle bölge Frig Vadileri olarak anılıyor.

Frigler’in Makedonya’dan buraya göçtüğü düşünülüyor. Yani Avrupalılar. MÖ 1100-1000 arası bugün Ankara Polatlı olan bölgeye yerleşmeye başlamışlar.

M.Ö. 8. yüzyıla gelindiğinde de Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya hâkim, oldukça güçlü bir devlet olmuşlardır. Frigler Kapadokya’da yaşayan Hristiyanlar gibi kayaları oyarak kendilerine bugün Frig Vadisi dediğimiz alana yayılan kocaman bir yerleşim merkezi kurmuşlar. Özellikle Frigler’in Afyonkarahisar – Eskişehir – Kütahya üçgeninde kaya bloklarını oyarak yaptıkları, yer yer kabartmalarla süslü kaya ve anıt mezarlar o günlerden bugünlere gelebilen büyüleyici yapıtlardır.

Her ne kadar uygarlığın başkenti Ankara civarındaki Gordion olsa da, uygarlığın en görkemli dönemlerinden kalma Aslantaş, Yılantaş, Matlaş, Kapıkaya 1 ve Kapıkaya 2 gibi önemli eserler Frig Vadisi’nde yer alıyor.

Gordion (Polatlı / Ankara), Seydiler (Afyonkarahisar) ve Yenice Çiftliği (Ahmetoluğu Köyü, Kütahya) olmak üzere 3 noktadan başlayıp Frig Vadileri‘ne giren 506 km uzunluğundaki Frig Yolu, Frigler’in kalbi Yazılıkaya’da birleşiyor. Yolun 104 km’lik kısmı İhsaniye sınırlarından geçiyor. Frig Vadisi boyunca savunma yapıları, kaya mezarları, kaya yerleşimleri, kaya kiliseleri, kaya anıtları, sunaklar, antik yollar, kervansaraylar, tümülüsler, peri bacaları var. Adeta bir Açıkhava müzesi niteliğindeki bölgenin çeşitli faaliyet içerikleri ile yurt içinde ve yurt dışında geniş kitlelere tanıtılması gerekiyor.

NARMAN / ERZURUM

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından 2012 yılında Dünya Geçici Miras Listesi’ne alınan Narman Peri Bacaları, Erzurum’da “Doğu’nun Kapadokyası” olarak da adlandırılıyor.

Narman, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Kars bölümünde Kuzeyde, Kuzeydoğu-Güneybatı istikametinde uzanan Karga Pazarı Dağları ile güneyde, Kuzeydoğu, Güneybatı yönünde uzanan Güllü Dağları arasındaki havzada kurulmuştur. Erzurum il merkezi ile Narman Peribacaları arası yaklaşık 100 km’dir. İlçenin en önemli coğrafi güzelliği hükmündeki Narman Peribacaları, ilçe merkezinin 7 km güneydoğusunda bulunmaktadır ve Yanıktaş Köyü’ne çok yakın mesafede olup; Narman-Pasinler karayolunun hemen üzerindedir.

Bölge halkı tarafından Narman Peri Bacaları’nın bulunduğu “Kırmızı Periler Diyarı” adıyla anılmaktadır. 3 milyon yıl önce oluşumuna başladığı düşünülen peri bacaları vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla, sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur.

Narman ilçesinde yer alan ve milyonlarca yılda şekillenen peri bacalarının bulunduğu alan, açık hava müzesini andırıyor. Toplam 62 kilometre uzunluğunda üç vadiden oluşan “Kırmızı Periler Diyarı” doğaseverleri ve fotoğraf meraklılarını bekliyor.

Yazı dizimizin sonunda özetlememiz gerekirse;

Bu topraklar üzerinde yer alan tarihi ve doğal zenginler Ülkemiz için adeta hazine değeri taşımaktadır. Nedendir bilinmez, bunca yıl tanıtım etkinliklerinde Türkiye belirli kalıplara sıkıştırılmış bir görsellik ile tanıtılmaya çalışılmaktadır.

Tatilin sadece “Deniz-Kum-Güneş” olmadığını, bunun yanında tarih ve doğal zenginliklere oldukça çok talep olduğu unutulmamalıdır. Yurt dışında Paris, Roma, Londra ile çoğaltabileceğimiz bu örneklerde ziyaretçilerin şehirlerin mistik havası dışında tarihe damga vurmuş kimlikleri, sanatçıların eserlerinin yer aldığı müze, tarihi eserleri, opera binaları, müzik etkinlikleri, festivaller ve dini ibadethaneleri her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedirler.

Avrupa Metropolleri kendi turist potansiyelini mevcut olduğu bu zenginlikler sayesinde elde etmektedir. Ancak hiçbirinde ülkemizde olduğu kadar tarihi ve doğal miras zenginlikleri mevcut değildir.

2018 yılı itibariyle Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 1092 kültürel ve doğal varlık bulunmakta olup bunların 845 tanesi kültürel, 209 tanesi doğal, 38 tanesi ise karma (kültürel/doğal) varlıktır.

Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır.*

UNESCO Türkiye miras listesinde yer alan dağılıma göre tarihi miras (18 adet), geçici kültürel miras (73 adet), karma (doğal ve kültürel 2 adet), doğal miras (2 adet) olmak üzere toplam 95 adet nokta bulunmaktadır.

(Ülke bazında, İlk 10, 2018 itibariyle)

(Ülke bazında, İlk 3, 2018 itibariyle)

Listeden kolaylıkla anlaşılacağı üzere; Türkiye’de mevcut toplam 95 adet miras bölgesinin 73 âdeti henüz GEÇİCİ MİRAS konumdadır.

UNESCO kriterlerinin yerine getirilip gerekli koşullar oluşturulduğu takdirde, yapılacak incelemeler sonucu bu noktalar mirasın kalıcı listesinde yer alacak ülkemiz hanesine yazılacak, yeryüzünde en fazla Tarih, Kültür ve Doğa Mirasına Sahip Ülke konumuna gelinecektir. Bu sayısı en yakın rakibimiz olan İspanya’nın (bakınız üstteki liste) iki mislisinden fazladır.


O halde;

Türkiye’nin sunduğu DENİZ-KUM-GÜNEŞ konseptli tatil anlayışını geliştirerek; büyütmenin yanı sıra, KÜLTÜREL ve DOĞAL zenginliklerimizin yer aldığı bölgeler UNESCO’nun belirlediği kriterler doğrultusunda zaman kaybetmeden ele alınmalı, aynı zamanda bu bölgelerin yoğun tanıtım kampanyaları organize edilmelidir.

Bu bölgelerin tanıtımları bilimsel olmalı, konu ile ilgili bilim adamları davet edilmeli; çeşitli sempozyumlar düzenlenmeli ve uluslararası bilimsel makaleler yayınlanmalıdır.

Yapılan/yapılacak çalışmalar hakkında açıklayıcı bilgiler ve faaliyet planı oluşturulmalıdır. Tüm bunları destekleyici etkinlikler ise (Yerinde Tanıtım ve Uluslararası Platformlar) turizm ve tanıtım faaliyetleri kapsamında Fuar Katılımları, Müzik Festivalleri, Açık Hava Gösterileri, Söyleşi ve Roadshow etkinlikleri ile alınmalıdır.

Bu tanıtım etkinliklerinde görev alacak akademisyenler, yerel yönetimler, turizm sektör temsilcisi profesyoneller, gönüllü ekipler ve bölgede yaşayan kanaat önderleri ve vatandaşlardan oluşturulmalı, belirlenecek aksiyon planı dâhilinde görev dağılımı yapılmalı ve faaliyete geçilmelidir. Uzun vadeli tanıtımlar ile birlikte bölgelerde oluşacak ekonomik gelişmişler yerel halka doğru anlatılmalı, çoğulcu katılım sağlanmalıdır. Bu ortak değerler çerçevesinde buluşacak bir platform ile birlikte yörede yaşayan vatandaş kendi duygu ve düşüncelerini açıklayabilmeli ve tanıtımlara katkı sağlayabilmelidir.

Sevgi ile kalın

Can Bekin


*(Detaylı bilgilere Dünya Miras Merkezi’nin resmi web sitesi olan whc.unesco.org/en/list adresinden ulaşılabilirsiniz)

Türkiye’nin gizemli peribacaları: Vanadokya

Türkiye’nin gizemli peribacaları 2: Kuladokya