Baracudatour ve Tur Andiamo Yönetim Kurulu Başkanı Cem Polatoğlu, İstanbul Havalimanı’na ilişkin izlenimlerini kaleme aldı.
Deneyimli turizmci Cem Polatoğlu; “Yeni Havalimanı: Taksi havalimanı” başlıklı yazısında yeni havalimanında yaşanan sıkıntıları, mevcut eksiklikleri ve aksayan noktaları sıraladı.
İşte Cem Polatoğlu’nun İstanbul Havalimanı’na ilişkin kaleme aldığı o yazı:
Yeni havalimanı: “Taksici havalimanı”
Yeni havalimanımızdan ilk uçuşumu gerçekleştirdim. Hemen her yerde okumuşsunuzdur. Pırıl pırıl bir havalimanımız olmuş. Büyüklüğüne yakışır bol turistimiz olur inşallah.
Şu an yurtiçi ve yurtdışı uçuşlar için kullanılan bölüm, ileride sadece iç hatlar için kullanılacak. A, B, C, D kontuarları yurtiçi, E kontuarı ve ilerisi yurtdışı uçuşlar için kullanılıyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Alana girdiniz. Alanın, bir Türk havaalanı olduğunu hissettirecek hiçbir iz, ruh, dekorasyon, hava, algı yok. Bir yabancı yolcu gözünü alanda açsa, namaz kılanları da görmese, hangi ülkede olduğuna dair en ufak bir ibare bulamaz.
Yeni bölümlerin inşaatları 2023 yılına kadar devam edecek.
Eksikler yok mu?
Var elbette. Bunların bir çoğu giderilemeyecek eksikler değil.
Örneğin insanlar alana tembih edildiği gibi 3-4 saat önceden geliyor ancak bu insanların oturup bekleyeceği alanlar sanki Atatürk Havalimanı’ndan daha az.
Resimde gördüğünüz üzere yolcular yerlerde ser-sefil yatıyorlar. Ben çektim fotoğrafları. Cuma günü uçuşu olan arkadaşım havaalanının bir bölümünü Cuma namazı kılanların doldurduğunu söyledi. Demek ki ibadet için de alanda yeteri alan yok.
Gerçi, bina dışında büyük bir caminin yapıldığını gördüm ancak insanların alandan çıkıp o camiye gitmeye vakti olacağını sanmıyorum. Yürüse uzak, taksiye binse kovarlar.
Uçağın tekerleğinin yere basması ile körüğe yanaşma süresi ki; buna “taksi” diyorlar; en az 20 dakika.
Uçakların taksi halinde harcadıkları yakıtın havada bulunduğu sürede harcadıklarının 10 katı olduğu söyleniyor. Nedeni, yeni havalimanında pistlerin, alanın Doğu yerine Batı kısmında yapılmış olması. Uçaktan inince de çıkışa kadar 2 kilometre civarında yürüyorsunuz.
Bagaj bantlarına gelince; onlarca boşta bagaj bandı dururken, aynı banda 5 uçağın birden verilmesi düşündürücü… Ve yine bantların etrafına öyle bir yığılma var ki kendi bavulunuzu göremiyorsunuz; görseniz de o kalabalıkta valizinizi alamıyorsunuz.
Çözüm basit. Çek, pasaport kontrolündeki gibi bir metreye sarı çizgi. Kimse bavulunu görmeden bir adım öne çıkmasın. Bavulunu gören de rahat rahat alsın; çıksın.
Free Shop’larda hep aynı firma ve hep aynı mallar. Sattıkları binlerce üründen 10 tane bile “Türk Malı” yok. Bu da kısa zamanda halledilir sanırım.
Bir başka sorun da şu olacak: Bavulları aldınız, alan dışına huni gibi daracık bir alandan çıkıyorsunuz.
Velev ki geldiniz kapıya ve müthiş bir yağmur, soğuk hava veya kar gördünüz. Geri dönmek istediniz. Mümkün değil. Ya çıkanlar sizi linç ederler ya da karga tulumba dışarı atarlar.
Seyahat acentanız var, yolcularınızı uğurlayacaksınız. Kontuar açmak istediniz. Atatürk Havalimanı’ndaki gibi özel bir uğurlama kontuarı YOK.
Acentalara diğer havayollarına verdikleri kontuarlardan veriyorlar. Bir kere güvenlik sorunu var. Arkamda uçağa gitmesi için bagajlar dönüyor. Al birini götür evine.
İkincisi, kontuarın saati 38 Euro. Fahiş fiyat. Buna şimdilik Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki gibi birkaç AYAKLI UĞURLAMA MASASI ile çözüm bulmak mümkün. Böyle bir sistemde en başta Hac, Umre yolcuları dağılır. Söylemedi demeyin.
Bu arada bizlerden her sefer kontuarda çalışacak kişilerin kimlik bilgileri de isteniyor. İyi de, orası zaten uçan-uçmayan herkesin girebildiği bir alan. Neden buna gerek duyulur anlamadım. Sanırım TÜRSAB alanda bir ofis açarsa; bu sorunlar da ortadan kalkacaktır.
GELELİM EN ÖNEMLİ HUSUSA;
40 milyon turist alan bir ülkeyiz. Hedef 50 milyon. İstanbul’a geçen sene 12 milyon turist gelmiş. Bu sene 20 milyon beklentimiz var.
Alandan çıktınız; Apple’ın CEO’su olsanız veya acentanız, şoförünüz, arkadaşınız, karınız, kocanız sizi almak istese veya acentasınız…
YOLCULARINIZI ANA ÇIKIŞ KAPISINDAN ALAMAZSINIZ!
Belki de dünyada böyle dizayn edilmiş tek havaalanı bizim.
Yolcularınızı asla bu kattan yani uçağın indiği çıkış katından alamazsınız.
ÇÜNKÜ ALANDAN DIŞARI ÇIKTIĞINIZDA SADECE VE SADECE TAKSİLER VAR.
Evet; sadece taksiler.
Sanki yeni havaalanımız, gelen 20 milyon yabancı, 50 milyon Türk için değil, birkaç bin taksi kullanan yerli-yabancı turist için yapılmış.
Peki, teksiniz veya arkanızda 40-50 yabancı turist var.
Elimizde bavullarla ne yapacaksınız?
Söyleyeyim; içinde, 8-10 kişi taşıdığını yazan ama gerçekte ancak 2 veya 3 el arabasının sığabildiği üç adet asansörle iki kat aşağı ineceksiniz.
Yani, o saatte başka hiçbir uçak inmese bile yolcularınızı 50/3 = en az 15 asansöre dağıtmak ve sonra da toparlamak zorundasınız.
Mucize oldu; kimse kaybolmadı diyelim ve dışarı çıktınız. Dışarıda üzerinde numara yazan sütunlardan önü boş olan birine geldiniz, otobüsünüzün şoförünü aradınız.
Park ettiği yerden şoförünüz gelene kadar; Patt! Bir başka otobüs sizin önünüze park edebiliyor. Haydiii! Varsa ileride boş bir alan, 50 kişi valizlerle birlikte yürüyor, yoksa şoför bir tur daha atıp şansını deniyor.
Çözüm var mı? Galiba çok geç. Umarım yeni yapılacak dış hatlar bölümünde bu hatalar olmaz ancak dünyadaki sistem asla bu değil.
Genelde ALAN ÇIKIŞ KATINDA, en fazla 40-50 metre mesafede çaprazına 40 otobüsün sığabileceği bir park alanı yapılır.
Grup yolcusu otobüse kadar yürüyerek gider. Münferit ve/veya panelvan, minibüs ile yapılan karşılamalarda, yine araçlar alanda kendilerine ayrılan geçici park alanında bekler. Müşterisinin alandan çıktığını haber alınca 1 dakika içerisinde belirtilen transfer
noktasına gidip müşterisini alır. Trafik polisi nezdinde ufak arabaya iniş ve binişler 1-2 dakikayı geçmeyecektir. Müşterisi transfer noktasına gelmeyen hiçbir araç tek bir saniye bekleyemez.
Şimdilik izlenimlerim bu.
Umarım eksiklikler en kısa sürede tamamlanır ve en kısa zamanda dörtdörtlük bir havalimanına kavuşuruz.
CEM POLATOĞLU
İşte İstanbul Havalimanı hakkında sıkça sorulan sorular ve cevapları