Last Updated on 15 Haziran 2019 by Yaşar Çelik
Tarih boyunca iç içe bir şekilde ilerlemiş, yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılan sanat; sanatçı ve eserleriyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olmaya devam ederken peki, Türkiye turizmi ülke tanıtımında tarih ve sanatın evrensel dilinden yeterince yararlanabiliyor mu? Can Bekin yazdı!
İşte Can Bekin’in kaleminden “Ülke tanıtımında sanat ve tarihin önemi” başlıklı yazının detayları:
“Sanatçı faktörü, geçmişten günümüze gelen inkâr edilemez bir kavramdır. Öyle ki, günümüzden 500 yıl bile geriye gidildiğinde, o devirde yaşayan sanatçıların ürettikleri eserler bugün doğup, yaşayıp ve öldükleri ülkeleri ile beraber anılmakta, hatta bazı sanatçıların isimleri akıllarda ülkelerinden önce hatırlanmaktadır.
Özellikle Avrupa Rönesans döneminde sanatın doruk noktasına ulaşıldığı İtalya’da, birçok ressam, heykeltıraş, mimar ve besteci eserlerini meydana getirmiştir. Bugün bakıldığı zaman, Avrupa’nın bazı ülkelerinde 16 ve 17. yüzyılda (Rönesans dönemi ve sonrası) meydana getirilen eserler, yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olmasına devam etmektedir. Bahsedilen durumun en canlı örnekleri Fransa’nın başkenti Paris, Avusturya’nın başkenti Viyana ve İtalya’da bulunan Floransa şehirleridir. İstatistiklere göre Fransa 2006 yılında 60 milyon turist ağırlamış ve bunun 10 milyon civarında bir bölümü sadece Paris’i ziyaret etmiştir. Viyana’nın 10 milyona yaklaşan ve Floransa’nın 5 milyon civarında seyreden yıllık ziyaretçi sayılarını telaffuz ederken çok fazla söze gerek kalmamaktadır.
Peki, ülkelerin tanıtımındaki tarih ve sanatın faktörü ne derece önemli? Ülkemiz dış tanıtımı yapılırken tarih ve sanatın evrensel dilinden yeterince yararlanılmış mıdır? Mevcut milli değerlerimizin farkında değil miyiz?
Bunun cevabını aramaya çalışırken, isterseniz öncelikle bugüne kadar yapılan bazı sanat ve tanıtım etkinliklerini hatırlayalım.
Muhteşem ‘Türkler’ Londra’da!
Londra’da açılan “Türkler: Bin Yılın Yolculuğu” sergisi bir medeniyetin yol haritasını yansıtıyor. Ocak 2005’te, Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi, Türklerin Orta Asya’dan İstanbul’a ve daha da ötelere yayılan sanatsal ve kültürel zenginliğini konu alan çok önemli bir sergi açtı: Türkler: Bin Yılın Yolculuğu, 600-1600. M.S. 600 ile M.S. 1600 yılları arasındaki bin yıllık döneme tanıklık eden bu sergide yer alan tekstil ürünleri, el yazmaları, hat sanatı örnekleri, ahşap ve metal işçiliği örnekleri ile eşsiz seramikler, Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamında gelişen sanatsal çeşitliliği gözler önüne serdi. Daha önce Türkiye dışında hiç sergilenmemiş eserler ve ayrıca, Türkiye’den kaçırılmış eserler de sergide yer aldı.
Sergide önce 7. Yüzyıl’da Orta Asya İpek Yolu üzerinde gelişen göçebe bir toplum olan Uygurların sanat eserleri tanıtıldı. Bunun ardından, Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip üç hanedanın eserlerine geçildi: Selçuklular (1040-1194), Timurlar (1370-1506) ve Osmanlılar (1453-1600). Topkapı Sarayı Kütüphanesi‘nin en değerli eserlerinden biri sayılan ve daha önce Türkiye dışında hiç sergilenmemiş ünlü ressam Mehmet Siyah Kalem’in olağanüstü çizimleri de bir araya getirildi.
Sergilenen eserler arasında Sultan Alâeddin Keykubad için Konya’da inşa edilen bir camiden gelen eşsiz bir 13. Yüzyıl Selçuklu halısı ve Timurlular döneminden kalma, geometrik çizimlerle bezeli, 30 metre uzunluğunda, muhteşem bir mimari parşömen tomarı da mevcuttu.
Yine, sergide yer alan Osmanlı dönemi hazineleri arasında Fatih Sultan Mehmet’in zırhlı kaftanı, Mimar Sinan tarafından harem kapısı olarak tasarlanmış mozaikli tahta kapı ve Kanuni Sultan Süleyman’ın tören kılıcı vardı. Sergilenen 350 eserin büyük çoğunluğu İstanbul’daki Topkapı Sarayı Müzesi ile Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nden. Berlin Devlet Müzesi, Paris’teki Lutr Müzesi, New York Metropoliten Sanat Müzesi, Londra Victoria & Albert Müzesi ile British Museum, Viyana’daki Güzel Sanatlar Müzesi ve St. Petersburg’daki State Hermitage Müzesi‘nden de getirilen birçok değerli eser sergide yer aldı.
Muhteşem Süleyman Sergisi
Sabancı grubunun destekleyicisi olduğu, Amerika’da gerçekleştirilen Osmanlı inceliğinin en görkemli kalıntılarını içeren Kanuni Sultan Süleyman Sergisi bu anlamda bir milat olsa gerek. Bunu daha sonra Cemil İpekçi gibi modacıların Osmanlı esintileri taşıyan tasarımları, Kutsi Erguner ve Mercan Dede gibilerin Osmanlı müziğinden izler taşıyan deneysel çalışmaları, varlıklıların yalı merakları, orta tabakanın evlerinde şark köşeleri kurmaları, koleksiyonculuk, müzayedeler vs. izledi.
Rekortmen Anadolu Ateşi Dans Topluluğu
Ülkemizin kültürel zenginliğini dünyaya başarıyla sunan Anadolu Ateşi dans topluluğu, yurt dışında 8 milyon izleyiciyle buluşarak kendi alanında rekor kırdı. Bugüne kadar 50 ülkede yaptığı 1122 gösteriyle 8 milyonu geçen izleyici sayısına ulaşarak kendi alanında rekor kıran Anadolu Ateşi, kışın son dansını İstanbul’da gerçekleştirdi. Her ülkede performanslarıyla ayakta alkışlanan topluluk 2007 dünya turnesi kapsamında Dubai, Hollanda, Slovenya, Polonya, Beyaz Rusya, Letonya, Rusya, Mısır, Azerbaycan ve Almanya’da sahne alırken, Kazakistan, Yeni Zelanda, Romanya, Ukrayna, Kırım, Güney Kore, Çin, İsveç gibi birçok ülke de turne kapsamına eklendi.
48’inci Eurovision Şarkı Yarışması, 2003
2003 yılında Letonya’nın başkenti Riga’da yapılan 48. Eurovision Şarkı Yarışması‘nda Türkiye adına yarışan Sertab Erener ve ekibi, “Every Way That I Can” adlı parçasıyla birinci oldu. Böylece Türkiye ilk kez Eurovision Şarkı Yarışması’nda birinciliği elde etti. Ülkemiz, Avrupa’da bir anda adından söz edilir hale gelerek tüm dikkatleri üzerinde toplamayı başardı.
49’uncu Eurovision Şarkı Yarışması, 2004
2004 yılı Eurovision Şarkı Yarışması TRT‘nin ev sahipliğinde İstanbul Abdi İpekçi Salonu‘nda gerçekleştirildi. Farklı medeniyetlerin, kültürlerin, dinlerin buluştuğu sular ülkesi Türkiye’den yola çıkılarak tasarlanan dekor; biri ana kubbe olmak üzere 3 kubbe ve podyumdan oluşturuldu. Soyutlanarak tasarlanan kubbeler, üzerilerine düşürülen ışık ve efektlerle şarkılarda oluşturulmak istenilen ortama göre renk ve ses değiştirecek şekilde düzenlendi. İstanbul, bütün dünyanın canlı yayında ilgi ile izlediği peri masalını andırıyordu.
Günümüzde her ülke kendi sanat ve kültürel varlıkları doğrultusunda tanıtım yapmaktadır. Bazı Ülkeler tarihi ve sanatsal zenginliklerine kültürel imajlarını dâhil ederek bu doğrultuda tanıtım yapmaktadırlar. Bir Kovboy‘un yaşadığı maceraları ve bununla ilgili çekilen filmleri sanırım hepimiz çocuk yaşlarımızda izlemiş veya halen zamana zaman izleriz. Kovboyların zamanında neyi nasıl yaptıkları tartışmasına girmeden bunu yıllar sonra Amerikan film endüstrisi tarafından ülkenin imaj ve tanıtım malzemesi olarak kullanmaları akıllıca işlenmiş ve uygulanmış bir metottur.
Ülkemizin tanıtım etkinlikleri yazımızın başında verdiğimiz örneklerde belirttiğimiz gibi, bugüne kadar birçok Ülkede yapılmıştır. Bunun dışında burada değinmediğimiz çok farklı etkinliklere’de başarı ile imza atılmıştır. Ancak bu etkinlikleri rutin hale getirip mutlaka tekrarlamak gerekir. Bu konu, Ülkemizin isim ve tanınırlığını akıllarda tutacak, imajını tazeleyerek ivme kazandıracak niteliktedir. Bunu da öncelikle iyi tespit etmek lazımdır. Ülkemiz sanat, kültür ve tarihi miras varlıkları açısından oldukça zengindir. Ancak hızlı değişen günümüz teknolojik çağında varlıklarımızın içeriğini yeniden yorumlamalı, ambalajını güncellemeli ve doğru tanıtmalıyız. Bu manada ülkemiz reklam endüstrisine genç nesil reklamcıların katkıları büyüktür. Bu potansiyeli iyi kullanmak gerekir.
Ülkemizin tanıtımını tarih, medeniyet, sanat ve gurme başlıkları altında toplamak bizlere bir yol haritası çizecektir. Bahsedilen başlıkların iyi analiz edilerek doğru yer, zaman ve hedef doğrultusunda başlatılması gerekir. Ülkemizin imaj ve tanınırlığını arttırmak adına yukarıda bahsedilen mevcut değerler elimizdeki koz niteliğini taşımaktadır.”
Sevgi ile kalın
Can Bekin