Last Updated on 20 Ağustos 2019 by Turizm Günlüğü
Alaçatı’da hızla büyüyen konaklama sektörü, bu kez “ezberleri” bozan, sıra dışı bir örnekle karşı karşıya. Güney Amerika yerlilerinin “toprak ana” felsefesini, kadim medeniyetlerin doğa ve sanat yaklaşımlarıyla sentezleyerek yola çıkan tematik otel Pachamama, yeni sezonda misafirleriyle buluşmak üzere kapılarını açtı.
Doğal yaşamın büyük şehirlerin yarattığı kaos ve huzursuzluğun panzehiri olduğu fikri giderek daha fazla değer bulurken, yitirilen insan-doğa bağlantısını yeniden kurma arayışındaki girişimler de hızlı bir şekilde artış gösteriyor. Bu yaklaşımın en son ve en etkileyici örneklerinden biri ise Teksoy kardeşler tarafından Alaçatı’da inşa edilen Pachamama Hotel oldu!
Pachamama Otel, nefes alıp veren hibrit bir yapıya sahip
Mimar Mustafa Teksoy’un “yapı biyolojisi” teknikleriyle doğadan ilham alarak tasarlayıp inşa ettiği Pachamama, Tasarımcı Muzna Abdülhamit’in incelikli zevkiyle tasarlanmış sanatsal objeleri ve tasarım ürünleriyle, misafirlerine keyif ve huzuru birlikte yaşatmayı amaçlıyor.
“Doğaya dönüş” fikri tüm dünyada giderek daha fazla ilgi görürken, çıplak elleriyle toprağa dokunmak, kendi ürünlerini kendisi yetiştirmek ve doğal evlerde yaşamak isteyen insanların sayısı da hızla artış gösteriyor.
Çocukluklarını Alaçatı’da geçiren ve bu küçük köyün sunduğu doğal nimetlerden beslenen Arzu Teksoy, Armağan Teksoy ve Mustafa Teksoy kardeşler, Alaçatı’nın cömert bir şekilde kendilerine sunduğu bu hediyeleri misafirleriyle de paylaşabilmek için doğaya dayalı “Pachamama teması”nı yaratmaya karar vermişler.
“Pachamama”nın Güney Amerika yerlilerinin dilinde “toprak ana” anlamına geliyor olması, otelin yaklaşımıyla ilgili önemli bir ipucu veriyor. İnşaat projesini yöneten Mimar Mustafa Teksoy,”toprak ana” gibi her insanda aynı güçlü titreşimi yaratan evrensel bir ismi seçerek, birbirinden çok farklı medeniyetlerin doğa ve sanat yaklaşımlarını bu başlık altında sentezlemeyi amaçladıklarını belirtiyor. Yapımda özel “yapı biyolojisi” tekniklerinden yararlandıklarını belirten Mimar Teksoy, modern bilgilerin kolaycılığına kaçmak yerine, malzeme seçimlerinden yapı tekniklerine kadar her aşamada “zoru seçtiklerini” ve geleneksel yöntemlerin peşinden giderek “nefes alıp veren hibrit bir yapı” ortaya koyduklarını söylüyor.
İnşaatın her aşamasına yenilikçi yaklaşımlarıyla yön veren Teksoy, geleneksel ve doğal yapı malzeme tekniklerini hibritleyerek kil, kireç, saman, kiremit tozu gibi malzemelerle farklı sıva çeşitlerini denemiş. Mekanlardaki ortamın konforuna hem katkı sağlayacak hem de estetik değere sahip olacak malzemeleri keşfeden Teksoy, binanın kompakt formu, doğu-batı aksında uzanması ve bu cephelerde oransal olarak az pencere kullanılması gibi mimari detaylarla çevresel koşullardan faydalanarak enerji verimliliğini sağlamayı amaçlamış. Rüzgar ve güneş gibi doğal faktörler en ince teknik detaylara kadar düşünülerek tasarım sürecinin her aşamasına dahil edilmiş. Pachamama’nın çatı boşluğundan geçen rüzgar yapının aşırı ısınmasına engel olurken, odanızın kapısını açtığınız anda tertemiz bir havayla buluşmanızı ve doğal yollardan serinlemenizi sağlıyor. Pachamama’nın sahipleri, binanın bu basit formu sayesinde rüzgârı doğal bir şekilde yönlendirebildiklerini ve ekstra soğutma ihtiyacını en aza indirdiklerini belirtiyorlar. Özel yalıtım detayları ve düşük enerji tüketimi ile öne çıkan Pachamama’nın bahçesi ise denge unsurlarını barındırıyor.
Mimar Mustafa Teksoy bu konuda şu bilgileri veriyor:
“İnsan sağlığına ve doğaya duyarlı, farkındalığı yüksek yaşam alanları oluşturma yolunda bir adım atmak istedik. Örneğin, Pachamama’nın iç mekanlarını yaratırken nefesi, bahçesini yaratırken dengeyi düşündük. Bahçe bize göre, su ile toprağın birleştiği yer. Doğanın yaşam döngüsünü ve hayatın akışını insana getiren bu yerde konuklarımızın huzur bulmasını amaçladık. Yerel bitkilerle birlikte dünyanın çeşitli yerlerinde yaşam bulan tropik bitki ve ağaçları bahçemize davet ettik.”
Pachamama’nın her köşesi hikayeler ile dolu…
Teksoy kardeşlerin “yaşayan bir canlı” olarak hayal ettikleri ve yaşama geçirdikleri Pachamama Hotel, Tasarımcı Muzna Abdülhamit’in Pachamama’ya özel olarak yorumladığı iç mekan tasarımları, sanatsal objeler ve kadim semboller sayesinde sanatsal yaratıcılığın da merkezi haline gelmiş. Yaşayan bir sergi salonunu anımsatan otelde, Abdülhamit’in temayı iyice özümseyerek yaptığı incelikli dokunuşları sayesinde her köşe başında yeni bir hikaye ile karşılaşıyorsunuz. Karşılaştığınız her obje ve ansızın karşınıza çıkan her motif, eski medeniyetlere kadar uzanan keyifli bir öykü anlatıyor size.
Sanatın verdiği “arınma” duygusunu doğanın sunduğu “huzur” kadar önemsediklerini belirten Teksoy, otelin dengelenme ve şifalanma noktası olacağını söylüyor:”Alaçatı’nın kendine has, şehirden daha yavaş akan zamanında, misafirlerimiz tüm yorgunluklarını burada bırakıp öyle gitsin istiyoruz. Bunun için doğa ve sanatın şifa veren bilgeliklerini, yüksek konforla harmanladık ve bu huzur dolu deneyime de Pachamama adını verdik.”
Yüksek kalitede konforu doğal malzemelerle sentezleyen ve yakın zamanda enerjisinin neredeyse tamamını yenilenebilir kaynaklardan sağlayacak olan Pachamama, sanat, tasarım ve doğayı buluşturan sıra dışı yapısıyla sadece misafirlerine değil, Alaçatı turizmine de “iyi gelecek” gibi görünüyor!