İş gezisindeki gezginin seyahat defterine düştüğü notlardan derlediğimiz bir tanıtım yazısı okuyacaksınız. Hem İstanbul’un eşsiz tarihinin sıcaklığını bir kuple olsun verelim istedik, hem de keyifli bir konaklama seçeneği ile siz değerli okuyucularımızı buluşturmayı diledik. Umarız derde deva olmuşuzdur. Keyifli okumalar…
İstanbul, aslında bir kapılar şehri, her bir kapısı eski şehre açılıyor ve tabi insan hikâyelerine… Sokaklarının dili olsa da anlatsa çağlar boyu misafir ettiği kültürleri ve onların harmoni ile birbirleri ile kurdukları komşuluk ilişkilerini. Günümüzün yalnız ve mekanik yaşamı sizi de biraz soluklanmak için eski şehre attıysa, Kumkapı sokaklarında gezinirken insan olmanın sırlarını yeniden keşfediyor bulacaksınız kendinizi.
Fotoğraf makinenizin deklanşörüne, sokağın akıp giden hareketini bir anlığına dondurmak için basmanızın hemen ardından, dış cephe badanası dökülmüş, tek katlık evinin penceresini açan Garo amca ile sohbete koyulur bulursunuz kendinizi. Mahallesini, geçirdiği yılları anlatmaya koyulur kendiliğinden, birden bire… Sonrasında karşı komşusu Eleni teyze açar kapısını ahşap sundurmalı evinin, sohbete katılı verir biraz önce fırından çıkardığı böreğiyle ve dumanı üstünde taze demlenmiş çayıyla…
Garo amca ve Eleni teyze ile tekrar görüşmek dileğiyle vedalaşılıp, Kumkapı’nın derinliklerine doğru yola koyulma vakti gelmiştir. Koskoca, içten gülümsemelerin anılara kazınacağı, üçlü bir selfie çekimi de yapılacaktır kuşkusuz. Yürüyüşünüz esnasında yanınızdan yörenizden tarih akıyor olacak… Ermeni Patrikliği, Aya Kiryaki, Panaghia Elpis, Surp Harutyan kiliseleri bunlardan sadece birkaçı.
Yorgunluk emareleri kendini göstermeye başladığında, balık denince ilk akla gelen Kumkapı restoranlarından birine, hem biraz soluklanmak hem de meşhur İstanbul balığının tadına bakmak için girip oturabilirsiniz. Seyir defterine alınacak ne çok not birikmiştir kim bilir.
Eski şehirde olmak, insanların sıcaklığını hissetmek, hele bir de Hıdırellez akşamına denk geldiyseniz, açın kollarınızı iki yana kendinizi 9/8 ritmin o canlandırıcı ezgilerine bırakıverin… Etrafınızda hem dans eden hem de yiyecek içecek satan kalabalığın yarattığı hoş kahkaha sizi de içine çekecektir.
Bu kadar gezmek tozmak kafi, yarın iş seni bekler deyip, geçirilen bu olağanüstü günün de etkisiyle, yolculuk yorgunu bedenimi uykuya hazırlamak üzere yola koyuldum. Ertesi gün, Skalion Hotel & Spa’daki bayi toplantısından önce dinlendirici bir uykuyu hak etmiştim.
Aslı Toktaş ile yaptığımız röportajı okumak için ‘Aslı Toktaş: Yenilenme çalışmaları otelimizin mimarisiyle sınırlı kalmadı‘ haberine göz atın.
Aslı Hanım, bir yandan kahvesini yudumlarken bir yandan da otelin yenilenme çalışmaları ile ilgili bilgi veriyordu. Dış cephesindeki yenilik zaten otelin bulunduğu sokağa girer girmez dikkatini çekiyor insanın. İçeride yapılan yenilenme ise daha ferah mekân ve deniz manzaralı odaları ile konaklama keyfini perçinliyor. Eskiden 70 odalı olan otel şimdilerde 67 oda ile hizmet veriyormuş, aile suiti, balayı süiti sonradan eklenmiş.
Skalion Hotel & Spa’da huzurun ve rahatlığın en derin atmosferine bir davet: Alışılmış SPA deneyimlerinin ötesinde
Toplantı vakti gelmek üzere hazırlıklarımı tamamlayıp bilgisayarımı ve evraklarımı alıp toplantı salonuna iniyorum. Manzara müthiş. İşe yoğunlaşmak o kadar da kolay olmayacak. Bilgisayarımın ekran görüntüsünün, Powerpoint sunumu için, ana ekrana aktarılması konusunda teknik arkadaşlardan yardım istiyorum. Her şey hazır! Geçirilecek yoğun birkaç saat beni bekler. Tarihi Yarımada’da olanlara benim için de gezin diyorum.
‘Avukatların tercihi Skalion Hotel & Spa oldu‘ yazısı için tıklayın.