Last Updated on 7 Mart 2020 by Yaşar Çelik
Kurban Bayramı tatilini İstanbul’da geçireceklere bizim de önerilerimiz olacak. Keyifli bir tatil günü hazırladık sizin için. Seçeneklerden seçenek beğenin ve kendinizi İstanbul’un güvenli kollarına bırakın, o size iyi bakacaktır.
Bayram tatili kapıda, yıllık izinle birleştirilince rahat bir hafta tatil yapmak mümkün olabilecek. Bayram kalabalığı, araçlarla Ege, Akdeniz’in yolunu tutmak için bu geceden yola çıkacaktır. Yazın son demlerini yaşıyoruz ne de olsa. Sonbahar da kapıda. Hüzün mevsimine girmeden güneşin keyfini sürmek için son fırsat.
Bütçe sınırlı, kalabalıktan kaçıyor iseniz İstanbul’un en güzel zamanlarına denk geldiniz demektir. Trafik sıkışıklığı yok. İnsan seli yok. Rahat bir ayakkabı geçirip ayacıklarınıza İstanbul sokaklarında gönlünüzce geçebilirsiniz. İlk gün aile ile geçecek elbet. Bayramlaşma, uzun süredir görüşmediğiniz, göremediğiniz sevdiklerinizle hasret giderme, çocukların neşesini paylaşmanın ardında kalan zaman sizinle İstanbul’un.
Güne kendinizi şımartarak başlayın
Güne deniz kenarında, çeşidi bol bir kahvaltı ile başlayabilirsiniz. Püfür püfür esen boğaz rüzgârına karşı kahvaltı gazeteniz, kitabınızda yanınızdaysa daha ne istersiniz ki. Kahvaltı sonrası bol köpüklü bir Türk kahvesi ile güne güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Neredekal.com İstanbul’da kalacaklara özel birkaç kahvaltı mekanı önermiş, biz de paylaşalım sizinle. Aklınızda olsun! Anadolu Yakası’nın favorileri arasında “Nelipide Gurme”, Bağdat Caddesi’nde. Moda’da Muaf, Kuzguncuk’ta Pita Cafe var. Bir de biraz daha şehrin içinden uzakta; tarihi, yemyeşil bahçesi ve enfes boğaz manzarasıyla Hidiv Kasrı. Biz Avrupa Yakası’ndayız diyenler için ise Cihangir’de Kahve6, Rumelihisarı’nda Lokma ve Karaköy’de Namlı Gurme. Kahvaltıda bol çeşit ve eşsiz lezzetler sunan bu mekânlarda fiyatlar uygun.
Tarihi yarımada müze gezmek için ideal
Böyle günde fotoğraf makinesiz yola çıkamayanlardansanız, evrenin bolca olumlu enerjisini de güzel bir kahvaltı ile depoladığınıza göre onu diğerleri ile paylaşma vaktidir. Bol fotoğraf, bol sohbet, bol kucaklaşma, günün kalanı sizi bekler. Bayramın bu ikinci gününü tarihi yarımadaya ayırabilirsiniz. Eminönü, Sirkeci, Sultanahmet, Çemberlitaş, Beyazıt, Süleymaniye sokaklarında 3 bin yıllık bir tarih sizi bekliyor olacak. Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Meydanı ve Sultanahmet Cami, Yerebatan Sarnıcı, Binbirdirek Sarnıcı, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Süleymaniye Cami, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi ve Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda yer alan Aya İrini veya Azize İrini Kilisesi’ni gezebilirsiniz. Hala yürüyecek takatiniz kaldı ise, hazır o bölgede iken yakınlardaki Fener-Balat’a da uğramadan geçmeyin. Fotoğraf karelerinize sığdıracak güzel dünyalarla buluşacaksınız.
Boğaz’a nazır vapur sefası da bir seçenek
Püfür püfür deniz havası ile devam edeyim diyorsanız bir vapura atlayıp Boğaz seferine çıkabilir ya da Adalar’a gidebilirsiniz. Ada yolcusu iseniz yanınıza mayolarınızı da alın, hava güzel olacağından deniz çok cazip gelecektir. Adımlarınızı Boğaz yönüne çevirdiseniz, Şehir Hatları’nın “Çingene Vapuru” ile Boğaz iskelelerine uğraya uğraya efil efil bir Boğaz sefası sürebilir. Son durakta Marmara’nın lezzetli balıklarının tadına vardıktan sonra geri dönebilirsiniz. Boğaz Hattı ile İstanbul’un her iki yakasını da görmek mümkün. Vapur kalkış saatleri ve güzergâhı aşağıda veriyoruz.
Karayolu ile Boğaz’ı gezecekseniz görülecek yerler listesine bunları da ekleyin deriz: Dolmabahçe Sarayı, Rumeli Hisarı, Sakıp Sabancı Müzesi, Sadberk Hanım Müzesi, Beylerbeyi Sarayı, Kuleli Askeri Lisesi, Küçüksu Kasrı, Anadolu Hisarı’dır.
Bütün bu öneriler güzel de benim aklımda daha başka şeyler var. Ne zamandır bisiklete binmedim ya da doğa yürüyüşü yapmadım. Hatta at binebileceğim bir yer bulsam ne güzel olur diye geçiriyorsanız aklınızdan, elbette mümkün. İstanbul burası, ucu bucağı belirsiz. İstediğiniz yerden dilediğiniz aktiviteyi beğenin. Her şey mümkün!
Polonezköy’de birçok binicilik okulu var. At binmek için seçeneğiniz bol olacağı bir bölge. Doğa yürüyüşü deseniz o da mümkün. Bir de sakin bir yer. Hatta kahvaltıya burada başlayıp, hamakta tüm gün bile geçirilebilir.
Atatürk Arboretumu ile Belgrad Ormanı doğa yürüyüşü için bulunmaz. Yaz sıcağında ağaçların güvenli kollarında, yeşilin tonları arasında hayalinizde olan günü geçirebilirsiniz.
Bisikletiniz ne zamandır hüzünlü gözlerle onunla ilgilenmenizi bekliyor ise, Anadolu yakasının güzide sahil şeridi Moda-Pendik arası İstanbul’un sayılı bisiklet yollarından biri olarak biliniyor. Caddebostan’da bu parkurun en çok tercih edilen kısmı. Yorulduğunuzda bisikletiniz çimlere bırakıp Adalar manzarasında küçük bir piknik de yapabilirsiniz.
Günü gönlünüzce geçirdikten sonra akşam yemeği için soluklanabileceğiniz mekan önerilerimiz için de yine Neredekal.com’un rehberliğine başvuruyoruz. Anadoluhisarı’nda hizmet veren Lacivert, Beylerbeyi’nde yer alan Villa Bosphorus, Beyoğlu Çiçek Pasajı ya da Eleos Restaurant da tavsiye edeceğimiz mekânlardan. Eleos’un aynı zamanda Yeşilköy’de de bir şubesi bulunuyor. Şayet canınız yöresel lezzetlerden tatmak isterse rotanızı Kadıköy’e çevirin ve Çiya’nın enfes lezzetlerine kendinizi emanet edin. Netflix’in ünlü yapımı Chef’s Table belgeselinde de yer alan Musa Dağdeviren’in Güneydoğu mutfağının en muhteşem tatlarını bir arada topladığı Çiya’nın, favori mekânlarınız arasında yerini alabilir.
Ve günün en keyifli kısmına geldi dans. Zor bir günün ardından, Zorba’nın kollarını kaldırarak dans etmeye başlamasıyla, Basil’in ceketini çıkartarak Zorba’ya “Bana dans etmeyi öğret” dediği o muhteşem sahne nasıl unutulabilir. Keyifli vakit geçirip müziğin ritmi ile bedenin ritminin buluştuğu, bedencanın tüm gizemini açık ettiği o saatler için ideal bölgeler, Beyoğlu, Ortaköy, Bebek ve Kadıköy diye düşünüyoruz. Keyifli bir tatil geçirmenizi dileriz.