Last Updated on 9 Eylül 2019 by Yaşar Çelik
Konaklama sektöründe asistanlıktan müdürlüğe kadar pek çok alanda üst düzey görevlerde bulunan İbrahim İnak, her meslekte olduğu gibi turizm sektörünü de ağlarıyla ören “ahbap-çavuş” mekanizmasının halledirizci yöneticilerini mercek altına alıyor.
Üzerinde oturduğu koltuğun hakkını vermekten uzak ama işi bilen herkese bilmediği bilgiyi satmaya bir hayli yakın bu yönetici profilini, 35 yıllık sektör tecrübesini Türkiye’deki otellerin yönetim kadrosunda değerlendirmek isteyen İbrahim İnak’tan okumaya hazır mısınız?
İşte İbrahim İnak’ın “Hallederiz’ci yöneticiler” başlıklı o köşe yazısı:
– “Olur efenim hemen hallederiz.”
– “Neyi halledeceksiniz Sn. müdürüm?”
– “Valla bilmiyorum Sn. patronum. Siz neyi diyorsanız hallederiz yani ondan şeettiydim kem küm.”
– “Yahu ben bir şey demedim kardeşim, git işine bak!..”
Gülmeyin aynen böyle 🙂
Vaziyetten vasife çıkarır. Bu profili bir çok işletmede görebilirsiniz.
SÜSLÜ KILIFLAR
Özgüveni diplerde dolaşan bu tipler bir yolunu bulup birilerinin üzerine basarak bir şekilde o koltuğa oturmuş vasat kişiliklerdir. Personele kök söktürürler bunu da disiplin kılıfıyla örtmeye çalışırlar. Eğitim düzeyi yüksek olsa da bilgi birikimi neredeyse yok denilecek kadar azdır. Kültürsüzdür, sanattan, müzikten, danstan pek anlamazlar. Kendilerince “elit” bir kesimden oluşan çevreleri de vardır. Olmadıkları halde çok nazik, mütavazi, entellektüel olduklarını her fırsatta belli etmeye çalışırlar. Sürekli arkadaşlarının kimler olduğunu konumunu ve onların başarılarını anlatırlar. Kendi başarıları pek yoktur çünkü. Hiçbir bilgisi olmadığı halde başka branştaki profesyonel, işini bilen yöneticiye iş öğretmeye kalkışır onu kendi konumunu kullanarak ezmek için çaba harcar.
BİLİRKİŞİLİK
Hiyerarşik olarak en tepede olduğu için aşçıdan, teknik müdürden, satış pazarlamadan kısaca her şeyden anlar, her şeyi en iyi kendisi bilir. Kimseden fikir alma gereği duymaz, farklı fikirlere zaten kapalıdır. Öneri istemez, belirgin şekilde komplekslidir, aşırı alıngandır ve en küçük sorunda, çözümden önce bir suçlu bulmaya çalışır.
“HEMEN HALLEDERİZ EFENNİM”
Yabancı değiliz elbette bu tip yöneticilere. Her sektörde her alanda faaliyet gösterirler. En büyük yetenekleri yağcılık ve ispiyon, en etkin cümleleri “hemen hallederiz efennim”dir. Ben şahsen hiç sevmem bu tipleri. Normal bütçenin çok üzerinde bir ciro vaadi verirler, yıl sonunda ise “yaz ortasında kar yağdı otel doluluğunu yakalayamadık efenimm! :)” gibi benzer mazeretlerle bu olayı kapatmaya çalışırken hooop kapı dışarı, hadi başka bir kek yer daha bulmak lazım! Her sezon bir işletmede çalışsa 25 işletmeden sonra emekli!
PATRONLAR BU VASAT İNSANLARIN ELİNE NASIL DÜŞTÜ?
Halbuki doğru olanı patrona söylese mesela; 3 aylık tatile çıkmış lise çocuklarına meydanı, restoranı, resepsiyonu vs. emanet edemeyiz dese! Misafir memnuniyeti dese, hizmet kalitesi, servis kalitesi dese veya önümüzdeki şartlarla yapabileceğimiz ciro ancak budur dese ama diyemez!. Çünkü işi kaybeder. Sahte göz boyama vaatleri olmadan iş yapamaz, bunu bilir. Asıl soru patronların bu vasat insanların eline nasıl düştüğüdür?
FİLANCININ ŞEYSİ: AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİLERİ
Bunun bir çok sebebi var, en birinci nedeni özellikle ülkemizde çok revaçta olan ‘ahbap-çavuş ilişkileri’ bu ilişkiler öyle yer etmiştir ki; profesyonel olduğunuzun, ne işler başardığınızın bir önemi yoktur.
– “Yahu bu bizim filanın şeysinin şeysi imiş” dendikten sonra geriye dönülmez artık! Bir senettir, söz vermekten kıymetlidir… Kim kaybediyor bu durumda? Elbette işletme kaybeder. Hizmet, servis kalitesi, misafir memnuniyeti yerle bir olur. Bir sonraki sezonlarda yerlerdeki kaliteyi yükseltmek, tekrar misafir memnuniyetini sağlamak durumundasınız ki doluluk yakalayabilesiniz. Tur oparetörleri, acenteciler ya da işletmeye ait diğer satış kolları vasat bir işletmeye misafir göndermek istemez çünkü şikayetlerle, misafir tazminatlarıyla uğraşmakta bir o kadar yorucu ve yıpratıcıdır. Peki, bu durum en çok kimi zorda bırakır? En çok sektöre yıllarını vermiş emekçi bilgi birikimi ve deneyimi olan profesyonel insanları elbette ama sonrasında ise işverenleri zorlar. Maddi manevi kayıplar ortaya çıkar. Maddiyatı kısa bir döngüde halledebilirler belki ama manevi zararı telafi etmek uzun bir süreç gerektirir.
Kaliteden ve kurumsallıktan ödün vermeyin! Zira verdiğiniz o ödünün sonuçları büyük kayıplara neden olur. Kalitede ve üst level memnuniyette kalın. 😉
İbrahim İnak