Last Updated on 26 Eylül 2019 by Yaşar Çelik
Öyle çok atık üretiyoruz ki, bir süre sonra bunları muhafaza edecek alanlar bulmakta güçlük çekmemiz kuvvetle muhtemel. Ve atık konusunda sınır tanımadığımızın bir başka göstergesi de hayalet kentler. Artık şehirler inşa edip sonra kullanamadan dünyanın çöplüğüne yollayıveriyoruz onları. İhtiyacımız olanı planlamanın zamanı geldi de geçiyor bile…
İhtiyaçtan fazlasını tüketmeye başlayalı doğaya, insana, etrafımızda olup bitene yaklaşımımız değişti. Her gün daha çok çöp üretiyoruz. Bunun anlamı daha fazla tüketiyoruz ve bunu yaparken de gereksinim duyup duymadığımızı göz ardı ediyoruz. Tabiat ana kaynaklarını bize cömertçe açtı zannediyoruz ancak bu konuda yanılıyor olabiliriz. Tüketirken yaşamın da sonunu getiriyor olabiliriz.
Üretimin otomasyona geçmesini takip eden Sanayi Devrimi yıllarından beri topraktan kopup kentlere yerleşmek kaderimiz olmuştu. Kentlerde ve çeperlerinde o kadar çok ürettik ki, geldiğimiz noktada artık ihtiyaç fazlası kentler de üretiyoruz ve burada yaşayacak insan bulamadığımızda da hayalet kentler olarak yaşamlarımız çöplüğüne bırakıp kaçıveriyoruz buralardan. Kentleri de binaları ile birlikte dünyanın çöplüğüne yolluyoruz. Kent yaşamını da yeterinde tükettiğimizde şimdilik sayısı az olan hayalet kentlerin sayısı artacak gibi gözüküyor.
Oysa yaşanabilir habitatlar üretmek o kadar zor olmasa gerek. Yeni bir düşünüş ve yaşayış tarzının önünü açmak mümkün. Neye gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşünmeye başlamanın zamanıdır. Kaosun yeniden bir düzene varması da belki bu şekilde mümkün olabilir. Önümüzde duran yol ayrımında neyi seçmemiz ve bunu nasıl yapmamız gerektiğini belirlerken, bu hayalet kentler bize bir fikir vermesi açısından birer anıt gibi gözlerimizin önünde duruyorlar. Neredekal.com’un blog yazarı Sevgi Özdil terkediliş hikayeleri ile birlikte derlemiş bu kentleri. Ufuk açıcı olması dileğiyle…
Ordos / Çin Halk Cumhuriyeti
Avrupa mimarisinden esinlenerek inşa edilmiş Ordos beklenen sayıda ikamet gerçekleşmeyince hayalet bir kente dönüşüvermiş. İnşaat maliyetinin en yüksek olduğu şehirlerden biri Ordos. İçerisinde tiyatro ve sinema salonları, lüks villalar, müzeler ve ekonomik fiyatlara sahip toplu konutlar bulunuyor.
Kömür, petrol, nadir bulunan mineraller gibi doğal kaynaklara yakın konumu düşünülerek yerel yönetim buraya büyük yatırımlar yapmış. Kültürel, ekonomik ve politik bir merkeze dönüşeceği düşünülmüş. 1 milyon kişiye ev sahipliği yapması beklenen şehir bitmek bilmeyen projeler ve yüksek emlak fiyatları nedeniyle boş kalmış.
San Zhi / Tayvan
San Zhi, zengin aristokratların yaşaması için bir tatil köyü olarak tasarlanmış. Proje oluşturulurken ülkenin turizm gelirine de katkı sağlayacağı düşünülmüş. Ancak proje tamamlandıktan sonra şehre alt tabakadan kimsenin giremeyeceği duyurulmuş.
Fütüristtik mimarı tarzı ile inşa edilmiş yapılar ilgi çekiyor. Ancak şehrin inşası aşamasında çalışanların başına ölümcül kazalar gelince bir lanet söylencesi yayılmış etrafa. Bu da kentteki yapılara ilgiyi yok etmiş ve binalar alıcı bulamayınca da kent ıssız terk edilmiş bir görünüm almış.
Hashima Adası – Japonya
Kömür madenleri ile bilinen Hashima Adası’nın görünümü üretimde kömürden petrole dönülmesi ile birlikte tamamen değişmiş. 1887 yılında kömür yataklarının bulunmasıyla ada görünür kılınıyor Japonlar, kömür madenlerinde çalışmak üzere adaya akın ediyorlar. Nüfus öyle artmış ki, bir dönem dünyanın nüfus yoğunluğu en fazla olan yeri olarak ilan edilmiş.
Adanın kaderinin ikinci dönüm noktası ise Mitsubishi şirketinin adayı satın alması ile gerçekleşmiş. Bu satın alma ile adadan daha fazla kömür çıkarılmaya başlanmış, hatta bir dönem buradaki maden ocakları deniz seviyesinden 1100 metre altına kadar inmiş.
Sanayide kömürün yerini petrolün almasıyla adanın kaderi üçüncü ve son kez değişmiş olmuş. Hayalet bir kent görünümüne bürünmesi de bu gelişmeyi takip eden yıllarda gerçekleşiyor. 1974 yılında şirket buradaki tüm madenlerin kapatılmasına ve adanın boşaltılmasına karar veriyor. O günden bugüne ada terk edilmiş hayalet bir şehir.
Pripyat / Ukrayna
Çernobil Nükleer Santrali bu kentte inşa ediliyor. 26 Nisan 1986 gecesi saat 01:23’te infilak edince de kentin kaderi tamamen değişiyor. O geceye kadar yaşam dolu bir kent olan Pripyat sonrasında halkının ağır sağlık sorunları ile boğuştuğu bir yer halini aldı.
Patlamanın ardından hayatta kalan yaklaşık 49 bin kişi iki gün içerisinde tahliye edildi ve şehir karantinaya alındı. Bilim insanları, radyo aktif serpintiden ötürü 900 yıl geçse dahi şehirde yeniden yaşam kurulmasına olanak sağlayacak çevre koşullarının oluşmayacağı görüşünde.
Val-Jalbert / Kanada
Kanada’nın Saguenay-Lac-Saint-Jean bölgesinde yer alan Val-Jalbert günümüzde hayalet bir kasaba görünümünü almış. Tıpkı Japonya’nın Hashima Adası gibi onu da ıssızlaştıran neden üretimdeki dönüşüm olmuş. Nasıl mı? Bölgeye 1901 yılında kağıt fabrikası kuruluyor. Fabrikanın kurulmasıyla birlikte çalışmak için gelen işçiler fabrikanın olduğu alana evlerini yaparak bir şehir inşa ediyorlar. Ancak fabrikanın 1927 yılında kapatılmasıyla Val-Jalbert’te yaşayan insanlar çalışılacak başka bir iş olmadığı için burayı terk etmek zorunda kalıyorlar. 80’den fazla yapısıyla Val-Jalbert, dünyadaki terk edilmiş hayalet şehirler arasında günümüze kadar en iyi şekilde korunarak gelmiş olanı.