Geçtiğimiz hafta yayınlanan makalede mevki ve makamlar gelip geçici olduğu asıl önemli olan kişinin bu mevki ve makamı işgal ettiği sürece, burada yapmış olduğu uygulama ve icraatların amacına uygun olması gerektiğinden bahsetmiştim.
Bu koltukta oturan kişinin kendisini iş anlamında tamamen hazır hissetmesinin ileride büyük hatalar yapmasını önleyeceği bir gerçektir. Türk iş hayatında fazlası ile hissedilen sistem kirliliği, mevki ve makamlarda oturanların ise işleri kolaylaştırmadığı ayrı bir konu. İşte bende bu aşamada ilk yönetici görevim öncesinde işimi en doğru şekilde yapabilmek adına koltuğuma danışma kararı almıştım.
Hatırlayacaksınız, koltuğumun karşısına geçtim ve sormaya başladım…
‘Sana bazı sorularım olacak!’, diye söze girdim.
‘Elbette, sor anlatayım’, diye cevap verdi.
CB: ‘Sen bir araç mısın, yoksa amaç mı? ‘
KOLTUK: ‘Senin ne yapmak istediğine bağlı, bu makamı iş üretmek için mi yoksa kendine çıkar sağlamak için işgal edeceksin?’
CB: ‘Benim amacım bugüne kadar öğrendiklerimin üstüne daha fazla tecrübe edinmek ve bunları çalışma arkadaşlarım ile paylaşmak’
KOLTUK: ‘Yani?’
CB: ‘Yani, çalışmak, iş üretmek ve mesleğimde hedeflerim doğrultusunda yükselmek istiyorum.’
KOLTUK: ‘Amacın ciddi yani?’
CB: ‘Evet, ben bu koltuğu boş yere meşgul etmeye gelmedim. Hedeflerim var ve bu yolda kendimi geliştirip mesleğim ve kişiliğim ile sektöre katkılar sağlamak istiyorum.’
KOLTUK: ‘Haydi, hayırlısı’
CB: ‘Bana herhangi bir tavsiyen olacak mı?’
KOLTUK: ‘Hayır’
CB: ‘Neden?’
KOLTUK: ‘Zamanla her şeyi yaşayacak ve kendince değerlendireceksin.’
CB: ‘Peki bundan sonra neler olacak?’
KOLTUK: ‘İşin zor, çünkü bu uğurda sen çok eleştiri alacaksın. Yaptığın her doğru çoğu insan için yanlış değerlendirilecek. Şirketin beklenenden fazla kar etse bile, sana memnuniyetsiz davranışlar sergilenecektir. Daha önceden bu görevi isteyip de elde edemeyenler sana karşı cephe alacaktır. Arkandan kuyunu kazacaklar, sırtını döndüğün anda senin başarısız olmam için her türlü gayreti göstereceklerdir’
CB: ‘Bir nevi soğuk savaş yani?’
KOLTUK: ‘Öylede denebilir tabii.’
CB: ‘Peki madem bu kadar zor, niçin herkes senin peşinde?’
KOLTUK: ’Az önce söylediğim gibi. Biraz düşün bence, işin detayı burada saklı.’
CB: ‘Kafamda birçok cevapsız soru var!’
KOLTUK: ‘Aslında her şeyin cevabını zamanla kendin bulacaksın. Ancak görüyorum ki çok acele ediyorsun. Bak sana anlatayım o zaman. Dikkat ile dinle beni…
– Öncelikle dürüst olacak, asla yalan söylemeyeceksin.
– Çalışkan olacaksın.
– Demokrat olacaksın, çalışma arkadaşlarına karşı baskı uygulamayacaksın.
– İşveren ve çalışanlar arasında köprü olacaksın.
– Her iki tarafın hak ve hukuklarına sahip çıkacaksın.
– Tecrübe ve deneyimlerini başkaları ile paylaşacaksın.
– Sektöre yeni başlayanları eğitecek ve mesleği sevmelerini sağlayacaksın.
– Şirketini uygun olarak temsil edeceksin.
– Kılık ve kıyafetin ile her zaman temiz ve bakımlı olacak, hak ve hukuklarını
Savunacaksın. Kendini sürekli geliştirerek yeni bilgiler ile donanacaksın.
– Bilgi ve tecrüben sayesinde güçlü olacak ve zorluluklara karşı mücadele vereceksin. -Kibar ve anlayışlı olacak, herkese saygılı olacaksın.
– Herkese eşit mesafede yaklaşacak ve buna göre davranacaksın.
– Bir amir olarak sorumluluklarından asla vaz geçmeyeceksin.
– Asla ve asla makam ve unvanını ön plana çıkarmayacak, kendi bilgi ve tecrübenle
Bu makama layık olduğunu ispatlayacaksın. Bu makamın ismini kesinlikle
Kullanmayacak ve gövde gösterisi yapmayacaksın.
– Zaman zaman yaptığın hataları açıkça kabul edecek, mazeret üretmeyeceksin.
– Hatalardan ders alıp onları bir daha tekrar etmeyeceksin.
– Verdiğin sözleri tutacak, yerine getiremeyeceğin vaatlerde bulunmayacaksın.
– Bu koltuğu işgal ettiğin sürece sadece klasik bir yönetici olmayacak, hedefleri olan
Bir gibi lider davranacaksın.
– Bu söylediklerimi uyguladığın zaman, inan hiçbir güç seni yıkamayacaktır.
Bunu asla unutma. Bu sana ilk ve son nasihatim, yolun açık olsun.’
Koltuğun sözlerinde doğruluk payı çok büyüktü. Aslında ‘Koltuk’ ile aramızda aslında böyle bir konuşma geçmedi. Ancak onun karşısına oturduğum zaman içimden geçen bazı soruları yönelttiğim bir gerçek. Bu sorularımı sanki duymuş olacak ki, benimle bir şekilde iletişim kurarak sorularımın cevaplarını vermiş oldu. O günden sonra kendisiyle hiçbir şekilde iletişim kurmadım. Ancak onun söylemleri, zaman geçtikçe üzerinde çalışılarak geliştirilmesi gereken bir kavramın öncüsü gibi oldu.
İyi bir yöneticinin bir Koltuk’a ihtiyacı olmadan kendi varlığı ile beyninde yirmi dört saat çalışan bir ofis taşıması gerektiğini öğrenmiş oldum. Bunu yaparken sürekli çalışmak, üretmek ve yeniliklere açık bir görüntü çizilmesi gerektiğini, paylaşım ve çoğulcu bir yönetim anlayışının şart olduğunu idrak ettim. Aradan yıllar geçti ve ben bu iletişimin detaylarını daha dün yaşanmış gibi anımsıyorum. Yöneticilik eğitimle, tecrübeyle ve kendini yetiştirerek ve devamlı yenileyerek elde edilebilecek bir pozisyon. Bu manada İnsanları tanımak, onlara değer vermek, onlarla iletişim kurabilmek, onları motive etmek, yetki ve sorumlulukları adil dağıtarak işlerin belirlenen hedefler ve süreler içinde tamamlanmasını sağlamak gerekli.
Ancak her zaman beklenenler olmayabilir. İş hayatı sürpriz iniş çıkışlarla dolu. Rakibin, çevrenin, doğanın, ekonominin beklenmeyen hamlelerinde yapılacak işler, davranışlar kitapta yazılı değil. İşte böylesi durumlarda, bazı yöneticiler içinden liderler çıkar. ‘Lider’ kelimesi yol gösteren, öncü anlamına gelir. Liderin her şeyden önce, çok iyi bir yönetici olması gerekir. Yöneticiler insanları yönetir, duygusallığa pek yer yoktur. Ancak davalarına inanmış liderler insanları kendi rızaları ile peşlerinden sürüklerler. Alçakgönüllülük, liderliğin temelinde yatan özelliklerdir. Şan, şöhret, mevki, makam ve koltuk sevdalılarına değil; Ülkemizdeki her sektörde iyi yönetici ve liderlere özlemimiz her gün biraz daha artmaktadır.
Sevgi ile kalın
Can Bekin