Site icon Turizm Günlüğü

İş yerinin mutlu insanları

Turizm sektöründeki personel istihdam hareketliliği hem işveren hem işçi konumdaki kişiler nezdinde bol heyecanlı bir süreç demektir. Ayrılanların yerine mümkün olduğu takdirde kalifiye personel istihdamı ve onların sergileyeceği verimlilik performansları bu sürecin sadece küçük bir örneğini teşkil etmektedir.

Turizm sektöründe yıllardır göz ardı edilmiş “Kalifiye Personel İstihdam” konusu, aslında yarım kalmış bir müzik eseri niteliğindedir. Durumdan vazife çıkarmak ve konuyu derinlemesine inceleyerek sonuç elde etmek ise yıllardır ihmal edilmiş olan bir gerçektir.

Evet, yukarıdaki ana başlık altında bahsettiğimiz yarım kalmış puzzle’ı bitirmenin yollarını ararken fazla eğilip bükülmeden gayret göstermekte yarar olduğunu düşünüyoruz. Çok yazılıp çizilmesine rağmen puzzle’ın parçalarını doğru yerlerine koymak adına bugüne kadar bilinçli hamlelerin yapılmadığı bir gerçek. Sonuç itibariyle, sektördeki “Kalifiye Personel İstihdamı” konusu dilek ve temenniler ile geçiştirilip her yıl yeni baştan pişirilip önümüze servis edildi.

Heyecan verici gelişmelerin ardındaki önemli gerçekler, bugüne kadar süregelen uygulamalardan ziyade bundan sonra “Yapılması Mutlak Gerekli Olan” uygulamalar nelerdir?

Gelin Yap-Boz’un bu parçalarını doğru birleştirip, sorunun cevabını birlikte bulmaya çalışalım.

TURİZMDE EĞİTİM KÜLTÜRÜ

Hizmet sektörü ile birlikte neredeyse tüm sektörlerde daimi personel istihdam ile insanların mutlu ve verimli çalışmasına öncülük etmek şirketlerin öncelikli kriterleri arasında yer almalıdır. Eğitim kültürünün bireylerle sınırlı olmayıp kurumlar için de geçerli olduğu bir gerçektir. Bu konu çalışan tüm beyaz ve mavi yakalılar için geçerlidir. Bireyler kendilerini eğittiği gibi kurumlarda çalışanlarını eğiterek ve onların kariyer hedeflerine yardımcı faaliyetleri hayata sokarak kendilerini eğitmesi ve sürekli geliştirmesi gerekir. Tüm farklı sektörlerde geçerli olduğu gibi özellikle turizm sektöründe personel konusunda geçerli olması gereken en önemli faktör çalışan kişinin işletmenin aktif bir üyesi ve ailenin bir ferdi olduğu gerçeğini ön plana çıkarmak olacaktır. Velinimet sayılan müşteriye hizmet veren her bir işletme görevlisinin kendisini ailenin “ÜVEY EVLADI” değil, “ÖZ EVLADI” gibi aidiyet hissederek görev yapması sağlanmalıdır.

Öyleyse ne yapmalı, neler yapılmalı?

MÜKEMMEL BİR İŞ YERİ YARATMANIN İPUÇLARI

1. ESKİ DÖNEMLERE AİT ANLAMSIZ KURALLARDAN KURTUL VE ZAMANIN RUHUNA UYGUN DAVRAN!

Bugünün işyerlerinde kurallar, az sayıda, yalın ve herkes için geçerli olan, gerçekten bir amaca hizmet eden kurallar olmalıdır. Kural koymaktaki amaç, yasaklamak ve kontrol etmek değil, ortak bir anlayış geliştirmek olmalıdır.

2. İŞ YERİNDE AÇIKLIK VE ŞEFFAFLIK KÜLTÜRÜNÜ HÂKİM KIL!

Eskiden bilgi az ve kıymetliydi. Bilgiye sahip olmak, güce sahip olmak demekti. Şimdi bilgi oldukça çok, hatta fazla… Önemli olan bu bilgileri tasnif etmek, işe yarayanları ayırıp, bunlardan bir iç görü çıkarmak ve bunu şirketin yararına bir eyleme dönüştürebilmek. Herkesin her türlü bilgiyi edinebildiği, internet sayesinde istediği bütün bilgiye anında ulaşabildiği bir dönemde, şirketin içindeki bilgiyi birkaç kişinin elinde tutmak ve bundan bir güç devşirmeye çalışmak, eskiye ait, köhne bir anlayıştır. Hayatın inanılmaz derecede hızlandığı, geciken bir kararın büyük kayıplara yol açtığı bir dünyada, her çalışanın zamanında ve doğru karar alması için, kendisine gerekli olan bilgiye her an ulaşması gerekir. Bilginin her çalışanla paylaşıldığı ortamlarda kimse bilgiyi bir güç kaynağı olarak kendi lehine kullanma ayrıcalığına sahip olamaz. Bilginin herkese açık olduğu ortamlar şeffaf olur ve güven yaratır. Aksine bilginin saklandığı ortamlar ise, adaletsizliğe ve yanlışlara zemin hazırlar. Böyle ortamlarda bilgi, bir öğrenme ve karar alma aracı değil, bir çıkar ve tehdit unsuru olarak kullanılır.

3. ÇALIŞANIN GELİŞİMİNE YATIRIM YAP!

Tarım toplumlarında insanlar, anne babalarından öğrendikleri birkaç bilgi sayesinde bir ömür geçirebilecek bir donanıma sahip oluyorlardı. Sanayi döneminde ise, çalışanların bir alanda uzman olması yeterli oluyordu. Hem tarım toplumlarında hem sanayi toplumlarında insanlar tek bir iş yapıp emekli oluyorlardı. Fakat içinde yaşadığımız dönemde, daha üniversiteden mezun olan insanların bile, kendilerini birçok farklı alanda geliştirmeleri gerekiyor. Artık herkesin, hem bir alanda uzmanlaşması hem de pek çok farklı alanda bilgi sahibi olması gerekiyor. Bugün hemen her şirket, çalışanların yaptıkları işleri daha iyi yapmaları için onlara eğitim veriyor. Oysa çalışanlar, bu eğitimlerin yanı sıra, kendilerini geliştirecekleri eğitimler almak istiyorlar. Çalıştıkları işyerlerinde hiç kullanmayacak bile olsalar, kendilerini geliştirecek eğitimler talep ediyorlar. Çalışanların şirketlerinden beklentileri, kendilerini geliştirebilmeleri için işyerlerinin onlara destek olmasıdır. İnsanlar hangi ortamda bilgilerini artırıp ilerlediklerini düşünürlerse,  hangi ortamlarda kendilerini geliştirdiklerini düşünürlerse, o ortama bağlanmaları kaçınılmazdır.

4. İNSAN’A “KENDİSİ OLMA” ÖZGÜRLÜĞÜ TANI!

İnsanlar, başkalarının istediği gibi değil, kendileri gibi olmak ve bu şekilde kabul görmek isterler ve böyle mutlu olurlar. İnsanlar oldukları gibi kabul edilmek isterler. İnsanlar, önyargısız kabul gördükleri yerde yaşamak, çalışmak ve üretmek isterler. Kendilerini rahatlıkla ifade ettikleri ortamlarda performansları artar, başarılı olurlar. “Evde ya da arkadaşlarımla neysem, işte de oyum” diyebilen; çalıştığı ortamda kendini saklamak zorunda hissetmeyen; kendi farklılığını ve duygularını ortaya koyma özgürlüğü bulan insanlar, çalıştıkları işyerlerine kendilerini adarlar.

5. ÇALIŞANA ANLAM KAZANDIRACAK BİR İŞ ORTAMI YARAT!

Her şirketin sağladığı fayda, aslında o şirketin varoluş nedenidir. Bu açıdan bakıldığında, aslında her şirketin esas amacı, sahiplerine para kazandırmaktan çok, insanlara fayda sağlamaktır. Müşteriler şirketlere, bu faydaya sahip olmak için para verirler. Eğer bir lider,  şirketin varoluş amacı olan “faydayı” üretmenin, hem kendisinin hem bütün çalışanların ortak misyonu olduğunu iyi anlatabilirse, bu misyonu herkesin sahiplenmesini sağlarsa, yapılan iş, başta çalışanlar olmak üzere bütün paydaşlarının gözünde çok daha anlamlı bir seviyeye çıkar. Çünkü insanlara fayda üretmek, sahiplere para kazandırmaktan daha anlamlıdır. İnsanlar yaptıkları işin karşılığında hak ettikleri parayı almak isterler elbette ama insanlar sadece para kazanarak doyuma ulaşmazlar. İnsanlar paranın yanı sıra, işe yaramak ve başka insanlara faydalı olmak isterler ve yaptıkları işte anlam bulurlar.

6. ÇALIŞANIN YAPTIĞI İLE GURUR DUYMASINI SAĞLA!

Herkesin yaptığı işte kendi katkısını görebilmesi, elde edilen başarıdan kendine pay çıkartabilmesi ve bununla gurur duyabilmesi gerekir. İnsanlar sadece özel hayatlarındaki başarılarından değil, çalıştıkları şirketin başarısından da kendilerine pay çıkarıp, gurur duymak isterler. En başarılı şirketlerin, aynı zamanda en çok çalışılmak istenen şirketler olması bu nedenledir. İnsanlar başarıyı paylaşmak, başarılı işleri yapan bir takımın parçası olmak isterler. İnsanlar, kendilerinden daha büyük bir şeyin parçası olmak isterler.

Gerçek liderler, çalışanların yaptıklarıyla gurur duyacakları bir iş ortamı yaratmakta zorlanmazlar. Bu liderler, bir işyerinde insanları birbirlerine bağlayan değerleri ve işyerinin misyonunu herkesin sahiplenmesini sağlayarak, herkesin gurur duyacağı işler yapmasına imkân yaratırlar. Şirketler bu özelliklerin hepsini, neredeyse hiç bir yatırım yapmadan hayata geçirip, mükemmel bir iş ortamına sahip olabilirler. Mükemmel işyeri yaratmak için maddi imkânlardan çok, bu “zamanın ruhunu” anlayan bir zihniyete sahip olmak gerekir.

Bu “zamanın ruhunu” yakalayan ve insanların motivasyonlarını anlayan her lider, mükemmel bir işyeri yaratabilir.

7. ÇALIŞANIN ÖZEL HAYATTAKİ PROBLEMLERİNİN İŞ YERİNE ETKİSİ

Çalışanlar sıklıkla iş yerindeki olumsuzluklardan dolayı ruh sağlığı bakımından sorunlar yaşamaktadır. Örneğin aşırı mesailer, zaman ya da hedef baskılı yoğun işler, kişinin görev tanımının olmaması, mobbing uygulanması, kariyer-maddi beklentileri karşılanmaması, işten atılma korkusu iş yerlerindeki stresin başında gelmektedir. Personelin kendilerinden kaynaklı sorunlar iş yerinde ruh sağlığı sorunlarına neden olabilir. Ailesel problemler etkileyebilmekte ya da kişilik yapılarından dolayı zorlanabilmektedirler. Rekabetçi, mükemmeliyetçi, aşırı sorumluluk sahibi, kaygılı, ilişkilerde aşırı duyarlı kişilik tipleri daha fazla stres yüklenebilmektedirler.

Ülkemizdeki meslek seçimleri; eğitim sistemi, aile yönlendirmeleri ve yetersiz bilgilendirmeler nedeniyle yetenekler ve ilgi alanlarına paralel olmamaktadır. Ayrıca işsizliğin yaygın olması kişileri çaresiz hissettirmekte ve çalıştığı pozisyonda o işe uygun olmasalar da devam etmelerine neden olmaktadır. Bu sorunlar çalışanların motivasyonu düşürmekte ve kişilerin mutsuz çalışmasına neden olmaktadır. Hayatın genelinden yeterinde keyif alamama, mutsuzluk, sosyalleşmek istememe, aileye tahammülsüzlük, tartışmalar, işle ilgili sorunları evde de düşünmeye devam etme, uzun mesailer nedeniyle aileye kendine yeterince vakit ayıramama, iş yerinde yetersiz güvensiz hissetmenin aile ve arkadaş ilişkilerini de bozması sıkça rastlanılan durumlardır.

Bununla ilgili olarak şirketlerin alması gereken önlemler;

  1. İşin sevdirilerek zevkli bir çalışma zemininin hazırlanması.
  2. Uyumlu çalışma ve arkadaşlık ortamının sağlanması.
  3. İnsana değer veren, adil yönetim anlayışının oluşturulması.
  4. Çalışanlar arasında pozitif iletişimin sağlanmasına önem verilmesi.
  5. Eğlenceli bir çalışma ortamının yaratılması.
  6. Çalışanların iş yerinde yeni şeyler yapabilmesi.
  7. İş tatmininin sağlanması.
  8. İnisiyatif alınabilmesi.
  9. Emeğin karşılığının verilmesi.
  10. Personelin gereksiz kurallarla baskı altında tutulmaması.
  11. Uygun çalışma ortamının sağlanarak rahat fiziki koşullar yaratılması.
  12. İnsanlara konfor alanı sağlayan güvenli çalışma ortamının hayata geçirilmesi.
  13. Mobbing’ in engellenmesi.
  14. Çalışanlar arasında iyi iletişim kurulmasının sağlanması.
  15. İş yerinde daimi olarak psikolojik destek verebilecek bir uzman istihdam edilmesi.

—O—

Tüm bu verilerin ışığında özetleyecek olursak, her gün tanıdığımız ve tanımadığımız pek çok kişiyi etkilemeye çalıştığımız ve çalışanlarımızın da yüksek verimlilikle çalışmasını istediğimiz iş yerlerimizde gülümseme oranlarını artırmamız, bedensel ve ruhsal rahatlamayı, çalışanın mutluluğunu ve verimliliğini de artırmak anlamına gelecektir.

İşin sonucu olarak şirket çalışanları mutlu ve güler yüz ile hizmet verdiği takdirde, iş yerindeki insan gücü mutlu olacak ve işletme maddi ve manevi yönden kar sağlayacaktır.

Sevgi ile kalın

Can Bekin

Exit mobile version