Last Updated on 20 Ocak 2020 by Turizm Günlüğü
Tatlı yerken adeta kontrolümü kaybediyorum, yedikçe daha fazla yemek istiyorum. Kendimi koca bir porsiyon tatlı yerken buluyorum… “Tatlı krizleri” çoğumuzun dert yandığı, ancak çözüm bulmakta zorluk çektiği sorunlardan biri. Peki tatlı krizlerimize kalıcı çözüm bulmak için beslenme alışkanlıklarımızda nelere dikkat etmeliyiz?
Zaman zaman yaşanan tatlı krizleri sorun oluşturmazken, ataklar sıklaştığında zamanla kilo alımına, yorgunluk hissine, öfke ataklarına, uyku bozukluklarına, hatta insülin direnci, diyabet, kalp-damar hastalıkları ve karaciğer yağlanması gibi sağlık problemlerine yol açabiliyor. Dolayısıyla tatlı krizlerine ‘dur’ dememiz hem fiziksel hem ruhsal sağlığımız için çok önemli. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Demet Cerit tatlı krizlerinde öncelikle altta yatan etkenin tespit edilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Yoğun stresten regl öncesi sendromuna, hatalı beslenmeden çocukluktan süregelen alışkanlıklara, depresyondan insülin direnci ve hipoglisemi başta olmak üzere bazı metabolik bozukluklara kadar pek çok etken kan şekerinde dengesizliğe ve tatlıya eğilimin artmasına neden olabiliyor. Dolayısıyla atılması gereken ilk adım, öncelikle herhangi bir sağlık probleminin olup olmadığının araştırılması olmalı. Altta yatan etkene yönelik tedavinin yanı sıra beslenme alışkanlığında yapılacak olan değişiklikler de tatlı krizleriyle başa çıkmada anahtar rol üstleniyor ” diyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Demet Cerit, tatlı krizlerine karşı alabileceğiniz 8 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılarda bulundu!
Kompleks karbonhidratlara yönelin
Rafine un, pirinç, patates, mısır, kestane gibi nişasta içeriği yüksek olan besinler ve şeker ile şeker içeriği yüksek her türlü yiyecek ve içecek, basit karbonhidratlar grubunda yer alıyor. Demet Cerit basit karbonhidratların sindirim kanalından çok hızlı emilerek kana karışmaları nedeniyle kan şekeri ve insülin seviyelerinin hızla yükselmesine yol açtığı uyarısında bulunarak, “Hızla yükselen insülin seviyesi de kan şekerinin kısa zamanda düşmesine, buna bağlı olarak tokluk süresinin kısalmasına ve tekrar tatlı besinler tüketme isteğine neden oluyor. Dolayısıyla beslenmenizde tam tahıllar, kepekli pirinç, bulgur, kepekli makarna, yulaf ve kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidrat kaynaklarına yer vererek daha uzun süren tokluk sağlayabilir, yemekten sonra tatlı isteğinin önüne geçebilirsiniz” diyor.
Çok düşük kalorili beslenmeyin
Özellikle kilo kontrolü sağlamak isteyen kişilerin yaptıkları hataların başında çok düşük enerji, yani kalori almak ve bir besin grubunu tümüyle beslenme listesinden çıkarmak geliyor. “Uzun süre çok düşük enerji almanız durumunda, vücudunuz enerji depolarını korumak adına, çareyi yağ hücrelerinden salınan iştah hormonlarını artırmakta buluyor” uyarısında bulunan Cerit şu bilgileri veriyor:
“Bu durum, vücudun en hızlı biçimde enerji sağlayabileceğini bildiği yüksek karbonhidrat içeren besinlere olan ilginin artmasına yol açıyor ve tatlı krizleri baş gösteriyor. Proteinler ile yağlar karbonhidratlara göre daha yavaş sindirildikleri için uzun süreli tokluk sağlıyor. Yetersiz tüketilmeleri durumunda çabuk acıkma ve öğünden hemen sonra tatlı bir şeyler tüketme isteği oluşuyor. Bu nedenle yeterli enerji almaya ve besin öğelerini dengeli bir biçimde tüketmeye özen gösterin”
Posa tüketiminizi artırın
Posa, yani diyet liflerinin sağlığa pek çok faydası mevcut. Posa içeren besinler midenin boşalmasını geciktirerek daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı oluyor. Aynı zamanda besinlerin kana daha yavaş karışmasını sağlayarak kan şekeri ve insülin seviyelerinin hızlı yükselmesinin önüne geçiyor. Posa tüketiminizi artırmak için tam tahıllı veya kepekli ürünler tercih etmeye, ana yemeklerde mutlaka sebze yemeği ve salatalara yer vermeye, her gün 1-2 porsiyon meyve tüketmeye, haftalık menünüze en az 2 öğün kuru baklagilleri eklemeye dikkat edin.
Meyvesiz olmaz, ancak…
Meyveler vitamin-mineraller, posa ve antioksidanlar bakımından zengin doğal şeker kaynaklarıdır. Vücudunuzun karbonhidrat ihtiyacını doğal kaynaklardan karşılamak ve tatlı krizlerinin önüne geçmek için porsiyon kontrolüne dikkat ederek, ara öğünlerinizde meyvelere yer verin. Meyvelerin yanına ilave edeceğiniz süt, yoğurt, ayran gibi protein veya fındık, ceviz, badem gibi yağ bakımından zengin besinlerle tokluk sürenizi uzatın. Eğer insülin direnci veya hipoglisemi gibi bir sağlık probleminiz varsa muz, üzüm, kavun, karpuz, incir ve kuru meyveler gibi fruktoz içeriği yüksek, kan şekerini hızlı yükselten meyveleri seyrek tüketmeye özen gösterin.
Mutluluğu besinlerde aramayın
Serotonin, dopamin ve endorfinler beyinden salgılanan mutluluk, ödül, motivasyon ve zevkle ilişkili özel kimyasallardır. Yapılan çalışmalar; şeker içeren besinlerin beynin ‘ödül ve bağımlılık merkezini’ uyararak bu kimyasalların salınımını artırdığını gösteriyor. Ancak bu tür besinlerin aşırı ve sık tüketiminin zamanla ödül cevabının azalmasına neden olduğu, dolayısıyla her seferinde aynı hazzı yakalamak için daha tatlı ve daha fazla besin tüketme isteğine yol açtığı ortaya konmuş. Bu kısır döngüden kurtulmak için kriz anlarında yönelebileceğiniz ve ‘iyi hissetmenize’ yardımcı olacak egzersiz, kitap okuma, resim, müzik gibi sevdiğiniz aktiviteler belirleyin.
Bolca su için
Açlık ve susuzluk hissi birbiriyle karışabiliyor. Yeterli miktarda su içmediğiniz zaman sık sık açlık atakları yaşıyor ve şekerli atıştırmalıklara yöneliyor olabilirsiniz. Tokluk hissini sağlamak için gün boyunca, düzenli aralıklara yayarak 2-2,5 litre su tüketmeye özen göstermeniz gerekiyor.
Kararında tatlı sizi korkutmasın!
Uzmanlar besinlerin iyi-kötü, sağlıklı-sağlıksız veya serbest-yasak gibi etiketlenmesinin, kişileri kısır bir kısıtlama-aşırı yeme döngüsüne sevk ettiğine dikkat çekiyorlar. “Besin alerjileri gibi bazı sağlık problemleri, bazı besinleri hayatınızdan mutlaka çıkarmanızı gerektirebiliyor” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Demet Cerit şunları söylüyor:
“Ancak böyle bir sağlık probleminiz yoksa, bir besini bir süreliğine veya tamamen hayatınızdan çıkarmaya çalışmanız, o besini normalde tüketeceğinizden çok daha fazla tüketme arzusu duymanız ve aşırı yeme atakları yaşamanızla sonuçlanabiliyor. Dolayısıyla hepimizin çok sevdiği tatlılara beslenmemizde her daim sıklığına dikkat ederek ve kararında tüketerek yer vermenizde fayda var. Haftada 1-2 kez bir küçük kase muhallebi, kazandibi, sütlaç gibi sütlü tatlılara veya az şeker ile hazırlanmış yarım ayva, 2 parmak büyüklüğünde balkabağı tatlısı gibi meyve tatlılarına beslenmenizde yer vermeniz, 1-2 ara öğününüzde 2 kare bitter çikolatanın kahvenize eşlik etmesi kararında tercihler olacaktır.”
Ana öğün saatlerinizi düzenleyin
Karbonhidratlar hızlı sindirilmeleri ve kolayca enerjiye dönüştürülmeleri nedeniyle vücudun temel enerji kaynağıdır. Uzun süren açlık sonrasında vücudumuz kan şekerinin hızla normal seviyeye gelmesi ve boşalan glikojen depolarının yerine konulabilmesi için bizi yüksek karbonhidrat içeren kaynaklara, yani tatlı besinlere yönlendiriyor. Kan şekerinizi dengede tutmak ve tatlı krizlerinin önüne geçmek için ana yemek saatlerinizi düzenlemeye ve öğün atlamamaya özen gösterin. İhtiyaçlarınız doğrultusunda günlük beslenmenize ekleyeceğiniz küçük ara öğünler bir sonraki öğünde sağlıklı besin tercihleri yapmanıza ve porsiyon kontrolü sağlamanıza yardımcı olacaktır.
Tatlı krizlerine karşı sağlıklı ara öğünler
3-4 adet kuru kayısı + 2 tam ceviz
2 adet hurma + 1 tatlı kaşığı fıstık ezmesi
1 adet muz + 1 su bardağı tarçınlı süt
4 yemek kaşığı yoğurt+ 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi + 1 adet elma + tarçın
İki parmak kalınlığında fırınlanmış balkabağı + 1 tatlı kaşığı tahin