Turizm Eski Bakanı Bahattin Yücel blog’unda “Turizmcileri zor günler bekliyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Turizm Eski Bakanı Bahattin Yücel, kaleme aldığı yazısında dış politika ve dünya genelinde yaşanan gelişmeler doğrultusunda turizm sektörüne yönelik yansımalarını değerlendirdi.
İşte Bahattin Yücel’in “Turizmcileri zor günler bekliyor” başlıklı yazısı:
—O—
Turizmcileri zor günler bekliyor
Eskilerin “ortalık toz, duman” diyerek nitelendirdikleri kargaşa ortamına uygun bir karşılık mıdır bilemem? Ama kanımca turizmcilerin yaşadıkları bu dönemi en iyi tanımlayan sözcük; kaostur.
Dış politikadaki gelişmeler, ekonomide herkesin bildiği ama özel söyleşiler dışında seslendiremediği, sanal başarılar ve yandaş medyanın gayretli yanlı haberciliğini bir yana bırakalım..
Turizmde işler hiç ama hiç iyi gitmiyor.
Örneğin Suriye’de ABD ile Rusya arasında savrulan dış politika çizgimizin Rus kamuoyunda yarattığı Türkiye karşıtı düşünce iklimi.
Suriye’de girişilen askeri operasyonlara yapılan harcamalar sonucu, giderek artan vergi yükü ve girdilerdeki dayanılmaz artışları bir yana bırakalım.
AB’den arzulanan destek alınamayınca, bir günde Batı sınırlarımıza yığılan on binlerce sığınmacının, Dünya televizyonlarına yansıyan görüntüleri.. Ayazda ısınmaya çalışan, çocukların ve kadınların yürek parçalayıcı halleri.
Ve bitmedi…
Çin’de yayılan dünya ekonomisine verdiği zarar dışında, durdurulan uçuşlar, salgın korkusuyla kapatılan sınırlar ve çevremizde İran, İtalya ve Yunanistan’da görülmeye başlayan Corona vakalarının yarattığı tedirginlik.
Son olarak 51. kez kapılarını açmaya hazırlanan Berlin’deki ITB Fuarı’nın açılışına bir kaç gün kala kapılarını kapatması.
İlgililerimiz ya da yetkililerin bu konuda neler söyleyeceklerini beklerken, Suriye’de yitirdiğimiz 34 şehidimize ilişkin Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklaması gündeme düştü.
Dinlerken, irkilmedim desem yalan olur. Sayın Cumhurbaşkanı turizmde öyle parlak bir tablo çizdi ve beklenti ortaya koydu ki, bir an kendimi “Alice Harikalar Diyarında” geziniyor düşüncesine kaptırmadım dersem, yalan olur. Kuşkusuz Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen bilgilerin ışığında bu yorumu yapıyordu Sayın Cumhurbaşkanı ve ne yazık ki, yanıltılmıştı.
Bu arada Sayın Bakanın adı geçtiği için son günlerde ilgilendiği konular belleğimde canlandı.
Galata çevresinde sık sık (4.Murat’ı anımsatırcasına), tebdil-i kıyafet gezdiğini söyleyen Bakan, İBB’nin Galata Kulesi’nin iyi işletmediğini (bizzat) yerinde saptamış ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na iade edilmesine karar vermişti.
Elbette bir turizmci olarak sektöre dönük çalışmaları bununla sınırlı değildi.
Sayın Bakanımızın örneğin, Lütfi Kırdar’dan TÜRSAB’ın hakim ortağı olduğu UKTAŞ’ı çıkartmak için elinden geleni yaptığını biliyorduk.
İlk ihalesini iptal ettirerek, kuşkulu bir İsviçre Şirketine verdiği müze gişelerinde, alınan ücretleri ise açıklanan enflasyon oranlarının çok üstünde (yaklaşık yüzde kırk) arttırıyordu.
Yeni getirilen vergiler ve fonlar konusunda gösterdiği gayretlere değinmeyi başka zamana bırakarak, bu yazıyı kaleme alırken haber kanallarının verdikleri bir gelişmeyi, önce turizmcilerin ve ardından Sayın Bakanın dikkatlerine sunalım.
Rusların resmi haber ajansları olarak bilinen Sputnik, bu sabahki İngilizce bülteninde; Hatay’ı 80 yıl önce “Çalınmış Vilayet” (stolen province) olarak nitelediği için Ankara Bürosu’ndan 3 çalışanı göz altına alınmış.
Bu gelişmeyi yorumlamadan, mesleki geçmişi sayısız krizlere tanıklık etmiş bir kişi olarak aşağıdaki öneriyi gündeme getirelim.
Sektörde konaklama ve istihdam vergileri ile SGK ödemelerini, Mart ayından itibaren kriz çözülene kadar, faizsiz ertelemek, Banka ve finasman kuruluşlarına olan kredi borçlarını ise en az iki ödeme geriye atmak.
Umarım Galata Kulesi’nin işletilmesi kadar değeri vardır.
Bizden önermesi.