Last Updated on 19 Mayıs 2020 by Yaşar Çelik
Geçtiğimiz yılın Aralık ayıydı, yalnızca üç ay önce. Haber Çin’den geldiği için herkes için dünyanın bir ucuydu. Hem dünyanın bir ucuydu hem de aslında hayatımızın en içindeki ülkeydi.
Kalabalık hem de çok! nüfusu 1.4 milyarı aşmış durumda. Dünya nüfusunun %18’ini oluşturuyorlar. Üretiyorlar öyle böyle değil. Ülke ekonomileri zarar görürken toplumun ucuza satın alma ihtiyacı, teknolojinin getirdiği tembelleşme ve üretimden iyice uzaklaşma sonrası sahip olduğumuz hemen her şey “made in china!” olmuş durumda. İlk günlerdi Çin’de yayılan virüs haberlerini okuduğumuzda öğrendik ki virüsün kaynağı insanlar değil, hayvanlardı (en azından buna inanmak istiyoruz.) Warwick Üniversitesi Yaşam Bilgisi Fakültesi’nden Prof. Dr. Andrew Easton, “canlı türleri arasında engeller vardır ve virüs de bu engelleri aşamaz” dedi ancak aştığında ve mutasyona uğradığında bir canlı türünden diğerine sıçrayabilen virüsler özellikle öldürücü bir nitelik taşıyor. Uzak doğunun çoğu bölgesinde hemen hemen doğadaki tüm hayvanlara (hasta olanları da dahil) yiyecek gözüyle bakılıyorken bu senaryoya inanmak zor olmadı. Uzakta yaşananlara seyirci kalarak başladık .
Bugün Antarktika hariç tüm kıtalara ve 170’ten fazla ülkeye yayıldı. Yayılmayan sadece 23 ülke kaldı diyebiliriz. 220 bin kişiye bulaştı, 10 binin üzerinde kişinin canını aldı. Dünyanın bir vatan ve bizlerin de bu dünyanın vatandaşı olduğumuzu öğrenmemizle başladı her şey. Tarihte çok daha büyük can kayıplarına neden olan salgın hastalıklar olmuştu, ama o zaman dünya bu kadar global bir yer değildi ve iletişim ağı bu denli geniş değildi . Kısacası bugünden sonra gelecek tüm salgın hastalıkların tatbikatı “corona” oldu.
Görünmeyecek kadar küçük bir şey hızla hayatımıza girdi ve dünyaya “dur” dedi.
Mesajı var gibi …
Doğa, insanoğlundan daha üstün bir güç olduğunu yaşattığı sarsıcı olaylarda bize gösteriyor. Çok uzun zamandır doğanın dinlenmeye ve sevgiye ihtiyacı var. Enerjilerin dengelenmesi gerekiyor ve şimdi tabiat insanlığa bir ders veriyor gibi.
Doğanın sonsuz kaynaklarını bir günde aynı hızla geri alabildiğini, doğayla uyumlu yaşamamız gerektiğini, hayvanların üretim bandında bir hayatları olduğunu hatırlamayı, temiz havaya, temiz gıdaya, güneşe, küçük bir çiçeğe bile ne kadar muhtaç olduğumuzu,
Sağlığın bir dileğin ötesinde olduğunu anlamayı, aldığımız her nefese şükretmemizi, ülke ekonomilerinin bilimi geliştirmek için ne kadar değerli olduğunu,
Temiz olduğumuzu sanıyorken savunmasız bir temizlik anlayışımız olduğunu ve hijyenin bağışıklık sistemimiz kadar sağlığımız için önemli olduğunu. El yıkamanın bile binlerce versiyonunu öğrendik bu sayede. Temizlik girmeyen her yere ölümün girebileceğini, Kişisel alanımızı korumanın önemini, akla ,bilime ve öngörüye maneviyattan daha fazla önem vermemiz gerektiğini,
Özgürce sokaklarda dolaşabilmenin ne demek olduğunu, savaşlar, depremler öğretmeye çalışıyordu aslında ama hep bir yerlerde yaşananlar bize uzaktı yakınlaştığında da kısa süreli etkileri yaşanıyordu. Özgürlük bireysel değilmiş onu öğrendik mesela. Uzaklarda ki birinin özgürce hareket etmesi bizim özgürlüğümüzü elimizden alabiliyormuş. İki adım ötede bile olsalar sevdiklerimizi istediğimiz an görebilmenin yolunun da özgürlükten geçtiğini,
Hep çok yoğun olduğumuz inancıyla her şeyi ötelediğimizi, iç dünyamıza dönerek unuttuğumuz değerleri hatırlamayı, dış dünyadaki alışkanlıklarımızdan vazgeçip iç dünyamızda özgürleşebilmeyi, evimizde zaman geçirmenin sadeliğini, hayatın karmaşasında ailemiz ile “gerçekten” vakit geçirmeyi ne kadar ihmal ettiğimizi,
İş hayatına, başarıya, para ile ölçülebilen şeylere ne kadar anlam yüklediğimizi, gelecek kaygısı ile sahip olmaya çalıştığımız her şeyin bir anda önemini yitirebildiğini, herkesin eşit olduğunu; 20 milyon eurosu olanla cebinde 20 lirası olanın aslında aynı hayatı yaşadığını , ihtiyacımızdan fazla gereksiz ne çok şeyi satın aldığımızı az aslında çoktur felsefesini, kısıtlı imkanlarla ev hayatında nasıl daha verimli ve üretken olabildiğimizi,
Anı yaşamanın ne demek olduğunu, her an her şeyin olabileceğini,
Mutlu olmanın bireysel değil herkesin mutluluğuyla bir olabildiğini,
En çokta,
Dünyanın kontrolünün bize ait olmadığını öğretti Corona,
Umarım en yakın zamanda “Corona kabusu sona erdi” başlığını göreceğimiz bir sabaha uyanırız ve dilerim ki bugünleri unutmayarak, kalan hayatımızı bilinçle daha dolu dolu yaşarız .