Almanya pazarını iyi bilen, önde gelen isimler arasında yer alan Hüseyin Baraner, “Ersoy’un yurt dışı ilişkilerinin arka planı” başlığıyla bir değerlendirme yazısı kaleme aldı.
Hüseyin Baraner, kaleme aldığı bu yazıda coronavirus sürecinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmalar, Alman turizm ve seyahat endüstrisinde coronavirus sürecinde Türkiye’ye yönelik oluşan algı ve Türkiye’nin turizm için almış olduğu önlemlerin Almanya pazarındaki yansımalarını değerlendirdi.
İŞTE HÜSEYİN BARANER’İN KALEME ALDIĞI DEĞERLENDİRME YAZISI:
Ersoy’un yurt dışı ilişkilerinin arka planı
Biraz sizleri bilgilendirmek istiyor ve dikkatimizi doğru yönlere, konulara çekmek istiyorum.
Turizm Bakanlığı’nı en yakından takip edenlerden biriyim.
Konuları anında öğrenir ve ilgili sorumlular ile kavgamı yaparım. Hiçbir bakan benden kurtulamaz. 30 yıldır bakanların peşindeyim.
Yapılan çalışmaları da yazarım, sektörü bilgilendiririm.
Şimdi gelelim konumuza.
Türk turizmi için en önemli ülkelerin başında Almanya geliyor. Başkent Berlin – Ankara arası telefon trafiği hızlandı. Son iki gündür Almanya’da Türkiye’yi de ilgilendiren AB içi seyahat özgürlüğü ile ilgili çok kritik toplantılar yapılıyor.
Türkiye’nin de AB Ülkeleri ile aynı kategoride değerlendirmesi için çok yoğun ve çok yönlü baskı var.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy Federal Almanya Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Norbert Fiebig ile sıkı temas kurarak, tüm tur operatörü sahip ve başkanlarını alarak Almanya’nın en üst turizm otoritesi olan, bir nevi hükümet turizm müsteşarlığı “Bundestourismusbeauftragter” Thomas Bareiss ile çok sıcak görüşmeler başlattı.
Telefon görüşmesi olmasına rağmen Ersoy, Bareiss arası çok iyi bir diyalog oluştu. Artık çok sık görüşmeleri için önemli bir sempati yolu açıldı diyebiliriz.
Ersoy: Almanlar Türkiye’ye gelmek istiyor
Bakan Ersoy Almanların Türkiye’ye gelmek istediğini defalarca vurguladı. Ersoy’un “Bakın! Almanlar Türkiye’ye gelmek istiyor; bunun yanında ülkenizde 3 milyon Türk kökenli vatandaş yaşıyor. Bu Türk kökenli vatandaşlarınız kesinlikle Türkiye’ye seyahatlerinden vazgeçmeyecekler, gelin şimdi Türkiye ile ilgili akıllı bir karar alalım ve bu kararı hemen şimdi alalım, bakın ülkemizde sayısız Alman yatırımları var. Antalya Havalimanı’na da ortaksınız” sözleri gerçekten Alman yetkililer üzerinde oldukça etkili oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kilit Adam Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile başlattığı telefon diplomasisini açık hat olarak kullanıyor. Karşılık görüşmeler devam ediyor.
Bunun yanında Federal Almanya Seyahat Birliği Başkanı Norbert Fiebig Berlin’deki çeşitli görüşmelerde Türkiye için masaya vurdu ve “Türkiyesiz olmaz!” dedi.
Bu sözler Federal Hükümetin çalışmaları üzerinde etkili olduğu kadar bazı gerekli teknik çalışmaları da hızlandırdı.
Türk ve Alman tur operatörleri ve sayısız seyahat acentesi Türkiye için kendi yörelerindeki eyalet meclislerine yönelik çalışmalarını hızlandırdılar.
“Türkiyesiz olmaz!”
Acentalar “AB ülkeleri için aldığınız kararlara Türkiye’yi dahil edin” diye baskıyı arttırdılar.
Bunun yanında. Almanya’daki Türk dernekleri, tur operatörleri ve özellikle sahibi Türk kökenli olan seyahat acenteleri Almanya’daki kurumlar üzerinde ve özellikle Berlin hükümeti üzerinde çok ciddi Türkiye’ye seyahati açmaları için çalışmalar başlattılar. Türkiye – Almanya arası seyahat edecek kişilerin karantina altına alınmayacağına dair Alman devletinin yazılı açıklama yapması talebinde bulundular.
Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) başkan yardımcılarından Türkiye dostu Günter Ihlau, Bentour Genel Müdürü Deniz Uğur, Federal Almanya Seyahat Birliği dış komisyonu üzerinden çok ciddi görüşmeler yaparak, Türkiye’nin her toplantıda gündeme alınmasını sağladılar.
Ben de şu an burada ismini yazamayacağım Türkiye ile ilgili kararların altına imza atacak bazı önemli kişileri zaten son iki yılda Antalya’ya getirmiştim.
Türkiye’nin dolu olduğu günlerde bile bu tür lobi faaliyetlerini ara vermeyerek bu kişilerin ileride Türkiye üzerinde ne kadar etkili olabileceğini bildiğim için onlarla her zaman teması açık ve sıcak tutmuştum. Türkiye adına onlara iyi ve kötü günde hep bazı bilgileri gönderip bulunduğumuz durumları Türkiye ve Türk toplumunun bakış açısından hep izah etmiştim. Tabii böyle zor günlerde bu ilişkilerin çok faydası oluyor. Lobi faaliyetleri olmadan turizm sektörü hiçbir zaman gerekli hissettiği ticari güveni kazanamayacağını devamlı vurguluyorum.
Turizm sadece iyi otelcilikle gelişmez, sağlam temellere oturmaz.
Sektörün bütün gerekli mevcut kabiliyet ve liyakat sahiplerinin partiler üstü orkestrasyonu ile ancak biz sektör olarak bundan sonra daha sık yaşayacağımız krizleri aşabiliriz diye düşünüyorum.
Şimdi size son iki haftayı biraz detaylandırayım:
Bakan Ersoy dünyadaki tüm Türkiye büyük elçiliklerini ve konsolosluklarını harekete geçirilmesini sağlayarak işe başladı:
Türkiye’nin sertifikasyon çalışmalarının içeriğinin, sağlık hizmet ve hastane ağımızın zenginliğini/ gücünü bulundukları yörelerdeki otoritelere anlatmaları için görevlendirdi.
Esasında Ersoy, bir strateji planı ile çok yönlü yurtdışı piyasalara yaklaşım başlattı.
Önce yabancı piyasalarda Türkiye ile ilgili Korana sürecindeki güvenlik algısını yönetmemiz gerekir diyerek yola çıktı.
Yüze yakın meslektaşına mektup gönderdi ve arkasından telefon ile aradı.
Ayrıca Ankara’da bakanlıkta her gün yabancı ülkelerin büyükelçileri ağırladı ve bilgilendirdi
Bunları bilmeniz için yazıyorum.
Doğru ne varsa yazarım. Yanlış olanları zaten en ağır şekilde yine hep yazdım. Bedelini ödedim.
Ancak şimdi çok zor bir süreçteyiz arkadaşlar!
Kayıplar büyük olabilir. Bu krizin artçıları yolda.
Kişisel ihtiras ve kavgalarımızı itiş kakışlarımızı ötelemek mecburiyetindeyiz.
Biliyorum: Ateş düştüğü yeri yakar.
Herkese buradan güç diliyorum.
Dünyada her turizmci kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor.
Dünyada ne tür oyun oynanıyor, o da belli değil. Her ülkenin gizli bir B planı var. Pis planları olanlar da var.
Ancak şu an bizler için siyaset zamanı değil.
Yazmadan geçemeyeceğim: Önce yeni normalde eski cirolara ulaşmak mecburiyetindeyiz.
Elimizde çok önemli kozlar var.
Dünya’da birinci ligde en ön sırada faaliyet gösteren tur operatörleri ve uçak şirketlerimizin yanında.
Almanya’da özellikle Türk kökenli seyahat acentelerinin ne kadar etkili olabileceğini de yeniden gördüm.
Almanya’da aşağı yukarı 500 tane çok güçlü; Almanlara yoğun satış yapan ve Türkiye’ye 40 tur operatörü üzerinden yüksek sayıda turist gönderen ve kriz anlarında bulundukları bölgelerdeki eğilimi Türkiye lehine dönüştürebilen seyahat acentesi var. Bu seyahat acentelerinin daha yakından tanınmasını istiyorum; gerekirse hepsinin listesini, satış cirolarını ve adreslerini Türkiye’deki kurumlara ileteceğim.
Hüseyin Baraner