Last Updated on 7 Ağustos 2024 by Turizm Günlüğü
Bu yazının amacı ‘insan ve teknoloji’ arasındaki etkileşime ‘turizm’ bağlamında yaklaşarak geleceğe dair yapılan öngörülerden bahsetmektedir. Trans-Humanizm ve turizm
Yaşamın kesin bir biçimde son bulması olarak bilinen ölüm; farklı perspektiflere, kişisel özelliklere, toplumlara, kültürlere ve inanışlara göre çeşitli şekillerde ele alınan ve değişiklik gösteren bir kavramdır (Karakuş ve diğerleri, 2012). Bununla beraber, insanın meraklı ve kusurlu bir varlık oluşu gereği ‘ölüm’ zamanın her döneminde üzerine düşünülen ve kafa yorulan bir konu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu anlamda, “ölümsüzlük” insanlık için daima heyecan duyulan ve ulaşılmaya çalışan bir boyut kazanmıştır. Bu arayış bağlamında bilim ve teknolojik gelişmelerde yaşanan ciddi ilerlemeler şuan için tam ve kesin bir yanıt bulabilmiş olmasa da, yakın gelecekte durumun farklı olabileceğine dair bazı tartışmalar bulunmaktadır. Bunlardan biri ‘trans-humanizm’dir.
Trans-humanizmin insanlığın evrimdeki mevcut durumundan bir sonraki adıma geçişinde önemli bir rol oynayan evre olduğu/olacağı savunulmaktadır. İnsanın kusurlu ve zayıf yönlerini azaltma veya ortadan kaldırma, daha iyi, üstün ve güçlü olmasını amaçlar. Bir anlamda yaşlılık, hastalık ve ölüm gibi kontrolün elimizde bulunmadığı yaşamsal durumları yönetebilir hale gelmek ve bedensel ve zihinsel kapasitemizi yükseltmek gelecekte mümkün olabilir. Elbette ki, bunun için bilim ve teknolojinin imkanlarından yararlanılması gerekmektedir.
Cohen ve Spektor (2020: 179) trans-humanizmin kendi içerisinde ikiye ayrıldığını ileri sürmektedir. Bunlardan biri insan vucüdunu geliştirmeyi (sürüm 1), diğeri onu ortadan kaldırmayı (sürüm 2) hedeflemektedir. Buna karşın, yazarlar ayrımın tam olarak belirgin olmadığını da belirtmektedir.
Trans-humanizmin gelecekte turizm sektöründe önemli yer tutabileceğine dair varsayımlarda bulunulmaktadır. Bu bağlamda, iki turizm türü öne çıkmaktadır: Uzay Turizmi ve Sağlık Turizmi. Bunları kısaca açıklamak gerekirse;
– Kozmik Seyahat ve Uzay Turizmi
Kısa bir zaman önce imkansız gelen, şimdilerde mümkün gibi görünen ve gelecekte belki de olağan karşılanacak ‘göksel seyahatler’ oldukça maliyetli, az kişinin katılım sağlayabileceği, sınırlı/belirli bir güzergahı bulunan ve başta sağlık olmak üzere seyahat sürecinde türlü zorlukların yaşandığı bir olaydır. Şuan için bu turizm türünün tam olarak yapıldığı söylenemez; fakat ‘dünya dışında bir gezegene seyahat ve yaşam’ üzerine çeşitli denemeler ve bilimsel çalışmalar yürütüldüğü söylenebilir.
Cohen ve Spektor (2020) “Transhumanism and Cosmic Travel” adlı makalede, Trans-humanizmin her ne kadar doğrudan asıl amacının kozmik seyahat olmasa da, bu konuda destekleyici ve kolaylaştırıcı bir etkisi olabileceğini ileri sürmektedirler. Trans-humanizm Sürüm 1’de fiziksel ve zihinsel yönden yükseltilen insanın, güneş sistemi içerisindeki gök cisimlerine (gezegenlere veya uydularına) seyahat etme, oradaki koşullara ve yaşama daha hızlı uyum sağlamasına katkı sunabileceği düşünülmektedir. Sürüm 2’nin ise diğer yıldızlara, onların öte gezegenine (exo-planets) veya öte uydularına (exo-moons) daha uzun seyahatler için uygun olabileceği belirtilmektedir. Yıldızlararası H radyasyonunun insan sağlığını tehdit etmesi ve en yakın yıldıza bile yapılan seyahatin ortalama bir insan ömründen fazla olması (örneğin; mevcut hızın, ışık hızının gelecekte %1’den %10’a yükseldiği varsayıldığında bile Proxima’ya seyahatin gidiş-dönüş yaklaşık 80 yılı bulması) yolculuğu zorlaştırmaktadır. Daha doğrusu, imkansızlaştırmaktadır. Bunu mümkün hale getirmek için iki yol olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, Kriyonik (canlı dondurma bilimi) süspansiyon teknolojisi ile mürettebatın yolculuk sürecinde hareketsiz kalmalarını ve kozmik destinasyona varıldığında yeniden canlandırılmasıdır. Böylece, uzay aracına büyük miktarlarda yiyecek, ilaç ve diğer gereksinim duyulan malzemeler için gerekli lojistiği azaltabileceği belirtilmektedir. Bir diğer yöntem ise, bilgisayarlara zihin yükleyerek işlemin gerçekleştirilmesidir. Bilgisayarların insan ihtiyaçlarını duyumsamayışı ve radyasyondan etkilenmeyişi bakımından bu yöntem daha tercih edilebilir görünmektedir.
– Sağlık Turizmi
Trans-humanizm; işgörmeyen uzuvları yeniden kullanılabilir hale getirmek, doğuştan veya sonradan kaybedilmiş/zarar görmüş organların iyileştirmek, insanlığın yüzyıllardır savaştığı çeşitli hastalıklarla mücadele etmek, duyuları güçlendirmek, yaşlanmayı durdurmak, daha uzun yaşamak gibi sağlık ve tıp alanından heyecan verici gelişmelerin yaşanabileceğini müjdelemektedir. Bu bağlamda, trans-humanizmin sağlık turizmine farklı bir soluk getirme potansiyelinin bulunduğu söylenebilir.
Günümüzde vücutlarını teknoloji ile entegre edilerek görünüşlerini, duyularını, özellikleri ve yeteneklerini artıran ve farklılık katan bireyler bulunmaktadır. Yukarıdaki resimleri incelediğimizde biyonik kol (görsel 1), mıknatıssal özellikli parmak uçları (görsel 2), renklerin ses dalgaları yoluyla algılanabilmesini sağlayan anten (görsel 3), kayıt yapan ve kırmızı ışık yayan biyonik göz (görsel 4) ‘artırılmış insan’a örnek olarak verilebilir. Artırılmış bireye dair daha detaylı bilgiyi Avlupınar (2019)’un blog yazısında bulabilirsiniz.
Trans-humanizmin eleştirisi?
Trans-humanizm (artırılmış insan) insan ömrünü uzatma ve ölümsüzlüğe çare olma potansiyeli ile bir yandan olumlu olarak değerlendirilebilecek katkı sunarken, diğer yandan olumsuz bir durumun açığa çıkmasına neden olma riski taşımaktadır. Bu noktada, her geçen gün artış gösteren dünya nüfusu şuan için bile açlık, israf, dünya kaynaklarının tükenmesi, sosyo-ekonomik imkanlar gibi çeşitli problemleri gündeme getirirken, ileri de nüfus patlaması ile daha kaygı verici bir seviyeye gelebilir. Söz konusu durum trans-humanistlerce en önemli problem olarak görülmektedir. Diğer yandan, insan bilincin bütün kapasitesini kullanmasında bedenin bir engel teşkil ettiği ve bunun için yapay zekaya bilincin aktarılmasını ileri süren bir görüş bulunmaktadır. Ancak, bu durumun süreç içerisinde sınıfsal ayrılıkların belirginleşmesine sebep olacağı düşünülmektedir. Bunun yanı sıra insanın kendini artırması evrimin bir parçası olarak sayıldığından, uyumda güçlük yaşayanların olumsuz bir bakış açısı ile değerlendirilmesi söz konusu olabilir (Demir, 2018: 100, 102).
Bunların dışında bazı yazarlarca insanların kendilerini teknoloji ile güçlendirmesinin insanın benzersizliğini ve saygınlığını azaltacağını savunmaktadır. Bu görüş “…teknoloji doğası gereği benzersizliği baltalamaktadır” düşüncesiyle açıklanmaktadır. Buna karşın, teknolojik olarak dönüşmüş/artırılmış bireyler ile dönüşmemiş/artırılmamış bireylerin saygınlık bakımından aynı/eşit olabileceği de belirtilmektedir (Sandler ve Basl, 2010). Başka bir açıdan bakarsak, King (2016: 191-192), teknoloji temelli artırımlar yoluyla kazanılacak yeteneklerin sağlam bedenli insanların uzuvlarını kestirmesinde özendirici bir etkisi olabileceğine dikkat çekmektedir.
Trans-humanizm, tanrısal konum ve role (yaşamdaki belirleyici) insanın sahip olmak istemesi ve bu yöndeki müdahalesi dinsel açıdan eleştiri almasına sebep olabilir (Dağ, 2018). Bunlardan ayrı olarak farklı yönlerde de eleştirilere maruz kalabileceği belirtilmektedir.
Kaynaklar
Avlupınar, Dilara (2019). Vücutlarını Teknolojiyle Birleştirerek Tüm Dünyanın İlgisini Çekmeyi Başarmış 7 Ünlü Cyborg. https://ceotudent.com/vucutlarini-teknolojiyle-birlestiren-cyborg-insanlar
Cohen, Erik, Samuel Spector (2020). Transhumanism and Cosmic Travel. Tourism Recreation Research, 45(2): 176-184.
Dağ, Ahmet (2018). Dünyanın en tehlikeli fikri: Transhümanizm. Yeni Şafak e-Gazetesi. https://www.yenisafak.com/hayat/en-tehlikeli-fikri-transhumanizm-3344574
Demir, Aysel (2018). Ölümsüzlük ve Yapay Zekâ Bağlamında Trans-hümanizm. AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology, 9(30): 95-103.
Karakuş, Gonca, Zehra Öztürk, Lut Tamam (2012). Ölüm ve Ölüm Kaygısı. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 21(1): 42-79.
King, Brett (2016). Augmented (Artırılmış Gerçeklik): Akıllı Dünyada Yaşam. MediaCat.
Sandler, Ronald, John Basl (2010) Transhumanism, Human Dignity, and Moral Status, The American Journal of Bioethics, 10(7): 63-66.