Geçtiğimiz haftalarda sıkça bahsettiğim ve önemle üzerinde durduğum yeni normal mevzusu restoranlar tarafından pek anlaşılmışa benzemiyor. Özellikle ‘normalleşme’ sürecinin -kanaatimce- yanlış algılanması ve olmaması gereken bir hızla yayılması sadece iş dünyasında ya da bizim sektörde değil, tüm toplumda gereksiz bir rehavet yarattı. Bunun sosyal hayata ve iş hayatına yansımaları ise ‘yeni normal’ dediğimizin aslında hayatımız boyunca alıştığımız normalden çok farklı bir ortam yaratmadığını gösteriyor.
Bir maske, bir kolonyayla işin bittiğini düşünen pek çok işletme var!
Son haftalarda şirket olarak ziyaret ettiğimiz, işlerini takip ettiğimiz ya da temasa geçtiğimiz restoran sahiplerinin ve çalışanlarının da bu akıma kapıldığını üzülerek gördüm. Bir maske, bir kolonyayla işin bittiğini düşünen pek çok işletme var. Fakat restoranın ışıltılı duvarlarının ardında dönen koskoca bir operasyonun en basit ‘hijyen talimatlarıyla’ bile düzenlenmediğini söylemek zorundayım. Bu yüzden kapsamlı bir bilinçlenme ve sağduyu ile alınmış kararlara oldukça ihtiyaç duyuyoruz.
Toplum hayatında ‘yemek yeme’ ihtiyacını karşılamaktan çok daha büyük anlamları olan, yoğun ve sürekli bir sosyalleşme alanı hatta bazen kaçış yerleri olarak görünen restoranların bu salgının seyrine olan etkisi oldukça büyük olacaktır.
Karar vericilerin sektöre karşı tutumu hayal kırıklığı
Bakanlıklar tarafından açıklanan genelgenin maalesef yalnızca turistik işletmeleri kapsaması, teşviklerin de yalnızca bu belgeye sahip işletmelere yapılması devletin sektöre karşı tutumunun en büyük göstergesi. İşletmelerin büyük çoğunluğunun turizm işletmesi sıfatını taşımadığını göz önüne alırsak kamu tarafındaki karar vericilerin vizyon ve önceliklerini az çok anlayabiliriz. Süreç boyunca umutla beklediğimiz pek çok adımın ilgili merciler tarafından atılmaması büyük bir hayal kırıklığı olarak nitelendirilebilse de hem sektörümüzün ve canlılığımızın bekası, hem salgının insani boyutu, hem de zedelenen imajımızın toparlanması için ince eleyip sık dokumak gerektiğini savunuyorum.
‘Normal mi, yeni normal mi?’ arasında pek fark yok!
Oturmuş misafir algısının ne kadar kolay yıkılabildiğini hep birlikte gördük, bununla birlikte işletmecilik anlayışı da tüm sektörlerde olduğu gibi bizim sektörde de değişti. Bu günden sonra hem piyasalarda oluşan beklenti, hem de birebirde misafir beklentisi başka boyutlarda olacaktır. Evet, ‘büyük markalar’ olarak tabir ettiğimiz işletmeler elbette kendi ligleri içerisinde oluşan rekabet dolayısıyla bu sağduyuyu göstermek zorunda kaldılar. Fakat sektörde çoğunluğu oluşturan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, önceki yazılarımda bahsettiğim bazı tatsız sebeplerden ötürü, reaksiyon göstermekte yavaş kaldılar. Şimdi görüyorum ki, gündeme ve salgına olan ilgilerinin yerini de başka telaşlar aldı. Dolayısıyla başlıkta bulunan ‘normal mi, yeni normal mi?’ sorusunu sormak zorunda hissettim. Çünkü gözlemlerim ve bu süreçteki deneyimlerimin bana gösterdiğine göre ikisinin arasında pek bir fark yok.
Küçük esnaf ve işletmeciler, kendi başlarının çaresine bakmaktan başka çareleri yok!
Bu senaryoda faturayı işletmeci ya da küçük esnafa kesmek ne kadar doğru bilmiyorum ama yetkili mercilerin adım atmadığı ortamda irili ufaklı tüm işletmelerin kendi göbeklerinin bağını kesmesinin şart olduğunu biliyorum.
Bakanlıklar, devlet ya da yetkili merciiler, adına ne dersek diyelim, tıpkı önceden olduğu gibi gerekli adımları atma gayreti gösteriyor gibi durmuyorlar. Gösteriyorlarsa da buz dağının görünen kısmına tekabül eden kesim için bu adımlar var. Küçük esnaf ve işletmeciler içinse kendi başlarının çaresine bakmaktan başka çare yok.
Bu yolu yalnız yürümek zorunda kaldılar
Sektörün büyük çoğunluğu bu yolu yalnız yürümek zorunda kaldı. Piyasada gördüğümüz, gazetelerde boy boy resimleri dolaşan, televizyonlarda iddialı cümlelerle boy gösteren pek çok tanınmış simanın vaatlerinin sektörün çok büyük bölümü için pek anlam ifade etmediğini hep birlikte görüyoruz. Sektör olarak belki de birlikte hareket etmenin önemini en fazla kavramamız gereken bu zamanda maalesef o tepkiyi gösteremedik. O yüzden, tekrarlamakta fayda var; her işletme sağduyulu tavırlarıyla kendi başının çaresine bakmalı.
Birlikte hareket ettiğimiz, birlik olduğumuz günleri görmek dileğiyle…
Mustafa Oğuz‘un önceki yazıları için linke tıklayın.