Uluslararası yatırımcılar Türkiye’yi neden terk ediyor?

Resmi Gazete'de yayınlandı! 2 yeni banka kurulacak
Resmi Gazete'de yayınlandı! 2 yeni banka kurulacak

Last Updated on 29 Temmuz 2020 by Yaşar Çelik

Türkiye ekonomisi, hükümetin açıkladığı tüm teşvik ve destek paketlerine rağmen uluslararası yatırımcıların ilgisini giderek daha fazla kaybediyor. Son 5 yılda yabancı sermayenin doğrudan yatırımları yüzde 54 geriledi, COVID salgını ile birlikte Hazine iç borçlanma kağıtlarına olan ilgi de rekor seviyelerde düştü. Borsa İstanbul’daki yabancı payı ise 16 yıl sonra ilk kez yüzde 50’nin altına indi.

Peki, uluslararası yatırımcılar neden hızla Türkiye’den çıkıyor?

DW Türkçe’ye konuşan ekonomistlere göre, uluslararası yatırımcıların Türkiye’den uzaklaşmasının en önemli nedeni güvensizlik. Yatırımcılar, Türkiye’de bağımsız bir yargı sistemi ve siyasette öngörülebilirlik olmamasından şikayetçi.

Yatırımlar tüm dünyada düşüyor

Dünya, COVID-19 salgını nedeniyle 2. Dünya Savaşı’ndan beri en derin ekonomik durgunluğu yaşıyor. Dünya Bankası tahminlerine göre, 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 5,2 küçülecek. Euro Bölgesi’ndeki daralmanın ise yüzde 9,1 ile rekor kıracağı öngörülüyor. Pandemi ile ortaya çıkan bu tablo, tüm dünyada yatırımların gerilemesine neden oldu.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), bu yıl küresel doğrudan yabancı yatırımların yeni tip koronavirüsün sebep olduğu ekonomik gerilemenin etkisiyle 2019’a göre yüzde 40 azalmasının beklendiğini duyurdu. Özellikle gelişmekte olan ülkelerden yaşanan para çıkışı, kısa ve orta vadede işsizlik ve enflasyon gibi sorunları artıracak.

Türkiye’den çıkış hızlandı

Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde bulunan Türkiye’den yaşanan sermaye çıkışı ise COVID salgınının etkilerini aşıyor. Uluslararası yatırımcılar, gerek fabrika ve tesis kurmak gibi doğrudan yatırımlarda, gerekse hisse senedi veya Hazine borçlanma kağıdı almak gibi portföy yatırımlarında Türkiye’den hızla uzaklaşıyor.

Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımlar 2015 yılında 20 milyar dolarlara kadar çıkarken 2019’da yabancı yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 35 azalarak 8 milyar 8 milyon dolara kadar geriledi. Doğrudan yabancı yatırımlar 2020’de de sert bir düşüş yaşıyor. Ocak-Mayıs döneminde doğrudan yabancı yatırımlar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28 düşerek 2 milyar 600 milyon dolar seviyesinde geçekleşti.

Bununla birlikte Hazine’nin iç borçlanma senetlerindeki yabancı payı da görülmedik düzeyde düştü. Türkiye’nin Devlet İç Borçlanma Senetleri’ndeki (DİBS) yabancı payı 2017’de yüzde 20 seviyesindeyken bu oran son dönemde yüzde 4’e kadar geriledi. Yalnızca Ocak-Mayıs 2020 döneminde ise yabancılar 40 milyar liralık iç borçlanma senedi satarak Türkiye‘yi terk etti. Hızla Türk Lirası’ndan çıkan yabancı yatırımcıların Borsa İstanbul’daki payı da tarihi düşük seviyelere gerilemiş durumda. Uzun yıllardır Borsa İstanbul’un yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan yabancı sermayenin payı, son dönemde yüzde 50’nin altına gerileyerek son 16 yılın en düşük seviyesini gördü.

Peki uluslararası yatırımcılar neden Türkiye’yi terk ediyor?

“Yabancı sermaye Türkiye’den uzak duruyor”

Ekonomistlere göre, bunun en önemli nedeni Türk ekonomisine olan güvensizlik ve hükümetin yabancı sermayeyi ‘tehdit’ olarak gören söylemleri.

Yabancı yatırımcıların bir ülkede fabrika kurmak gibi doğrudan yatırım yapması için o ülkenin başarılı bir büyüme performansı ve umut vaat eden bir ekonomiye sahip olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erinç Yeldan’a göre, Türkiye’nin 2018’den beri yaşadığı ekonomik kriz ile birlikte uluslararası yatırımcılar gözündeki cazibesi hızla düşmeye başladı. Tüm dünya ekonomilerini sarsan COVID salgınından en derinden etkilenen ülkelerden birinin de Türkiye olduğuna işaret eden Prof. Yeldan, “Bu şartlar altında yabancı sermaye, dünya ortalamalarının üstünde küçülen bir ekonomiye girmekten uzak duruyor” diye konuşuyor.

“İktidar hayali bir düşman yarattı”

Yeldan, uluslararası sermayenin yalnızca doğrudan yatırımlarda değil, finansal yatırımlar yani Türkiye’deki portföy yatırımları konusunda da giderek ülkeden çıkış eğiliminde olduğunu dile getiriyor. Bu konuda hükümetin uluslararası sermayeyi kast ederek bir ‘hayali düşman’ yaratan söylemlerine işaret eden Yeldan, şunları söylüyor:

“Hükümet kendi yanlış politikalarını ve aşırı ısınmış bir ekonominin krize gireceği gerçeğini göz ardı etmek için hayali bir yabancı sermaye düşmanlığı yaratarak aşmaya çalıştı. Spekülatif saldırı diye bir kavrama başvuruldu. Hal böyle olunca sıcak para niteliği olan finansal sermaye de Türkiye’den çıkmayı tercih etti.”

“Yatırımcı bağımsız kurumlar istiyor”

Ancak Türkiye’deki yatırım ortamına ve ekonominin geleceğine olan güvensizlik uluslararası sermaye ile sınırlı değil. Prof. Dr. Erinç Yeldan’a göre, güvensizlik yalnızca uluslararası yatırımcılar içinde değil, yerli sermaye içinde de giderek artıyor.

Yatırımcıların ister uluslararası ister yerli olsun, güvenilir bir ekonomik sistem aradığını kaydeden Yeldan, “Sermaye uzun vadeli planlar yapabilmek için ülkelerde makro ekonomik bir istikrar, bağımsız çalışabilen kurumlar ve her şeyden önce hukukun üstünlüğünü görmek ister. Şu anda bu ortamı göremeyen uluslararası yatırımcılar da yerli yatırımcılar da yatırım planı yapmaya çekiniyor” diye konuşuyor.

“Türkiye’nin riskini almak istemiyorlar”

Uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye olan güvensizliğinin önemli nedenlerinden biri olarak, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanmış olması ve ekonomi bürokrasisi ve özerk kalması gereken kurumların da Saray’a bağlanmış olması öne çıkıyor.

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Ardıç’a göre, böyle bir dönemde uluslararası sermayenin neden Türkiye’den çıktığını tahmin etmek için ‘profesyonel iktisatçı’ olmaya gerek yok. Yatırımcıların Türkiye ekonomisine ilişkin riskleri üstlenmek istemediğini ifade eden Prof. Ardıç, “Niye riskli buluyorlar derseniz, makro ekonomik göstergelerdeki bozulmadan önce Türkiye’deki hukuk ve yönetim anlayışındaki bozulmayı görüyorlar” diyor.

Türkiye’nin OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkeleri içerisinde ‘siyasal hak ve özgürlükler’ sıralamasında son sırada geldiğine, ‘hukukun üstünlüğü’ endeksinde ise 126 ülke içerisinde 109’uncu sırada olduğuna dikkat çeken Ardıç, “İşte bu verilerin ortaya çıkardığı tablo, uluslararası yatırımcıların güven eksikliğinin temelini oluşturuyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Demokrasiyi güçlendirmek gerekiyor”

Peki bu olumsuz tabloyu, geri çevirmek ve yatırımcıların yeniden Türkiye’ye yönelmesini sağlamak mümkün mü?

Prof. Ardıç, bu soruya “Bu tabloyu iyileştirmenin yolu demokrasiden geçiyor” diyor. Hükümetin bir an önce ekonomideki sıkıntıları giderecek adımlar atması gerektiğine işaret eden Prof. Ardıç, “Ama belki de bundan da önce hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi alanlarda da iyileştirici adımlar atılması gerekiyor ki, uluslararası yatırımcı Türkiye’yi yeniden radarına alsın” şeklinde konuşuyor.

Aram Ekin Duran ©Deutsche Welle Türkçe