Temmuz ayından bu yana kulak ardı edilen korona önlemleri Kurban Bayramı süresince had safhaya ulaştı. Yazılı ve görsel basına yansıyan manzaralar ve Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan günlük veriler hastalığın artışa geçtiği yönünde sinyaller vermeye başladı.
Ülkemizde ve birçok Avrupa Ülkesinde COVID-19 ile ilgili yaşanan vakalardaki düzelme eğilimi nedeniyle, birçok yasak kaldırılarak yeni düzene geçildi. Ancak ne yazık ki alınması gereken hayati önlemler çok geçmeden unutuldu gitti. Aslında önlemler basit (maske, mesafe, temizlik) Kim bilir, belki de insan kalabalığında kaybolan bilinçler nedeniyle önlemlere riayet edilmiyor. Oysa çok basit bir yöntem, maske, mesafe, eve, işyerine varınca ellerini dezenfektan ile temizle veya sabun ile yıka ve bolca durula. Sanırım insanoğlu alınması gereken önlemler basitleştikçe uygulamada sıkıntılar yaşıyor. Bunun bugüne kadar yaşanmış çokça örneğini saymamız mümkün.
Sağlık Bakanı her gün ‘Sosyal mesafe ve maskenin öneminden bahsediyor, rakamla açıklıyor ve uyarılarda bulunuyor. Ancak sanırım ne demek istediğini kimseye anlatamıyor, insanlarda ısrarla anlamak istemiyor. Baktığımız zaman bayram süresince şehirler, tatil yöreleri, sahiller, plajlar, restoranlar, kafeler, toplu taşıma araçları, market ve pazar yerleri ardına kadar doldu. Bu durumun bayram sonrası da devam edeceğe benziyor. Oysa bundan herkes şikâyetçi ancak herkes ortalıkta ve büyük çoğunluk ısrarla maskesiz dolaşıyor ve sosyal mesafe kuralına uymuyor. İçinde bulunduğumuz durumun özeti kısaca böyle.
Oysa salgın tüm dünyada ve Ülkemizde artış göstermeye başladı. Hastanelerde yoğun bakım ünitelerinde tüm yataklar dolu. Bunun anlamı yaklaşmış tehlikenin ne boyutlarda olduğunu gösteriyor. Ayrıca burada hiç kimse sorumluluğu Sağlık Bakanlığına ve/veya devletin diğer bir kurumuna atmasın. Çünkü alınması gereken kuralların uygulayıcısı konumunda yegâne sorumlu olan bizleriz.
Tüm dünyada ve ülkemizde ısrar ile üzerinde durulan ve neredeyse her gün dikte edilen Sosyal Mesafe – Maske – Temizlik üçlemesi dillerde pelesenk olmasına rağmen, tüm ülke insanlarının buna pek riayet etmemesi veya önemsememesi görülmektedir. Bu yazıda sormak istediğim bazı madde başlıkları var. Bunların cevaplarını kimden alacağım meçhul ancak belli ki yürekleri serinletmek adına cevapları beynimizde harmanlayıp kendi kendimize vermeye çalışacağız.
Başlıyoruz…
- Bayram süresince otellerde yaşanan %100 doluluk oranından ve kazanılan paradan dolayı tesis sahipleri mutlu oldular mı?
- Daha önce açıklanan maksimum %50 doluluk zorunluluğu unutuldu ve önemsenmedi mi?
- Bu noktada tesisleri denetleyen herhangi bir mekanizma devreye girdi mi?
- İnsanlar otellerde sözüm ona balık istifi tatil yaptılar. Bundan hiç kimse rahatsız olmadı mı?
- Sahil ve plajların bu derece dolu olması nedeniyle kimse virüs bulaşır diye rahatsız olmadı mı?
- Yiyecek ve İçecek hizmeti veren mekanlarda sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyuldu mu?
- Mekânları denetleyen bir mekanizma devreye girdi mi?
- Yollarda, parklarda ve yeşil alanlarda maskesiz dolaşırken kimse tedirgin olmadı mı?
- Ormanlık alanlarda mangal yapan vatandaşlar sosyal mesafeye uymayı hiç düşünmedi mi?
- Toplu taşıma araçlarında hem araç şoförleri hem yolcular kurallara uyma konusunda hassasiyet gösteriyorlar mı?
- Havayolları yolculuklarında yolcu koltuğu mesafe (bir boş/bir dolu koltuk) kurallarına uydu mu?
- Bayramda yaşanan yoğunluk rezaletinin yansıması birkaç hafta sonra kendisini hastanelerde hissettirdiğinde (umarım böyle bir şey olmaz) kimse rahatsız olmayacak mı?
- Yapılan muhtelif açıklamalarda Hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerinin %100 dolu olduğundan bahsediliyor. Bu duruma sebebiyet veren insanlar kendi üzerilerinde bir sorumluluk hissediyorlar mı?
- Çocuk, genç ve yaşlı, her yaş grubundan insanın kendi koruyucu önlemini alması gerektiği yeterince anlatılamadı mı?
- İnsanlarımız genel olarak Covid-19 salgını hakkında ne düşünüyorlar, bu salgın hastalık onlara şaka falan mı geliyor yoksa olayın önemi halen anlaşılamadı mı?
Bu sorular böyle uzayıp gider sevgili okuyucular. Şu anda bizlerin kendimizi korumaktan başka yapabileceğimiz bir eylem yok. Bu neredeyse tüm ülkeler için geçerli olan bir kural. İster Avrupa, ister Amerika, ister Japonya, olayın ehemmiyeti aslında o ülkelerde yaşayan insanlar tarafından tam olarak kavranmış gibi gözükmüyor. Anlayacağınız kural tanımamazlık sadece bizim topluma mahsus değil.
Çok üzgünüz ancak bizim de bu şekilde hareket eden kitleleri tebrik etmekten ve ortaya çıkan sonuçlardan dolayı yakınlarına başsağlığı dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden…
Sağlık ile kalın
Can Bekin