Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye tanıtım çalışmaları kapsamında açtığı ‘Kültür Portalı’ web sayfasında kendinizi antik çağlarda hissedeceğin benzersiz bir deneyime davet ediyor. Yüzyıllar boyunca bu topraklarda var olmuş medeniyetlerin, geride bıraktığı 11 muhteşem arkeolojik eser sizi bekliyor.
İşte kulturportali.gov.tr editörleri tarafından seçilen ‘Türkiye’de Görebileceğiniz 11 Eşsiz Arkeolojik Eser’ şöyle:
Göbeklitepe T Formlu Taşlar – Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine kaydedilen Göbeklitepe, bu büyüklükteki en eski anıt ve ilklerin ötesinde, birçok anlamda tarihin sıfır noktasını oluşturmaktadır. İnsanın avcı toplayıcı olarak yaşamını sürdürdüğü bir dönemde, ileri düzeyde mimarlık gerektiren tapınaklar inşa etmesi tüm dünyada şaşkınlık yaratmıştır. Tarih öncesi insanın inanç dünyasını yansıtan, animist figürlerle zenginleştirilmiş tapınaklar ve bu tapınaklarda bulunan dikili taşlar Göbeklitepe’yi arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olmasını sağlamıştır.
Göbeklitepe’den çıkarılan aslan, boğa, tilki, turna, yılan ve insan formlu ve özel figürlerin olduğu dikili taşlar ortalama 4-6 metre yükseklik ile 10-14 ton ağırlığındadır. Bu dikili taşlar, Göbeklitepe Örenyeri’nin yaklaşık 500 metre kuzeyinde bulunan taş ocağından T formu verilerek yekpare bir biçimde yontularak tapınak alanına getirilmiştir. Dikili taşların üzerindeki betimlemeler zengin bir iç dünya, detaylı bir matematiksel bir hesap ve gelişmiş bir tekniğin sonucudur.
Celsus Kütüphanesi – İzmir Efes Örenyeri
2015 yılında UNESCO Dünya Mirası olarak tescil edilen Efes’in en gösterişli yapılarından birisi olan Celsus Kütüphanesi, Konsül Gaius Julius Aquila tarafından babası Asya Genel Valisi Celcus Polamaeanus adına MS 117 yılında bir anıt mezar olarak yaptırılmıştır. Yapı, hem kütüphane hem de mezar anıtı olarak bilinmektedir.
Yapının, oldukça gösterişli mimari süslemeleri olan ön cephesi dört çift sütunla taşınmaktadır. Her çift sütunun arkasında birer niş, arasında birer kapı ve pencere bulunmaktadır. İki kenarında heykel kaideleri bulunan cepheden kütüphanenin içine geçişi sağlayan üç kapı bulunur. Kütüphane cephesinin üst katında bulunan pencereler, kapıların üzerine gelecek şekilde tasarlanmıştır. Yapıda, dokuz basamaklı geniş bir merdivenle çıkılan, simetrik olarak yerleştirilmiş üç kapı bulunur. Cephenin nişleri içinde dört heykel görülmektedir. Orijinalleri Viyana Efes Müzesi’nde sergilenen bu heykeller, Celsus’un erdemlerini sembolize eder. Buna göre soldan sağa Sophia bilgeliği, Arete özgüveni, Ennoia muhakeme gücünü ve Episteme bilginliği temsil etmektedir.
Afrodit Tapınağı – Aydın Afrodisias Örenyeri
2017 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren ve günümüzde çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biri olan Afrodisias Örenyeri’nin en önemli yapısı kuşkusuz Afrodit Tapınağıdır. Tapınağın ilk yapımı Arkaik devirde gerçekleştirilmiştir. Tapınak, MS 500 civarında kiliseye dönüştürülmüştür. Bu özenli ve detaylı dönüşüm, aynı zamanda muazzam bir mühendislik girişimdir. Tam anlamıyla ters yüz edilen tapınağın içi dışına çıkarılmıştır. Afrodit Tapınağı’nın günümüzdeki yapısının, Geç Antik Çağ’da dönüştürülmüş olan kilise olduğu bilinmektedir.
Arsuz Stelleri – Hatay Arkeoloji Müzesi
Arsuz Stelleri 2007 yılında Hatay’ın Arsuz ilçesinin Uluçınar bölgesinde bir donanma üssü arazisi içinde bulunmuştur. Şu an Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Arsuz Stelleri içerdiği şahıs ve yer adları bakımından, bölgenin tarihine ve tarihi coğrafyasına ait çok ilginç bilgiler içermektedir.
Yaklaşık olarak 2.2 metre yüksekliğinde ve 0.5 metre genişliğinde olan stellerin ön yüzlerinde kanatlı bir güneş kursunun altında muhtemelen kralı temsil eden bir erkek figürün elini tutmuş bir şekilde Fırtına Tanrısı resmedilmiştir. Her iki stelin üzerinde 8 ve 9 satırlık birer hiyeroglif yazıt bulunmaktadır. Stellerin yazıtları birbirlerinin kopyasıdır. Metnin yazarı kendisini, Kral Manana’nın oğlu Walistin Kralı, kahraman Suppiluliuma olarak tanıtır. Tahıl tanrısının ve Şarap tanrısının yardımlarıyla babasının gücünü ve adaletini aldığını söyleyerek döneminin refahına değinir. Daha sonra düşman ülkelere karşı kazandığı zaferlerden söz eder.
Antoninler Çeşmesi – Burdur Sagalassos Örenyeri
2009 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne giren Sagalassos Örenyeri’nin içinde bulunan Antoninler Çeşmesi Sagalassos’un en özel yapısıdır. Roma İmparatorlarından Marcus Aurelius döneminde yapılan çeşme, MS 160-180 yıllarında Yukarı Agora’nın kuzeyine inşa edilmiştir. Görkemli çeşmenin yapımında yedi farklı renkli taş kullanılmıştır.
Tek katlı çeşme 28 metre uzunluğunda ve yaklaşık 9 metre yüksekliğindedir. Her iki ucunda dışarıya doğru çıkıntı yapan sütunlu birer podyum (edikula) yer alır. Çeşmenin iki ucundaki edikulaların alınlıklarında sarmal süsler kullanılmıştır. Diğer alınlıklar yarım daire veya üçgen biçimlidir. Ortalarında Medusa başı kabartmaları yer alır. Çeşmenin en sağ ve en solunda ise Dionysos’a ait heykeller vardır.
Büyük Artemis Heykeli – İzmir Efes Müzesi
Artemis, Yunan mitolojisinde Zeus ile Leto’nun kızı, Apollon’un kız kardeşi olarak bilinmektedir. Roma mitolojisindeki adı Diana’dır. Vahşi doğanın, ormanın, avcılığın ve ayın tanrıçasıdır.
Büyük Artemis Heykeli, Anadolu’nun tarih öncesi çağlardan beri ana tanrıçası olan Kybele ile özdeşleşmiş olan bereketi temsil eder. Efes’te Prytaneum’da bulunmuş olan kolosal heykel Efes’li Artemis’in tüm özelliklerini taşır. Tanrıçanın elbisesi, dikdörtgenimsi bölmelere yerleştirilmiş Efes’in simgesi olan arı ile aslan, koç, geyik, grifon ve rozet kabartmalarıyla süslenmiştir. Bu bezemeler tanrıçanın hayvanlar üzerindeki hâkimiyetinin göstergesidir.
Orfeus Mozaiği – Şanlıurfa Haleplibahçe Mozaik Müzesi
Edessa (Urfa)’da günümüzde bilinen en erken tarihli mozaik Roma İmparatorluğu’nun vasal krallığı olan Osrhoene krallığı dönemine (MS 194 yılına) tarihlenen ve mitolojik figür olan Orpheus (Orfeus) tasvirli mozaiktir. Mozaikte lir çalan ozan Orpheus’un etrafına toplanan çeşitli hayvanlar müziği dinlerken tasvir edilmiştir. Ozan Orpheus, orfizm denilen mistik inancın kurucusu sayılmaktadır.
İskender Lahdi – İstanbul Arkeoloji Müzeleri
İskender Lahdi, üzerindeki betimlemeleri ve tarihsel anlatımıyla dikkat çekici özelliktedir. MÖ 4. yüzyıla sonuna tarihlenen eserin İssos Savaşı sonrasında İskender tarafından Sidon tahtına oturtulan Abdalonymus’a ait olduğu düşünülmektedir.
Lahit adını eserin kabartmasında yer alan Büyük İskender figüründen alır. Dünyaca ünlü olan lahit Türk müzecilik tarihinde önemli bir yere sahiptir. Eser, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin en nadide parçalarından biri olarak sergilenmektedir.
Çingene Kızı Mozaiği – Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi
Zeugma Müzesinin en kıymetli eseri MS 2’nci yüzyıl tarihli Maenad ya da daha bilinir adıyla Çingene Kızı Mozaiği’dir. Maenad Villası’nda yemek odasının taban mozaiğinin geriye kalan tek parçasını meydana getiren figürün gözlerindeki mahzun ifade, bu mozaiği müzenin en beğenilen buluntusu yapmış ve Zeugma’nın Mona Lisa’sı olarak adlandırılarak antik kentin ve müzenin simgesi haline getirmiştir.
Zeus Tapınağı – Kütahya Aizanoi Antik Kenti
Aizanoi Antik Kenti’nde bulunan Zeus Tapınağı MS 1. yüzyılda İmparator Domitianus döneminde inşasına başlanılmış MS 2. yüzyılda İmparator Hadrian döneminde inşası tamamlanmıştır. Bir tepe üzerine kurulmuş olan ve şehrin önemli dinsel yapısı olarak görülen tapınak dünyanın en iyi korunmuş Zeus Tapınaklarından biridir. Tapınağın ön galeri duvarlarında İmparator Hadrian’i ve Aizanoi için önemli hizmetler görmüş Apuleius’u öven yazıtlar yer almaktadır.
Tanrılara sunulan hediye ve sunakların saklandığı depo, Anadolu’nun toprak ve bereket tanrıçası Kibele’nin kült yeri olarak kullanılmıştır. İnşa edildiği günden bugüne ayakta kalmayı başarmış tapınak bölgede yaşayan insanların izlerini üzerinde barındırır.
Puzur İştar / Mari Prensi Heykeli – İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Dioritten yapılmış Puzur İştar Heykeli; Babil’de II. Nabukadnezar’ın saray müzesinde bulunmuştur. Babil’e, Yeni Babil Çağı’nda, Mari’den savaş ganimeti olarak getirildikleri düşünülmektedir. Puzur İştar heykelinin başı, Berlin Müzesi’ndeki aslının mulajıdır.
Giymiş olduğu “Sümer paltosu” püskül ve saçaklarla süslüdür. Sarık şeklindeki serpuşunu tanrılara mahsus boynuzlarla süslemekle o zamanki krallar gibi kendisinin de ilahlaştırılmış olduğunu göstermiştir.
Puzur İştar’ın ellerinin altındaki çivi yazılı kartuşta “Heykelin sahibi ve Mari Prensi Puzur İştar” yazılıdır. Elbisenin altındaki kitabeye göre heykel; prens ve babası Tura – Dagan adına birçok tanrıya adanmıştır.