Last Updated on 9 Ekim 2020 by Yaşar Çelik
Mesleğim icabı; sevdiğim ve ilgi duyduğum rotalarda ya da alanlarda tasarlanan yeni mekanları araştırmak, gözlemlemek her daim hoşuma gidiyor. Artık İstanbul’da yaşamasam da, Türkiye’nin her sektör için hızla atan kalbi olan bu şehirdeki yeni tasarımları, tasarımcıları ve mekanları el verdiğince takip etmek beni hem zinde tutuyor, hem de gündemden kopmama engel oluyor.
İşte bu arayışların birinde karşıma çıkan ‘Urban Bread’ bildiğimiz ‘ekmek fırını’ konseptinin, bana göre, günümüze göze batan bir çaba göstermeden başarı ile uyarlanmış hali. Gelin markanın yeni mekanında tasarım için kolları sıvayan Y.İç Mimar Renda Helin Çilalioğlu Çizer’den dinleyelim hikayeyi…
– Merhaba Renda Hanım. İlgimi çeken bu ekmekçinin hikayesini sizden dinlemek isterim. Proje tam olarak nerede yer alıyor ve nasıl bir hizmet için tasarlandı?
Proje, İstanbul Göktürk’de Camii Sokak No: 14 ‘de yer almakta. 55 m²lik bir alanda hem satışa yönelik hem de kafe olarak tasarlandı. Müşterilerine kaliteli ve doğal bir ortamda, artizan fırın ürünleri ve kaliteli bir kahve ile keyifli zaman geçirmelerini sağlayan bir hizmet sunmak için tasarlandı.
– Urban Bread için nasıl bir tasarım hikayesi oluşturuldu?
Urban Bread ilk olarak ekşi mayalı ekmekleri ile bilinen bir marka ve biz de bu noktadan yola çıkarak ekmeğin ana ham maddesi undan yani buğdaydan yola çıktık. Buğdayın dönüşüm hikayesi aslında ana temamız diyebiliriz. Buğdayın una, undan ekmeğe geçiş hikayesi ve çıkan ekmeğin tamamen bir sanat eserine dönüşmesi ana hikayemizdi. Bu nedenle her ekmek bir tablo gibi özel bir spotla aydınlatıldı ve adeta bir sanat evinde veya bir sergide geziyormuşçasına bir etki ile ürünler vurgulandı Ekmek sofralarımıza ulaşana kadar büyük bir emek sarf ediliyor ve biz de bu emeğe dikkat çekmek istedik.
– Markalaşma çalışması da sizin tarafınızdan mı yapıldı yoksa hali hazırda bir markanın gerçek mekanı ile buluşma öyküsü müdür bu proje?
Markanın sahibi iki ortak, 2017 Aralık ayında Gayrettepe’de açtıkları dükkanlarından sonra Göktürk’te açacakları yeni mekanları için bizimle çalışmaya karar veriyorlar. Biz de, markanın daha çok, mekânsal anlamda tasarımlarını ele aldık ve bir hikayeye dönüştürdük.
– Hangi malzeme, renk ve dokuları tercih ettiniz?
Konumuz buğday ve onun işleyiş hikayesi tamamen doğallık üzerine kurulu olunca konseptte haliyle doğal malzemelere ve ham görüntülere ağırlık verdik. Ham taş görüntüsü, eski bir değirmen havası, uçuşan kır çiçekleri ve buğdaylar ana malzemelerimiz ve dokularımız oldu. Renk seçimlerinde tamamen malzemelerin kendi dokularıyla ortaya çıkan doğal renkleri tercih ettik ve bunu İskandinav tarzı ile harmanladık.
– Ekmekçilik son yıllarda hayli değerli bir hale gelse de sadece bir ürün çeşidi üzerinden ilerlemek, özellikle böyle bir dönemde marka sahipleri için zorlayıcı olabilir. Mekanı daha cezbedici kılmak adına başvurulan tasarım kriterleri, eklemeler, çıkarmalar, kısacası marka için ekstra önerileriniz oldu mu?
Mekanı daha cezbedici hale getirmek için mutlaka açık havada oturulan bir dükkan seçilmesinin gerekliliğini ve açık havada oturmanın önemini vurguladık. Açık hava özellikle tüm işletmeler için en büyük avantaj. Hem satış hem kafe özelliği olduğu için mekanda bu iki özelliğin fonksiyonlarının düzgün işlemesine çok önem verdik ve markaya değer katabilecek diğer markalara ait stant tasarımlarını da aynı vurgu ile öne çıkarttık.
– Urban Bread’in hedef kitlesi kimdir? Kimlere hizmet vermeyi hedefleyerek tasarlandı?
Mekanın hedef kitlesi, sağlıklı beslenmek ve iyi ekmek tüketmek isteyen herkes aslında. Diğer yandan Urban Bread, sessiz&sakin bir ortamda kahvesini içip günün yorgunluğunu atmak isteyenler için de bölgedeki ideal tek adres diyebiliriz.