Ahmet Aras: Sürdürülebilirlik, turizm için anahtar kelimedir

Last Updated on 31 Ekim 2020 by zaggor

“Destinasyon yönetimi” kavramı turizmde giderek önem kazanan bir kavram… Destinasyon yönetimini Türkiye’de geliştirmek adına önemli çalışmalara ve ilklere imza atan Bodrum Tanıtım Vakfı’nın Yönetim Kurulu ve Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Turizm Günlüğü‘ne önemli değerlendirme ve analizlerde bulundu.

2000’li yılların başında BM Dünya Turizm Örgütü, artık destinasyonların yönetim, pazarlama ve tanıtım süreçlerinin entegre bir yapı ile yürütülmesi gerektiğini ve kamu – özel sektör iş birliğinin destinasyonların planlama, tanıtım, yönetim ve organizasyonunda en ideal örgütlenme olduğunu açıkladı. Artık günümüzde öne çıkan turizm ülkelerinde “entegre destinasyon yönetimi” büyük öneme sahip konumda.

Bodrum Belediye Başkanı ve Bodrum Tanıtım Vakfı BOTAV’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlenen Ahmet Aras; belediye başkanlığı öncesinde Bodrum ve Türkiye turizmi adına önemli çalışmalar yürüten bir isim…

Hem özel sektörde hem de yerel yönetimler alanında görev alan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Türkiye’de “destinasyon yönetimi” kavramına yönelik algı, bu alanda yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar ve bu çerçevede Bodrum’da hayata geçirdikleri proje, çalışmalar hakkında Turizm Günlüğü‘ne değerlendirmelerde bulundu.

Destinasyon yönetimi konusunda yönelttiğimiz sorular doğrultusunda Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın analiz ve değerlendirmeleri şu şekilde: 

“Destinasyon yönetimi”, Türkiye turizminde sorunların aşılmasında nasıl yardımcı olabilir?

Turizmde, bölgesel yönetim, tüm paydaşların kararlara katılımı açısından son derece önemli. Bir destinasyonun tanıtımı, pazarlaması ve markalaşma süreci, tüm paydaşların entegrasyonu ile başarıya ulaşabilir. Ülkemizde henüz bu anlamda başarılı bir destinasyon yönetimi örneği göremiyoruz. Özellikle sektörün içinde bulunduğu süreç, bu eksikliği daha da belirgin hale getirdi. Çünkü turizmde algılar hızla değişiyor. Tercihler değişiyor. Bu süreçte küresel salgının da çok büyük bir etkisi oldu.

“BİR DESTİNASYONUN REKABET GÜCÜ, SUNDUĞU ÜRÜNLERİN BÜTÜNLEŞMESİ İLE ARTAR”

Bunun bir adım sonrası, tüm bölgelerde turizm hareketliliğinin ve turizm ekonomisinin geliştirilmesidir. Sektöre her anlamda bütüncül bakmak zorundayız. Elbette her destinasyonun kendi yönetim stratejisi olacaktır fakat Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde yaşanacak sorun, diğer tüm bölgeleri de etkileyeceğinden gelişimi genele yaymak şart.

“HER BÖLGE, KENDİ ÖLÇÜTÜNDE BİR MARKADIR”

Türkiye’nin mevcut koşulları göz önüne alındığında “destinasyon yönetimi” nasıl kurgulanmalıdır?

Öncelikle seyahat ve turizm sektöründeki tüm yerel unsurların etkin katılımı sağlanmalı. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TTGA) kurulması çok önemli bir adımdı. Bu ajans, Türkiye’nin sahip olduğu tek destinasyon yönetim örgütü olan Kültür ve Turizm Bakanlığı uhdesinde kuruldu. Ağırlıklı olarak özel sektörden gelen üyelerin oluşturduğu bu ajans, Türk turizminin yakın ve uzak gelecekteki başarısı açısından büyük önem taşıyor. Ancak sürdürülebilir destinasyon yönetimi için yapılması gereken, yerelden başlayan bir çalışmadır. Bu nedenle bölgesel ve daha küçük coğrafi alanlarının turizm yönetimi ve pazarlamasını gerçekleştirecek örgütlere ihtiyaç var. Çünkü her bölgenin kendine özgü değerleri, coğrafi, kültürel, tarihi ve ekonomik özgünlükleri söz konusu. Bunların öne çıkarılması için yerel iş birliği ve uzlaşı ile oluşturulmuş bölgesel plan ve modellere ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Her bölge, kendi ölçütünde bir markadır. Bu markaların hiçbirini şu anda layıkıyla kullanabildiğimizi söyleyemeyiz. Bodrum da bu markalardan biri. Dünyada, Bodrum’un sahip olduğu değerlerin onda birine bile sahip olmadığı halde Bodrum’dan kat kat fazla turist ağırlayan kentler var. Bodrum markasını değerlendirebilmek için, Bodrum’a özel bir destinasyon yönetimini hayata geçirmek gerekir.

Dünyada başarılı olan ve genel kabul gören uygulama, destinasyonları yönetmenin en iyi yolunun kamu-özel sektör ortaklığı şeklinde olduğu yönündedir. Türkiye’de kamu ve özel sektör arasındaki görev paylaşımı nasıl olmalıdır?

Yerel destinasyon yönetim örgütüne sahip olmayan kentlerimizde, ulusal destinasyon yönetiminden sorumlu olan Bakanlığın örgütlenmesi kamu ve özel sektör iş birliği için güzel bir başlangıç olacaktır. Çünkü çoğu destinasyon, tanıtım, pazarlama için bakanlık desteğine ihtiyaç duymakta.

“BAKANLIK KOORDİNATÖR GÖREVİ ÜSTLENMELİ”

Ancak destinasyon yönetimi ulusal çatı altından yönetilir ve yerel dinamikler saf dışı bırakılırsa, bu da sorunlara yol açacaktır. Bu nedenle yereldeki örgütlenmeye, kamu ve özel sektörün eşit katılımı sağlanmalıdır. Bakanlık koordinatör görevi üstlenmeli, merkezi yönetim, yerel yönetim ve varsa üniversite kamuyu temsil ederken, acentalar, konaklama, yeme-içme ve eğlence sektörü temsilcileri, meslek odaları ve diğer ilişkili paydaşlar da özel sektör temsilcisi olarak bu oluşumda yer almalıdır.

BOTAV TÜRKİYE’DE DESTİNASYON YÖNETİMİ ADINA KURULAN İLK VE TEK KURULUŞTUR

Üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin ve yerel halkın destinasyon yönetimindeki önemi nedir? Bu paydaşlara düşen görevler neler olmalıdır?

Bodrum özelinde değerlendirmek gerekirse, Bodrum’un bir turizm destinasyonu olarak yönetimine ilişkin yapılan ve yapılacak tüm çalışmalara, bu kentin yaşayanları yani yerel halkı müdahil olmak durumundadır.

Bodrum’u hiç tanımayan bir karar mekanizması, konusunda uzman da olsa sunduğu projelerle yerel halk tarafından benimsenmeyebilir. Yerel kültürü, dokuyu, kent kimliğini yansıtan, o yörenin halkı, o yörenin sektör temsilcileridir. Biz Bodrum’da bu örgütlenme yapısını BOTAV’ı kurarak çözdüğümüze inanıyoruz. Türkiye’de destinasyon yönetimi adına kurulan ilk ve tek kuruluştur Bodrum Tanıtma Vakfı. Bünyesinde, turizm sektörünün tüm paydaşları yer almaktadır. Hem koordinasyonu sağlamakta hem de ortak aklı harekete geçirmektedir. Türkiye’ye de bu anlamda çok doğru bir model teşkil ettiğine inanıyoruz.

TGA’NIN KONUMU NE OLMALIDIR?

Destinasyon yönetimi alanında Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) konumu ne olmalıdır?

TGA, Türkiye’nin turizm potansiyelini tam olarak ortaya çıkaracak turizm master planlarını hazırlaması gereken oluşumdur. Yatırım yapmak isteyen sektör mensupları için kolaylaştırıcı, destinasyonlar için de yol gösterici bir koordinasyon, iletişim örgütü gibi çalışmalı. Turizm çok dinamik, değişken bir sektör. Bürokrasinin sektörü yavaşlatan değil, ivme katan bir anlayışla çalışması gerekiyor. Bu anlamda, özel hukuk hükümlerine tabii bir kuruluş olarak TGA Türkiye’nin turizm hedeflerine ulaşması, turizm ürünlerinin dünyaya tanıtılması ve yeni olanakların keşfedilmesi için tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine öncülük etmelidir. Turizmde özel sektör ve devletin birlikte çalışabileceği bir ortam sağlamalı, finansmanda iş birliğini de bir sisteme bağlamalıdır.

“ULUSAL DÜZEYDE DESTİNASYON YÖNETİMİ ANLAYIŞI, GERÇEKÇİ DEĞİL”

Sizce bugüne kadar Türkiye’de destinasyon yönetimi uygulanmamasının önündeki engeller nelerdir?

Ulusal düzeyde destinasyon yönetimi anlayışı, gerçekçi değil. Turizmde başarıyı elde eden ülkelere baktığınızda, mikro destinasyon örgütlenmelerine yöneldiklerini görebilirsiniz. Türkiye’de de bu tarz örgütlenmelere ihtiyaç var. Turizmde genel anlamda Türkiye’deki destinasyonlar hak ettikleri başarıyı yakalamıyorsa, bunun en önemli nedeni, altyapı sorunlarıdır.

“ALTERNATİF TURİZM ALANLARI GELİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”

Turizm bölgelerinin muazzam potansiyelini sezonluk olmaktan çıkarıp, tüm bir yıla yayabilmemiz gerekiyor. Alternatif turizm alanlarını geliştirmek durumundayız. Tüm bunlar olduğu taktirde, destinasyon yönetimini etkin bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Burada ilk adım, turizm bölgelerindeki belediyelerin bütçesinin kış nüfusuna göre değil, yazın hizmet ulaştırdıkları nüfusa göre yeniden dizayn edilmesidir. Sahil bölgelerindeki kıyı talanlarının önüne geçilmeli, nitelikli turizm için de eğitime ağırlık verilmeli. Merkezi hükümetin sektöre yönelik teşvik ve desteklerinin de yeniden değerlendirilmesi şart.

Destinasyon tanıtımı mı? Destinasyon yönetimi mi?

Destinasyon yönetiminde, turizmin tüm aktörlerini bütün olarak ele almamız gerekiyor. Ve bu aktörlerin birlikte hareket etmesi kastediliyor. Sadece iklim değil, ya da sadece bir bölgenin tarihi, kültürel zenginlikleri değil, işletme türleri değil, bir tatil için tüketicinin aradığı tüm özellikler ‘destinasyon yönetimi’ kavramının içine dahil ediliyor. Planlama, örgütlenme, idare ve koordinasyonun sağlanmasını kastettiğiniz destinasyon yönetimi, mikro ölçekte değerlendirildiğinde doğru bir tanım olabilir. Yani Bodrum için destinasyon yönetiminden söz edebilir ve bunu hayata geçirebilirsiniz. Ürünü oluşturmak, ürünü turizme entegre etmek, diğer turizm ürünleriyle birleştirmek, tüm bölge işletmelerini, unsurlarını, bu ürünle uyumlu hale getirmek ve sunmak. Bunun için finansal kaynak sağlamak. Fakat, Türkiye turizmi için destinasyon yönetimi her ne kadar istenen bir strateji olsa da gerçekçi değil. Burada destinasyon tanıtımı kavramı daha öne çıkıyor ister istemez.

“BODRUM, DESTİNASYON YÖNETİMİNDE TÜRKİYE’YE MODEL OLABİLECEK BİR TURİZM KENTİ”

Bölgenizde, destinasyon yönetimine ilişkin atılan adımlar, yapılan çalışmalar nelerdir?

Bodrum bu konuda Türkiye’ye model olabilecek bir turizm kenti. Bodrum’un tanıtım gücü, 1996 yılında kurulan Bodrum Tanıtma Vakfı ile bir destinasyon yönetimine kavuştu. 24 yıl önce turizmciler tarafından kurulan bu oluşum, kurulduğu günden bu yana Bodrum’un tanıtım faaliyetlerini gerçekleştiriyordu. BOTAV, 2020 yılında bir dönüşüm sürecine girdi. Global turizm pazarından daha fazla pay alınabilmesi ve Bodrum’u başta dijital mecralar olmak üzere en etkili platformlarda tanıtabilmek amacıyla yeni bir tanıtım stratejisi belirlendi.

VISIT BODRUM PROJESİ

Bu kapsamda Bodrum her mecrada, tüm argümanlarıyla, tarihi, kültürü, doğal değerleri, iklimi, insanı, sanatıyla bütüncül bir anlayış içinde tanıtılacak. Bu anlamda atılan ilk büyük adım Visit Bodrum projesi oldu. Bu proje, Bodrum’un dijital ortamdaki en büyük bayrak taşıyıcısı olarak start aldı. Bodrum’un turizme dair sahip olduğu tüm değerler, tek bir kanaldan ve profesyonel iletişimciler tarafından dünyaya anlatılacak. Türkiye’ye model teşkil edebileceğinizi düşündüğümüz bu destinasyon yönetimi çerçevesinde Bodrum Belediyesi de başta altyapı olmak üzere, çevre düzenlemeleri, görüntü ve gürültü kirliliği ve Bodrum’un kent dokusunun rehabilite edilmesi gibi hususlarda yoğun bir çalışma programı başlattı. Bunun yanında, 12 ay turizm hedefi ile ilgili olarak uluslararası temaslar da sürdürülüyor.

“KİTLE TURİZMİ ARTIK GÜNDEMDEN KALKTI”

Turistik bölgelerin sürdürülebilir bir şekilde gelişiminin sağlanması, destinasyon yönetiminin önemli ilkelerinden biri… Geçen süreçte kitle turizmine ağırlık veren Türkiye, “sürdürülebilir turizm” adına nasıl bir süreç izlemeli? Nelere önem vermeli?

Her şeyden önce alternatif turizm alanlarını geliştirmemiz gerekiyor. Kitle turizmi artık gündemden kalktı. Özellikle pandemi sürecinin ardından, turizmde bambaşka bir döneme geçmiş bulunuyoruz. Daha kişisel, butik turizm anlayışına hitap edecek şekilde bir yönetim stratejisi izlemeliyiz. Küçük ama harcama kapasitesi yüksek grupları hedef kitle olarak seçip, coğrafyaya göre sağlık ya da kültür turizmi gibi alternatifler için cazibe alanları oluşturmamız gerekiyor.

DEĞİŞEN TURİST PROFİLİ NE İSTİYOR?

Değişen bir turist profili var. Gümüş saçlı turistler yani 60 yaş üzeri segmenti hızla artıyor. Y ve Z kuşağı var bir de. Gastronomi odaklı, macera ve nostalji arayan bir grup. Otantik yerel deneyimler yaşamak istiyorlar ve teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar. Hijyen, sağlık ve güvenli tatil ihtiyaç sıralamasının en üst sırasına yerleşti. Temiz çevre, hızlı ve sorunsuz tatil istiyorlar. Yapılması gereken, bir taraftan kentlerin eksiklerini hızlı bir şeklide giderirken bir taraftan da doğru kanalları kullanarak, pazara ve müşteri profiline uygun tanıtım faaliyetlerini etkinleştirmek. Aynı zamanda sektördeki işgücü kalitesini de artırmak durumundayız.

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, TURİZM SEKTÖRÜ İÇİN ANAHTAR KELİMEDİR”

Türk turizm yönetiminin aksayan yönleri nelerdir?

Turizm sektörü, en küçük kriz ortamından bile etkilenebilen kırılgan yapıya sahip bir sektör. Dolayısıyla ulusal ve uluslararası algı, yani ülkenin imajı turizmle doğrudan ilişkili. Türkiye’nin jeopolitik konumundan kaynaklanan dış tehditler, sektörün verimliliğini olumsuz yönde etkiliyor. Bunun dışında, Türkiye’nin turizm sektörü ile ilgili olarak yaşadığı en büyük sorunların başında altyapı ve hizmet kalitesi geliyor. Planlamada da mevzuattan kaynaklanan yetki karmaşası nedeniyle sorunlar yaşanıyor. Bir diğer önemli husus, kadim medeniyetlerin beşiği olan Anadolu coğrafyasında, tarihi ve kültürel mirasın özgün nitelikleriyle yeterince korunamamış olması. Bütün bunlara ek olarak tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde eksiklikler yaşandığını söyleyebiliriz. Sürdürülebilirlik, turizm sektörü için anahtar kelimedir. Sürdürülebilir çevre yönetimi, sürdürülebilir kıyı planlaması, sürdürülebilir turizm anlamına gelir.