İçindeki sesi bir şekilde dinlemeyi bilen her sanatçı tüm o geçmişte kalan dünya savaşlarından, göçlerden, soykırımlardan bir şekilde ‘Bu dünya üzerinde ben de vardım!’ diyerek kurtulmanın yollarını aramış durmuş. Şimdi tarih kitaplarından okuduğumuz tüm o acı günlerden bize kalan, bir daha yaşanmasın diye dualar edilen ama sanki o anı her defasında bizlere yaşatan birçok yazılı eser var elimizde. Yaşadığımız zorlu pandemi süreci bittiğinde de içindeki sese kulak vermiş pek çok yeni sanatçı ile tanışacağımıza olan inancım sonsuz. Ne demiş Haruki Murakami: ‘Kötü günlerin iyi tarafları da vardır…’
Pandemi sürecinin bizden götürdükleri aşikar elbet; ancak bize kazandırdıklarını da görmezden gelmek olmaz diye düşünüyorum. Uzunca bir süre hiç olmadığımız kadar kendimizle, iç sesimizle baş başa kaldığımız bu son bir yılda yerinde sayanlar ve hayata küsenler olduğu gibi, bunu mesleki anlamda bir fırsata çevirip fikirlerini gerçek kılmak için elinden geleni yapanlar da mevcut. Görsellere ilk tıkladığımda beni 10 dakikalığına da olsa o hayali tatil köyüne götüren güzel bir otel projesi ile sizleri baş başa bırakmak istiyorum. Meslektaşım İç Mimar Nil Ciritoğlu Güner ile pandemi sürecinde tamamladığı henüz bir ütopya olan ve gerçekleşmek için ilgili uygulayıcı firmaları bekleyen yeni projesi hakkında sohbet ettik…
– Merhaba sevgili Nil. Öncelikle yeni markanız hayırlı olsun demek istiyorum. Sohbetimize kısaca Ciritoğlu Interiors’tan ve İç Mimar Nil Ciritoğlu Güner’den bahsederek başlamak isterim. Siz kimsiniz, kime hizmet vermeyi hedefliyorsunuz?
Merhaba, çok teşekkür ederim. Kendimden bahsetmem gerekirse; Hacettepe
Üniversitesi İç mimarlık bölümünden mezun oldum. Burada okurken eş zamanlı
olarak İtalya’da endüstri ürünleri tasarımı eğitimi aldım. Mezun olduktan sonra hemen çalışma hayatına atıldım ve bir yandan da yüksek lisans eğitimimi tamamladım. 12 yıldır profesyonel hayatta; kurumsal inşaat ve mimarlık firmalarında iş hayatıma devam ederken okul hayatından da hiç kopmadım diyebiliriz.Bir yandan öğretim görevliliği bir yandan da hiç bitmeyen öğrencilik, doktora tezi… Pandemi sürecinde, uzun süredir hayalini kurduğum kendi firmamı açma fikri bir şekilde gerçek oldu ve artık çalışmalarıma Ciritoğlu Interiors başlığı altında devam ediyorum. Hizmet alanımız aslında herkese hitap eden bir yelpazeye sahip. İç mekan tasarımından uygulamaya, mobilya tasarımından danışmanlığa uzanan bir skala mevcut. İleride yan dallar ekleyerek ve pek tabii ekibi genişleterek skalamızı daha da genişletmek hedeflerimiz arasında yer alıyor. Küçük ölçekli bir ev projesinden, komplex otel projelerine kadar hizmet sağlayabiliyoruz.
– Markanın neredeyse çıkış noktası olarak bildiğim bir projen var. Görselleri ile insanın oraya ışınlanmak isteyeceği cinsten hayali otel projenizden bahsediyorum. Bir ütopya üzerine kurulu olan bu projeden bahsedelim mi biraz?
Bunu duymak ne hoş çünkü yaratmak istediğimiz etki tam da buydu aslında.
Otel projemizde merkez servis binası ve 10 adet bungalov yer almakta. Bu bungalovların misafire ait farklı büyüklüklerde olması planlandı. Farklı ihtiyaçlara cevap vermek adına (örneğin çift ve çocuklu aile konaklaması alternatifleri) alternatifli planlar kurgulandı. Çıkış noktamız Meksika Tulum bölgesi oldu. Daha da açacak olursak Tulum bölgesindeki ambiyansın Bodrum iklimine uyarlanması şeklinde yorumlayabiliriz. Bodrumun karakteristik sıva stilini yine duvarlarda uyguladık, organik ahşap formlu güneş kırıcı panellerle birlikte cepheden içeriye kontrollü gün ışığı alarak mekanın ışık değerini arttırdığımızı düşünüyorum. İçeride kullanılan mobilyaların konfor esasına dayalı seçimi ve boşluk-doluluk dengesini sağlamasını ön plana çıkardık. Ham ahşap öğeler, hasırlar genel anlamda en çok kullanılan malzemelerimiz. Genel hatlarıyla, gelecek misafirlere her alanda konforu yaşatmayı amaçladık.
– Bodrum’da olmasının dışında aslında çok da belirleyici coğrafi özellikleri yok anladığım kadarıyla. Herhangi bir talep olmadan böyle bir hayali gerçeğe dönüştürüp, fikri bizlerle paylaşma isteğiniz nasıl doğdu?
Hayal edilenin uygulanabilir olduğunu göstermek istedik aslında. Bunu yaparken de
yapısal anlamda büyük maliyetlere girmeden basit malzemelerin doğru kullanımı
ile ortaya bir tasarım çıkarılabileceğini ve bunun turizm anlamında değer katacağını düşündük. Zamanın şartlarına uygun, öncelikle kendimizin konaklamaktan keyif alacağı bir yer tasarlamayı istedik.
– Pandemi ile birlikte insanların otellerden beklentileri değişirken biz tasarımcıların tasarımlara yön verişleri ister istemez de hayli değişti. Bu hayali proje pandemi öncesinde mi meyvesini verdi bilmiyorum ama; öyle değilse bile eminim yaşadığımız bu günlerden sonra tasarımda bazı değişkenler olacaktır. Zaten bu süreçte oluşan bir projeden bahsediyorsak da merak ediyorum, pandemi sizin tasarımlarınıza nasıl sirayet etti?
Hepimizi yeniden düşünmeye sevk etti bence bu süreç. Daha bireyselleştiğimiz bir
dönemdeyiz. Bahsettiğimiz bu otel projesi de bu sürecin ürünü olarak doğdu diyebiliriz; tek bir bungalovda aile yaşamı konu alınarak daha bireysel bir tatil organizasyonu planlandı. Hem konforlu hem de kontrollü izole diyebiliriz bu sisteme. Uzun bir dönem boyunca tasarım olarak bunun etkisini yaşayacağız gibi görünüyor. Özellikle ortak kullanım alanları olan mekanlarda oteller için bunlar; konferans salonları, çok amaçlı salonlar, lobby vb. gibi mekanlar olduğu düşünülürse daha farklı çözümler bulmamız gerekiyor. Çoğu yerde kubik kabinler kullanılmak zorunda kalacak belki, bunların daha konforlu ve işlevsel olanları tercih edilecek… Sonuç olarak; bu durumun hayatımıza uzun bir süre daha entegre olacağını düşünüyorum.
– Konseptinizden bahsederken Boho Modern stilinden ilham aldığınızı söylüyorsun. Nedir bu Boho Modern ve neden Boho Modern?
Baştan başlamak lazım aslında; Boho’yu biraz tanımlayalım. Bohem veya Boho tarzı, bir yaşam alanını dekore etmenin kurallara uymayan, kişisel ve egzotik bir tarzıdır, diyebiliriz. Alışılmadık yaşam tarzına sahip kişilerin odağında şekillenmiş bir stil olup; yazarlar, gezginler gibi kitlelerin dünyanın çeşitli yerlerinden topladığı dekorasyon objelerini bir bütün içinde kullanılıp uyum sağlanması olarak tarifleyebiliriz sanıyorum. Sıcak toprak tonlarının hakim olduğu bu stile, bir ekleme daha yapılarak modern stille birleştirildi. Ortaya çıkan Boho Modern ise, bu stilin daha konfor ve şıklık katılmış hali gibi yorumlayabiliriz. Mobilyaların rattan ve hasırdan seçildiği geniş konforlu açıklıklara imkan veren, rahatlığın ön planda olmasının yanında şık bir modernizm etkisi hakim. Boho stilinin karmaşıklığından
ve çeşitliliğinden arınmış, özgür ama kendi içinde bir dili olan tasarım stili. Dolayısıyla Bodrum bunun için çok uygun bir yer. Kum, hasır, taş dokuları, toprak tonları, deniz stili ile birleşince tam istediğimiz etkiyi bu stille yakalamış olduk. Bu sayede masalsı bir mekan oluştuğunu düşünüyorum.
– Tam bir deniz oteli havası var tüm mekanlarda. Sanki deniz havası en ücra köşelerde bile hissettirecek kendini. Son sorumu bir tasarımcı olarak değil de bir tatilci olarak cevaplamanı rica ediyorum: Sence deni oteli mi, yoksa pandemi ile herkesin oksijene doymak için gittiği dağ otelleri mi?
Ben bu ikisinin aslında bir arada olması taraftayım. Denizin psikolojik olarak rahatlatma etkisi olduğunu düşünüyorum. Tatil denildiğinde benim ilk aklıma gelen unsur: Deniz. Ama kesinlikle doğadan kopmuş bir deniz tatili değil, ormanlık alan içerisinde konumlanmış bir deniz tatili daha uygun olurdu benim için. Bodrum bence coğrafi olarak buna çok müsait bir ortama sahip. Bu nedenle, kendi özelimde, genellikle bu tanıma uyan konaklama yerlerini tercih ediyorum.