Koronavirüs; yatırımcıdan işletmeciye, çalışandan tüketiciye herkesin gündemini meşgul etmeye devam ediyor. 20 Kasım’da açıklanan yeni tedbirler sonrası misafir kabulüne kapatılan yiyecek & içecek işletmelerininse çarkları döndürebilmek için tek umudu paket servis!
Türkiye’deki restoranların pek çoğunun etkili paket servis operasyonuna sahip olmaması ve paket servis hizmeti veren aracı platformların da yeterli gelmemesi dolayısıyla pek çok işletme çok büyük finansal tehlikelerle karşı karşıya.
Hammadde ve sarf malzeme fiyatları gün be gün artıyor, sabit giderler oldukları gibi duruyor ve ödenmeyi bekliyorlar. Pek çoğu vadeli ödemeler üzerinden gerçekleştirilen tedariklerin borçları birikmeye çoktan başladı. Bununla birlikte, mevcut iklim dolayısıyla işletmelere gelir sağlayacak pek bir seçenek de yok.
RESTORANLARIN İMDADINA KİM KOŞACAK?
Bu endişe verici tabloda ‘belki’ dedirten tek opsiyonsa paket servis. Fakat rekabetin oldukça haşin olduğu sektörümüzde paket servis operasyonları konusunda zaten sıkıntılar yaşayan pek çok işletmenin alt alta listelenen binlerce ‘tabela ismi’ arasından seçilme şansını yakalasalar bile tatmin edici performansı gösterememeleri işleri oldukça zora sokuyor. Üstelik paket servis operasyonlarını yürütmek oldukça maliyetli. Bu yüzden can havliyle uygulamaya geçilen servis uygulamalarının da belki de ancak sıfır karlılıkla yürütüldüğünü söylemek yanlış olmaz.
Peki hal böyleyken; sermayesi endişe verici şekilde eriyip giden, onlarca kalem gidere rağmen çok kısıtlı gelir elde edebilen restoranların imdadına kim ya da ne koşacak?
TEDBİRLERİN YIKICI ETKİLERİ
Pandeminin başladığı günden beri ilk akla gelen ‘devlet desteği’ne bel bağlamamak gerektiğini hepimiz gördük. Yazılıp çizilen pek çok şeyin değişen (!) gündemde adeta ‘aradan kaynaması’ sanıyorum ki hiçbirimizi şaşırtmamıştır. KDV indirimi gibi bir takım ufak teşviklerle bu işletmelerin ayakta kalamayacağını düşünemeyen, düşünse bile herhangi bir aksiyon almayan karar vericilerden gelebilecek yardımların ne kadar kısıtlı olduğunu yaşayarak öğrenmiş olduk. Öte yandan alınan tedbirlerin yiyecek & içecek ve turizm işletmeleri için yıkıcı etkilerini yumuşatacak herhangi bir adım da atılmadı.
DAHA FAZLA KAYNAK AYIRILABİLİR
Elbette devletin bol keseden ‘yardım’ dağıtamayacağını ya da özellikle bizim sektörümüzün sosyal hareketlilik açısından önemli bir yer teşkil ettiğini ve bir ölçüde bu etmenlerin çıktılarını yaşıyor olduğumuzu kafamda realize edebiliyorum. Ama daha geniş tabloda, tek başına işletme olarak yapabilecek neredeyse hiçbir şeyi kalmayan yiyecek & içecek işletmelerine daha fazla kaynak ayırılması ya da daha müsamahalı olunması gerektiği kanısındayım.
TEK ÇARELERİ PANDEMİNİN BİTMESİNİ ‘UMMAK’
Pandeminin ilk döneminde bahsettiğim önlemlerin, atılımların ya da aksiyonların maalesef ‘kontrolsüz geçiş’ dolayısıyla hiçbir önemi kalmadı. Oluşan korku ikliminde ve yaşanılan ekonomik bunalımda kimsenin zaten bir restorana gitmeye ya da amiyane deyişle ‘yemek söylemeye’ takati yok. Bu hareketliliği sağlayacak olan bir kesimse bu işletmeleri ayakta tutacak hacimde harcama yapamayacağını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla yiyecek & içecek işletmelerinin pandeminin bitmesini ‘ummaktan’ başka yapabilecekleri pek bir şey yok.
“DAHA KENDİ İÇLERİNDEKİ DAYANIŞMAYI SAĞLAMAYA MUKTEDİR DEĞİLLER”
İkinci olarak akla gelen sektörel dayanışma örgütlerinin, çıkışı olmayan bir labirentin içinde umutsuzca koşturan üyelerine yardım edebilecek kadar ‘eli kolu uzun değil’. Halbuki üyelik ücreti, aidatlar, sponsorluk ya da reklam ücreti gibi çeşitli kalemlerde yıllarca bu işletmelerden belli ödemeler almışlardı. Fakat gördük ki, daha kendi içlerindeki dayanışmayı sağlamaya muktedir değiller. Bu da madalyonun diğer yüzü olarak aklınızda bulunsun. Bu dönem geçtikten sonra mevcut düzeni sorgulamak gerekirse, bu günleri de hatırlamak gerekecektir.
Çok fazla uzatmadan, alınan kararlar gibi karışık bir düzende yazmayı tercih ettiğim bu karamsar yazıyı bitireyim. Oldukça kötü yönetilen bir normalleşme süreci, bir türlü karar verilemeyen rakamlar, hasta-vaka anlaşmazlıkları (!) vesaire derken koskoca bir yılı geride bıraktık. Büyük kayıplara sebep olan pandeminin, geçtiğimiz yılın sonlarında çizilen 2020 yılının ümit verici tablolarına düşürdüğü zifiri gölgeyi hepimiz iliklerimize kadar hissedebiliyoruz. Artık düpedüz ‘hayatta kalma’ moduna girdiğimiz 2020 yılının son günlerinde herkese sağlık, afiyet ve esenlik diliyorum. Umarım yeni yıl, her zamankinden daha güzel olur…