Türkiye’de spor turizmi denince kuşkusuz hepimizin aklına ilk etapta futbol gelir. Futbol ile algıda sınırlanmış Türk spor turizmi pandeminin etkisiyle seyircisiz gerçekleştirilen organizasyonlarla dibi görmüş durumda. Durum bu iken bir araya geldiğimiz Spor Pazarlaması Halkla İlişkiler ve Reklam Danışmanı Gazeteci Berna Nuri Süer ile Türkiye’deki spor turizmini masaya yatırdık.
Süer, yeterli hiçbir organizasyon yapılmadığına dikkat çekerek “İllaki bir şampiyona bekleniyor… Sebebi de eskisi gibi güçlü sponsorlar yok artık… Alkol ve sigara firmalarının spora yatırımları yasaklandığı için, en büyük geliri veren markalarda girmeyince küçük projeler hayata geçmeye başladı” vurgusunu yapıyor. İşte Berna Nuri Süer ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızın detayları:
Berna Nuri Süer 1964 doğumlu, çok uzun yıllar siyasi parti ve ekonomi gazeteciliği yaptım. Daha sonra rahmetli Turgut Özal’ın ricası ile gazeteciliğe ara verip Ankaralı olmama rağmen Malatyaspor Kulübü başkan vekilliği, haysiyet ve murakıp başkanlığı ile kulübün basın sözcülüğü yaptım. Malatyaspor şike ile küme düşürüldü. Uzun aylar Futbol Federasyonu ile verilen hukuki mücadele sonucu, Türkiye’de ilk kez şikenin varlığı Yargıtay tarafından onandı. Yıl 1989…
Daha sonra o dönem Doğan Medya grubunda bazı yayın organlarında genel yayın yönetmenliği ve reklam müdürlüğü yaptım. 1998 yılında hizmet ettiğim Pepsi Cola firmasının talebi ile kendi tam hizmet ajansımı kurdum. 45 kişilik kadroda kreatif ekipten saha operasyonlarına, sponsorluk ve medya satın alma departmanları ile çok uzun yıllar başta Pepsi daha sonra Coca Cola olmak üzere yerli ve yabacı bir markaya tam hizmet ajansı hizmeti verdim. Bu süreç içinde Türkiye Futbol Federasyonu ve Türkiye Basketbol Federasyonu danışmanlıkları ile bir kişi ve kurumunda iletişim danışmanlığını yaptım. Son 6 yıldır, emeklilik sonrası sürecimde işleri ve müşterileri çalışma arkadaşlarımın bilgi ve becerileri doğrultusunda dağıtıp emekliliğe çekildim. Ancak 2015-2020 yılları arasında da hatırını kıramadığım insanların ricası ile Büyükçekmece Basketbol Kulübünde Genel Koordinatör olarak görev yaptım. Şimdi de İstanbul Arel Üniversitesinde Kurumsal İletişim Direktörlüğü ve yeni oluşturduğumuz Arel Medya Grup Direktörlüğü görevlerini üstleniyorum.
Türkiye’de spor turizmi; yine kendi yapım içinde kurduğum Turizm & Sport Marketing şirketi ile hayata geçirmek için daha 1995’lerde yola çıktım… Beach Volley çalışmaları ile yıllarca Ege ve Akdeniz’de uluslararası turnuvalar yaptım. Yurt dışından bu organizasyonlar için ciddi oranda izleyiciler geldi. Daha sonra Antalya’da müşterim olan Efes Pilsen ile Efes Cup ve Efes World Cup’ları futbol ve basketbol olarak hayata geçirdim. Futbolda dünyaca tanınmış kulüpler gelip burada turnuvaya katıldılar. Basketbol da ise federasyon adına Milli maç turnuvaları yaptık. Her yıl farklı bir ilde gerçekleştirilen organizasyona ciddi oranda turist geldi.
Şimdi daha küçük çapta bu çalışmalar yürüyor, görüyorum. Ancak yine Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, 2005’lerde geniş golf alanları yapımı sonrası başta Almanya olmak üzere birçok ülkeden sporsever geldi. Yine 2005 yılında ilk kez Türkiye’de yapılan Şampiyonlar Ligi finalinde Milan ve Liverpool takımlarına ev sahipliği yaptık. Çalışmanın operasyon ve tanıtımları tarafımızca yürütüldü. Şirketimin yürüttüğü organizasyonda İngilizleri Atatürk Havalimanına, İtalyanları ise Sabiha Gökçen Havalimanı’na indirdik.
Buralarda kurulan dev çadırlarda kendilerine bütün hizmetleri sunup, ayrı güzergahlarda otobüslerle Olimpiyat Stadı’na taşıdık. Tüm bu süreçte tek bir olay ve sorun yaşanmadı. Ancak şu an için yine de yeterli hiçbir organizasyon yapılmıyor. İllaki bir şampiyona bekleniyor… Sebebi de eskisi gibi güçlü sponsorlar yok artık… Alkol ve sigara firmalarının spora yatırımları yasaklandığı için, en büyük geliri veren markalarda girmeyince küçük projeler hayata geçmeye başladı. Efes Pilsen’in bir Anadolu Efes oldu; reklam yasağından dolayı. Bu konuda biraz yaralıyız. Düşünün F1’de Marllboro logolu kıpkırmızı giydirilmiş Ferrari araç yok…
Pandemi spor turizmi için bir fırsat oluşturdu mu? Türkiye bu fırsatı değerlendirmek için neler yapmalı?
Bu süreçte, aslında özellikle yazın yine Akdeniz’de birçok kulüp gelip kamp yaptı. Hatta hazırlık maçları yapıldı ancak seyircisiz oynanması zorunluluğundan dolayı beklenen turizm hareketliliği olmadı. Maçlara seyirci almadık ama sahillerde, kumsalda ve denizde herkes iç içe bir yaz dönemi geçirdik. Şimdi kademeli olarak yasaklar kalkacak ve spor pazarlaması batmaktan kurtulacak. Hiçbir kulübün seyirci hasılatı veya kombine kart satışı olmadı. Mesela Fenerbahçe Basketbol takımının yıllık kombine kart geliri 11 Milyon TL idi… Sadece bilet satış geliri, ama Büyükçekmece Basketbolun yıllık kulüp bütçesi 7 Milyon TL idi… Aslında her şeyi anlatan veriler bunlar.
Formula 1 ile tanışmam 2004 yılı sonunda oldu. Turizm Bakanımız Sayın Koç’un iletişim ve spor pazarlaması şirketim olduğu için lobi çalışmasında Bakanlığa destek verip veremeyeceğimi sordu… Ben de milli bir konu olması nedeniyle ‘tabi ki’ dedim çünkü F1 patronuna yoğun baskı vardı. Yarışların Türkiye’de değil Monaco veya Rusya da yapması için… Bu sırada bizim F1 pistimizin inşaatı devam ediyordu ve alan İTO’nun ukdesinde idi… Ben de o dönem İTO Başkanı sevgili Murat Yalçıntaş ile el ele vererek yine şirketimle profesyonelce çalıştığım Redbull markasını da sponsor yaparak kolları sıvadım. Böylece yurt dışında otorite olan elli F1 yazarını ve medya mensubunu Türkiye’ye davet ettim. 3 gün boyunca gece gündüz Türkiye tanıtımı, F1 pisti tanıtımı ve ilk test sürüşleri onlara yaptırarak gerekli detaylı çalışmaları da yaparak ülkelerine geri gönderdik. 20 gün boyunca öyle haberler çıktı ki, büyük bir PR çalışması oldu. Daha sonra F1 patronu Türkiye’den yarış takvimi alamadı; lobi baskısı sonucu.
Bu başarıdan kısa bir süre sonrada yine heyecanlı bir çalışma önerdim ve hayata geçirdik. F1 pilotu David Coulthard ve Redbull takımını İstanbul ve F1 pisti tanıtımı için davet ettik. Herkesin aklında kalan büyük Boğaz Köprüsü geçişi ve hız cezası ile gündeme oturan bir PR çalışması oldu. Gece de Reina’da kutlama partisi düzenledim.
Daha sonrasında F1 yarışları öncesi süresi ve sonrasında yapılan Padoc partileri ile maceramızı sonlandırdık. Ama üzücü taraf yurt dışından gelenlere özel VIP konuklara tahsis etmek üzere Türkiye’deki limuzin ve helikopterler bittiği için Almanya ve Macaristan’dan kiralama yoluna gittik. Sonuçta çok turist geldi ama ne acı ki Türk F1 izleyicisi bilet alıp yarışlara gelmedi. Gelenler de çok azdı ve getirisi de F1’e mali olarak olmadı. Daha sonra ticari cazibesini yitirdi.
Pandemi F1 yarışlarını ne yönde etkiledi?
Aslında pandemi F1 yarışlarını etkilemedi çünkü 2005’te de izleyici yok, bu sefer de yok. Düşünün 2005 RTL’ye 2.5 milyar izleyiciye yarıştan, önceki 45 dakikada izlenecek F1 programın tüm içerik, prodüksiyon ve çalışmalarını yaptım. Ama dünyanın gösterdiği ilginin onda birini biz gösteremedik. O nedenle pandemi F1’e ilginin çok gerisinde kaldı.
Daha önce de söylediğim gibi bu tür organizasyonlar çok yüksek bütçeli ve gideri çok kalem var.. Ancak sponsor yok, bulunamıyor. Daha öncede belirttiğim gibi alkol ve sigara sponsorlukları kalkınca gelir düştü ve devlet veya bakanlık bunu karşılamak zorunda değil. O pistin yıllık bakım maliyeti bile yüksek. Dolayısı ile F1 merkez değil. Türkiye de getirisi olmayan bu tür organizasyona girmek istemiyor olabilir.
Bu yıl tanıtım etkinliği diye yapılan çalışma 2005’te yaptığım a-z’ye proje ve uygulamasının adeta kopyası gibi idi. Ne yazık ki kimse üstüne bir şey koymuyor. Herkes kendi para kazanmak istiyor. Ben 2005 yılında yaptığım cirom çok yüksek olmasına rağmen ülkemize katkı anlamında gönülden destek verdik. Ne yazık ki aradan 16 yıl geçmiş olmasına karşın, ilerleme kaydedemedik. TV den izlemek daha hoş, eğlenceli ve ucuz geliyor insanımıza.
Haber önerisi: 2021 Formula 1 takvimi belli oldu
İstanbul F1’den sonra 2021 UEFA Şampiyonalar Ligi Finali ve 2023 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonasına ev sahipliği yapacak. Bu güçlü organizasyonun mutfağında yer alacakları neler bekliyor?
Çok net söyleyeyim. Dediğim gibi 2005 Şampiyonlar Ligi finali ve birçok milli maç organizasyonu yapmış biri olarak artık işler ve organizasyonlar kolaylaştı. Çünkü bizler bu işleri yaparken adeta bir kullanma kitapçığı hazırladık. Her şeyi kendi içimizde çözdük. Oysa şimdi saha süslemeden, ses ışıktan, PR’dan evente kadar birçok firma var. Bu tür organizasyonlar ne acı ki Türkiye’de artık gerekli hassasiyet göstermeden tamamen ticari bırakıldığı için ve kaliteden uzak olduğu için UEFA, FIFA, FIBA veya Olimpiyat komitesi yurt dışından kendisi ekibini gönderiyor. Burada 3. parti firmalarla kendi kontrollerin de ve standartlarında işi yapıyorlar. Ama sorarsanız şimdi her şeyi biz yapıyoruz. Maalesef hayır! Biz sadece tedarikçi durumundayız.
Belek’te Kasım 2019 yapılan Spor Turizmi çalıştayında alınan kararlarda ‘üniversitelerde spor turizmi ile ilgili derslerin verilmesi ve üniversitelerin spor tesislerini geliştirerek spor turizmi için kullanılabilir hale getirilmesi’ vardı. Bir üniversite personeli olarak sizce üniversitelerin spor turizmine katkısı nasıl olur?
Ülkemizde toplantılar sempozyumlar, çalıştaylar sık sık her konuda yapılır ve sonunda yayınlanan çalıştay raporu ile biter bir sonrakinde buluşmak üzere diye ayrılır…
Keşke alınan kararlar uygulayıcılarında olduğu toplantılarda alınsa. Ülkemize spor turizminden önce spor pazarlamasına ağırlık verilmeli. Projeler üretilip yerli ve yabancı markalarla sponsorluk yapıp harekete geçilmeli. Zaten bu tür çalışmalar da yapılınca yerli ve yabancının da katılacağı bir organizasyon yarışma olur. Sponsor olduğu zaman sporseverlerin gireceği bilet ücretlerinde düşük olacaktır. Her etkinlikte izleyici sayısı artacaktır. Türkiye’de yapılan F1 yarışına kimse gitmediği gibi canlı yayın raporunda da izlenme oranı çok düşük. O zaman da ne F1 burada bir şey yapmak istiyor ne de firmalar… İlgi yok diye sponsor olmuyor.