Euromonitor tarafından her yıl hazırlanılan “İlk 10’da Yer Alan Küresel Tüketici Eğilimleri –2021” raporu, 2021 yılında yükselmesi beklenen tüketici eğilimleri hakkında ipucu veriyor.
Kurumsal İlişkiler ve Ar-Ge Birimi tarafından analiz edilerek çevrilen rapor, tüketici değerleri ve davranışlarının nasıl değiştiğini ve küresel olarak işletmeler için aksaklığa uğrama nedenlerinin neler olduğunu keşfederek, değişen tüketici değerleri hakkında bilgi sunuyor.
Raporda 100 ülkede Euromonitor tarafından yapılan tüketici anketleri ve pazar araştırmaları sonucu elde edilen veri tabanları değerlendirilerek, küresel çapta tüketici eğilimleri belirlendi. Buna göre;
İLK 10’DA YER ALAN KÜRESEL TÜKETİCİ EĞİLİMLERİ-2021
- Geleceği Yeniden Daha İyi İnşa Etmek
- Her Şeye Kolay Ulaşma Arzusu
- Açık Hava Vahaları
- Fijital Gerçeklik
- Zamanla Oynamak
- Huzursuz ve İsyankâr Tüketiciler
- Güvenlik Takıntısı
- Duygusal Sarsıntıda Olan Tüketiciler
- İhtiyatlı ve Tutumlu Tüketiciler
- Yeni Mekanlarda Faaliyet Gösteren İşyerleri
1. Geleceği Yeniden Daha İyi İnşa Etmek: ‘Yeni normal’de tüketiciler; şirketlerin, geleceğin daha iyi inşa edilmesi, toplum sağlığının ve menfaatlerinin korunmasına yönelik faaliyetlerde kâr odaklı tutumun önüne geçmesini beklemektedirler. Dünyayı daha sürdürülebilir bir yaşam alanına dönüştürmek için hacim odaklı ekonomiden değer odaklı ekonomiye geçişin sağlanması önem kazanıyor. Tüketiciler için sosyal eşitsizliklerin ve çevre tahribatının önlenmesine dair adım atılması önemli.
Üst düzey yöneticiler salgın sırasında personelini, müşterilerini ve toplumsal çevrelerini
korumak için anlayış ve merhamet odaklı iletişim kurmayı tercih etmişlerdir. Aynı zamanda
yöneticilerin %50’si şirketlerinin değer odaklı stratejiler uyguladığını belirtmişlerdir. COVID-19, işletmelere tüketicilerle duygusal bağlarını geliştirerek daha “İyi Bir Şekilde Geleceği Yeniden İnşa Etme” fırsatı tanımıştır.
2. Her Şeye Kolay Ulaşma Arzusu: Tüketiciler, günlük alışkanlıkları değişmeden önce sahip oldukları erişim kolaylığının özlemini çekmektedirler. Salgının etkisiyle dijitalleşmeyi benimseme süreci hızlanmıştır. Daha genç tüketiciler dijital etkileşimi tercih ederken, 60 yaş üstü tüketicilerin %68’i müşteri hizmetleri temsilcileriyle konuşmayı tercih etmektedirler. İşletmeler yeni tüketici rutinlerine uygun olarak diğer girişimlerin yanı sıra QR kodları ve rezervasyonlar aracılığıyla yoğun veya sakin alışveriş dönemlerini belirleyerek zamandan tasarruf edebilir, kullanılabilirliği garanti edebilir ve teslimatı yerine getirebilirler.
3. Açık Hava Vahaları: Sağlık tehditleri, sokağa çıkma ve kapalı mekan toplantı kısıtlamaları, evden çalışmanın artması nedeniyle tüketiciler eğlence ve dinlenme için açık havaya yönelmektedir. Açık hava mekanlarında yemek yemek, egzersiz yapmak, sosyalleşmek ve dinlenmek, kısıtlanan tüketiciler için vazgeçilmez etkinlikler konumundadır. Bu süreçte şirketler, şehirde yaşayan insanları daha çok memnun etmek için ürün geliştirme stratejilerini, kentsel ortamlarda kırsal yaşamın huzurunu kapsayacak şekilde belirlemelidirler.
İşletmeler, kapalı mekan etkinliklerinin eksikliğini telafi etmek için açık hava konserleri, fuarlar ve operalar gibi açık hava etkinlikleri sunmaktalar. Restoranlar, sinemalar ve spor salonları hızlı bir şekilde koşullara adapte olmuş, açık hava kafeleri, arabalı sinemalar ve açık hava egzersiz sınıflarını tüketicilerin hizmetine sunmuşlardır. Ayrıca, şehirden uzak bölgelerde mülk kiralama ve glamping (lüks kamp seyahatleri) gibi konaklama seçenekleri artmaktadır. Ek olarak, kendin yap trendleri ve doğayla bağlantı kurma arzusu, dünya çapında bahçe ürünleri ve hizmetlerinin büyümesine neden olmaktadır. Azalan toplu taşıma kullanımı yerini yürüyerek, bisikletle veya scooter ile işe gidip gelmek gibi daha sağlıklı alışkanlıklara bırakmıştır.
Güvenli mekanlara artan talep nedeniyle tüketicileri çekmeye devam etmek isteyen işletmelerin kendi açık hava sahalarını yaratmaları bir gereklilik olarak ön plana çıkmaktadır. Bu durum ısıtma ve aydınlatma sistemleri gibi alt yapı maliyetleri doğuracak olsa da açık hava ve güvenlik arayışında tüketicilerin ilgisini çekecek ve maliyetler kompanse edilecektir
4. Fijital Gerçeklik: Fiziksel ve dijital dünyalar iç içe geçiyor. Sanal ve gerçek dünyanın bir tür karışımı olarak tanımlanabilecek olan “fijital gerçeklik” tüketicilere çevrimiçi bir yaşam, çalışma ortamı, alışveriş ve oyun olanakları sunmaktadır.
Sanal süreçlerini gerçek faaliyet alanları ile birleştiren şirketler, konforu bu süreçte evinden
dışarıya çıkmak istemeyen tüketicinin ayağına götürmek üzere planlamalarını yapmaktadır.
Ayrıca şirketler bu alanda deneyimlerini artırarak e-ticaretten elde ettikleri geliri yükseltmeyi ve veri tabanlarını büyütmeyi de hedeflemekteler.
çerçevesinde yeni alışkanlıklar oluşturmaları ve sosyalleşmeleri yönünde tüketicilerin işini
kolaylaştırmıştır.
Mobil rezervasyon sistemleri, temassız ödeme için QR kodları, mağaza içi sanal prova kabinleri şirketlerin fiziksel teması en aza indirmek için kullandığı stratejiler arasında yer almaktadır. Geçici olarak kapanmaya zorlanan işletmeler bu yöntemleri tercih etmeye başladılar. Müşteriyi yeniden kazanabilmek için sanal dünyayı fiziksel dünyaya entegre etmek bir zorunluluk haline gelmiştir.
İşletmeler, evden alışveriş deneyimlerini geliştirebilmek adına sanal tüketime uygun yeni ürün ve hizmetler sunmaktalar. Markalar, geniş kitlelere ulaşabilmek için hem kişisel hem de sanal alanda kişiye özel video danışmanlık hizmetleri vermeye başlamışlardır. Bu kapsamdan video konferans yöntemiyle kişiye özel danışmanlık yapılabilirken, VR seyahat deneyimi, kozmetik, çecek ve diğer tüketim ürünleri için kişisel alışveriş olanakları yapay zeka (YZ) yardımıyla tüketiciye sunulmaktadır.
5. Zamanla Oynamak: Tüketiciler artık zamanlarını daha yaratıcı işlere harcama ve bütün işlerini bu şekilde halletme olanağına sahipler. Tüketiciler evde daha fazla zaman geçirdikçe ve daha az seyahat ettikçe zamanla oynama trendi güçlü bir eğilim olmaya devam edecek. 24 saat hizmet ve ürün sunumu sağlayan bu yeni durum işletmeler için yeni bir fırsat ve daha çok kâr sağlama olanağı da yaratabilir.
6. Huzursuz ve İsyankâr Tüketiciler: Güvensizlik, önyargılar ve yanlış bilgilerin tüketicilerde yarattığı güven krizi, kendine bakmaya meraklı olan ve isteklerini ilk sıraya koyan tüketici grubunda, isyankâr bir yaklaşıma neden olmaktadır. Şirketler, “Huzursuz ve İsyankâr” olarak nitelendirilen bu kitleye hitap etmek için, sosyal medya ve bilgisayar oyunları üzerinden, tüketicilere seslerini daha çok duyurmalarına imkan tanıyacak ve kanaat önderlerinin yanlış bilgilendirme sorumluluğunu üstlenmelerini sağlayacak, kesin ve belirgin pazarlama stratejileri geliştirmek durumundalar.
7. Güvenlik Takıntısı: Güvenlik ve sağlık, tüketici davranışının ön saflarında yer almaya devam edecek. Şirketler, artan endişelere cevaben kuvvetli hijyen girişimleri geliştirmelidir. Olağanüstü sağlık önlemlerini ürünleri ve hizmetleriyle bir araya getiren ve ilgili önlemlerin faydalarını vurgulayan işletmeler, güvenlik takıntılı tüketicileri çekebilecektir.
8. Duygusal Sarsıntıda Olan Tüketiciler: Pandemi; zihinsel dayanıklılığın sınırlarını zorlayarak, deneyimleri kısıtlayarak ve ekonomik krizleri tetikleyerek, gündelik hayatı yeniden şekillendirdi. İşletmelerin, güven tesis etmek için; zihinsel dayanıklılık ve ruh sağlığını destekleyen ürün ve hizmetler sunması ve duygusal sarsıntıda olan tüketicilerin, olumsuz koşulların üstesinden gelebilmelerini sağlamaları gerekmektedir.
9. İhtiyatlı ve Tutumlu Tüketiciler: İhtiyatlı ve tutumlu tüketiciler, katma değeri olan ve sağlık odaklı ürün ve hizmetlere öncelik vermekte. Şirketler, kaliteden ödün vermeden uygun fiyatlı seçenekler sunarak paranın karşılığını vermeye yönelmelidir. Sunulan üst düzey nitelikler, empati yaratan yeni bir hikâye ile güçlendirilmeli; sağlık ve zindelik, kişisel bakım veya zihinsel sağlıkla güçlü bir bağa sahip olmalıdır.
10. Yeni Mekanlarda Faaliyet Gösteren İşyerleri: Ofis dışında olmak 2020 yılında yepyeni bir anlam kazandı. Uzaktan çalışma ev-ofis kullanımları nedeniyle birden çok işleve sahip kompakt ekipmanlara talep artıyor. İnovasyonun merkezi de çok fonksiyonluluğu hedefleyen evler olacak. İşletmeler bu süreçte insan unsurunu kaybetmeden verimliliği ve üretkenliği geliştirecek ürün ve hizmetlere odaklanmalılar. Yapay zekayı kaldıraç olarak kullanarak grup çalışması, sosyal iletişim ve bireysel zaman yönetimi sağlanabilir.
ÖNEMLİ TABLOLAR VE GRAFİKLER