Site icon Turizm Günlüğü

Tükenmişlik sendromu kısıtlamalara halk desteğini azaltıyor

Yeni tip koronavirüs Covid-19 pandemisiyle mücadelede uygulanan kısıtlamalar toplum ve ruh sağlığına yönelik bireylerde ‘tükenmişlik sendromu’ yaşanmasına neden oluyor.

Psikiyatristler ve psikologlar kısmi sokağa çıkma yasaklarında uzun vadeli perspektif sunulamaması insanlarda, özellikle kış aylarında, “tükenmişlik hissi” yarattığını söylüyor.

ALMANYA ÜÇÜNCÜ DALGAYA DOĞRU İLERLİYOR

Deutsche Welle Türkçe’den Elliot Douglas imzalı habere göre Almanya’da kısıtlamalara rağmen, çok sayıda insan dışarda, sadece dışarıya paket servisi yoluyla satış yapmalarına izin verilen restoran ve kafelerin önlerinde uzun kuyruklar oluşmuş durumda. Parklar ve sokaktaki insanların büyük çoğunluğu maskesiz… Kısıtlamaların artık işe yaramadığı, insanların bunlara uymadıkları gözle görülebildiği ülkede, uzmanlar, Almanya’nın üçüncü bir dalgaya doğru yol aldığı uyarısında bulunuyor.

Almanya’da halkı koronavirüse karşı aşılama çalışmaları, ABD ve Birleşik Krallık’a kıyasla daha ağır ilerliyor. Bu arada virüs varyantlarının bulaşma oranı da artıyor, en dikkat çekeni de koronavirüsün İngiltere varyantı B.1.1.7. ve bu endişeleri daha da artırıyor.

Kamu televizyonu ARD’nin, sonuçlarını 19 Şubat’ta açıkladığı bir kamuoyu araştırmasına göre, Almanya’da Covid-19 kısıtlamalarının çok ileriye gittiği görüşünde olanların sayısı iki hafta öncesine kıyasla yüzde 5 oranında artarak, yüzde 27’ye yükseldi. Bir önceki ankette, alınan önlemlerin yeterli olmadığını söyleyenlerin oranı da son ankette geriledi, yüzde 24’ten yüzde 16’ya düştü. Bu, yaklaşık bir yıl önce alınmaya başlanan önlemlere, bugüne kadar en düşük kamuoyu desteğini yansıtıyor.

BİREYSEL SORUMLULUK, HALKA KESİLEN ÇOK ACI BİR REÇETE

Yaşanan durum istatistiklere böyle yansırken uzman psikiyatristler ve psikologlar bu gerçekle ilgili şu görüşleri dile getiriyorlar:

ŞİDDET ARTABİLİR, KORONAVİRÜS İNKARCILARI YENİDEN GÜÇ KAZANABİLİR

Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin, salgınla mücadele amacıyla uzmanlardan oluşturduğu danışma konseyinde yer alan Psikolog Stephan Grünewald: Bazı insanlar, ‘artık sonsuza kadar tecritte gibi yaşayacağız’ hissiyatını yaşıyor. Ağır kısıtlamalar, toplum genelinde “kızgınlık ve saldırganlığı artırabilir.

2020 yılı boyunca, maskesiz büyük çaplı gösteriler düzenleyen ve aralarında kendilerini “Querdenker” (farklı açıdan, perspektiften bakarak düşünenler) olarak adlandıranların da yer aldığı koronavirüs önlemleri karşıtları; kısıtlama tedbirlerinin uzun süre devam etmesi halinde bu grupların popülaritesi artabilir.

Koronavirüs inkarcıları, alarm veren ölüm sayıları nedeniyle, bugüne kadar kontrol altında tutulabildi. Ama şimdi artan aşılarla birlikte, komplo teorisyenleri ve inkarcıları, yeniden güç kazanabilir.

Hep kaçınılması, yapılmaması gerekenlerden, fedakarlıktan söz ediliyor… Oysa insanların neye ihtiyaç duyduğuna ve bu beklentiyi nasıl karşılayabileceğimize odaklanmalıyız. Siyasiler ‘anarşiyi’ önleyebilmek için bu beklentilere imkan sağlamanın yolunu bulmalı.

TUTARLI, SOMUT VE ŞEFFAF OLUNMALI

Sosyal psikolog Profesör Rolf van Dick: Sadece aşırılık yanlıları değil, normalde şiddet eğilim olmayanlar da kısıtlamaların yol açtığı yılgınlıktan ötürü şiddete yönelebilir. Siyasi iletişim tutarlı olmaya devam etmeli. Somut kriterlere, verilere dayanmalı ve bunlar da anlaşılır bir şekilde kamuoyuna aktarılmalı.

İNKARCILAR İLE UZLAŞMA SAĞLANMALI

Psikiyatrist Jan Kalbitzer: Salgının bir sonraki aşamasında toplumsal birlik oluşturulabilmek için koronavirüs inkarcıları ile bir uzlaşma sağlanması gerekiyor. Bu insanlara sadece onların düşüncelerinin hatalı, yanlış olduğunu söylemek yeterli olmayacaktır. Onların gerçekleri kabullenmeleri için teşvik edilmesi gerekli. İlgilerini çekebilecek yollarla, gerçekler onlara etkili bir şekilde anlatılabilir.

Exit mobile version