Etrafımızda şekillenen dünyayı algılayabiliyor musunuz? Ben bazen dinamikleri anlamakta güçlük çekebiliyorum. Bunun sebebi, dün ile bugün arasında devasa farkları barındıran bir dünyada yaşıyor olmamız.
Michio Kaku ‘Geleceğin Fiziği’ isimli kitabında ‘her yeni gün, önceki gün dahil yaşanmış tüm günlerde üretilen toplam verinin iki katı kadar veri üretiliyor’ derken, 5 yıl önce kitabı ilk okuduğumda buna inanmakta zorlanmıştım. Fakat bugün Kaku’nun bahsettiği ve bilgisayarların bize bahşettiği bu üstel büyümeyi anlamak benim için çok da zor değil.
Bu yeni dünyayı takip etmek elbette herkes için çok güç. Bildiklerimizin neredeyse tamamının ertesi gün eksik ya da hatalı bilgilere dönüşebildiği, hiç duymadığımız çılgın fikirlerin bir yerlerde üretilip piyasaya sürüldüğü, daha önce denenmemiş yepyeni yöntemlerin her gün başka başka modellerle markete sunulduğu yeni dünyada belki de artık salt insan aklıyla, bilgisayarların yardımı olmadan hayatta kalmak mümkün değil.
Cengiz Çakmak’tan “Yapay zeka kusursuz olduğu için kusurlu, insan aklı kusurlu olduğu için kusursuzdur” savını ilk duyduğumda mevzuya biraz uyanmış olsam da; bugün yukarıdakine benzer bir aydınlanmayı bu sav için de çok kolay hazmedebiliyorum.
Dolayısıyla artık ‘şaka maka’ hayatımızın her yerinde olan, tıpkı semavi söylemlerdeki gibi ‘bizi bizden daha iyi bilen’ teknolojik cihazların vadettiği kusursuz zekayı yararımıza kullanmak zorundayız.
Turizmde Dijital Dönüşüm
Turizm insanın kusurlu aklı sayesinde kusursuzlaşan ve unutulmaz deneyimler sunan yegane sektör. Bu sebeple belki bu alanda teknolojik entegrasyon beklendiğinden daha yavaş ilerlemiş olabilir. Gün itibariyle dünya ekonomisinin en büyük sektörleri arasında teknolojik ilişiği en az olan alanlardan biri turizm. Belki çok da ihtiyaç duyulmadığı, ya da öyle olmasa bile öyle düşünüldüğü için böyle. Fakat artık istesek de istemesek de teknolojik entegrasyon olmadan hayatta kalmak mümkün değil.
Teknoloji ve teknolojik cihazların bizim sektörde beklediğimiz sıcaklığı sunmadıklarını biliyorum. Temelleri dudaklarda oluşan keyifli bir gülümsemeye dayanan bir sektörde monitörlerin ve kioskların soğuk yüzü elbette yargıyla karşılanacak. Fakat madalyonun diğer yüzünde, satın alma süreçleri dahil seyahat ve konaklama deneyimlerinin tümünü mobil cihazlarından tamamlayan / tamamlayabilmek isteyen yüzde 90’lık bir kitle var. Yalnızca bu istatistik bile, başka hiçbir gerekçeye mahal vermeksizin otel operasyonlarını imkanlar el verdiğince otomatize ve mobilize etmeye yeter. Fakat, bu ve diğer bir sürü nedene rağmen özellikle biz ve bizim gibi ülkelerde bu dönüşüme adapta olmayan/olamayan/olmak istemeyen bir yığın da var.
Tıpkı değişen ticari mantığa ayak uyduramayan mahalle bakkallarının yerini süpermarketlere bırakması gibi, bu değişime ayak direyen sektör oyuncuları da yerini ayak uyduranlara bırakacak. Geriye dönüp baktığımızda bakkallara yaptığımız gibi ‘küçük esnafı bitirdiler abi’ diyecek ve ufak bir rahatsızlık hissedecek, sonra önümüze çıkan ‘teknolojik otellerden’ birinde keyfimizi süreceğiz. Çünkü her ne kadar nostaljik tatlılık ruhumuzu okşuyor olsa da ihtiyaçlarımıza ve arzularımıza bu dönüşümü yakalayan işletmeler yanıt verebilecekler.
Günümüz dünyasının bize göre çok gelişmiş fakat alacağı daha çok yol olan teknolojilerinden ufak ufak da olsa yararlanmaya başlamakta ve iş modellerini ona göre dizayn etmekte fayda var. Günün gerçeklerini ve gerekliliklerini kavramak, takip etmek ve uyarlayabilmek ancak böyle mümkün. Ya ‘Senin istediğini sen istemeden yerine getirebilme’ yeteneğini kazanmaya çok da uzak olmayan bu yeni teknolojileri ciddiye alırsınız, ya da hoş bir nostalji esintisine karışan ‘nerede o eski bayramlar’ deyişleriyle kaybolup gidersiniz…