Last Updated on 3 Eylül 2021 by Yaşar Çelik
Türkiye turizminin gelecekte nasıl bir yol izleyeceğini görmek için TÜRSAB’a yakından bakmak yeterli olacaktır. Bunu yaparken de Türkiye’deki mevcut yönetim anlayışını ve demokrasi kültürünü göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır.
Türkiye seyahat endüstrisi dünya turizmdeki trendleri takip ederek, bu trendleri kendi iç mutfağına çeki düzen vermek için bir araç olarak kullanabilir.
Türkiye seyahat endüstrisi; seyahate çıkma hakkının daha geniş kitlelerce kullanılması için “turizmin lüks değil bir ihtiyaç” ve “herkes için bir hak” olduğunu en başta devlete kabul ettirebilir ise daha da güçlenir.
Ve tabi ki rekabetin daha şeffaf hale getirildiği bir sektör haline gelmek için çaba sarf edebilir.
Seyahat endüstri bunu yaparsa Türkiye turizmi iç pazar ve şu anki kaynak pazarlar açısından daha da cazip hale gelebilir.
TÜRSAB NE ZAMAN KURULDU?
1900’lü yıllarda ülkemizde Levantenler tarafından kurulan seyahat işletmeleri, seyahat acentesi olarak etkinlik göstermiştir. 1950 yılından sonra, seyahat işletmelerinin sayıları çoğalmış, önceleri İstanbul ve İzmir’de yoğun olan işletmeler tüm ülkeye yayılmıştır.
Seyahat işletmeleri 1972 yılında hukuki kimlik kazanmış ve bir meslek birliğine kavuşmuştur.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği kısa adıyla TÜRSAB, 28 Eylül 1972 tarihinde yürürlüğe giren 1618 sayılı kanun ile kurulmuş, seyahat acentelerinin kuruluş işlemlerinden itibaren tüm işlemlerinde yetkili kurum olmuştur.
TÜRSAB’ın amacı, seyahat acenteliği mesleğinin ve faaliyet alanının temeli olan Türk Turizm sektörünün gelişimine katkıda bulunmaktır. TÜRSAB’a kayıtlı acente sayısı 2019 rakamlarına göre 11 bin 410’dur.
Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere yılda ortalama beş yüz olan yeni acente belgesi alımı Değişim Hareketi’nin yönetimi devralmasıyla binlere çıkmıştır.
Firuz Bağlıkaya’nın seçim vaatleri arasında yer alan “Acente açmayı zorlaştıracağım” söyleminin pek işe yaramadığını görüyoruz.
2021’in Eylül ayı itibarı ile Türkiye’de 12 binin üzerinde seyahat acentesi bulunuyor.
TÜRKİYE TURİZMİN EN GÜÇLÜ AKTÖRÜ KİM?
“Tarihsel olarak seyahat acentaları, seyahat endüstrisinde temel rol oynamışlar, perakendeciler ile üreticiler arasında lider aracılar olmuşlardır.”
Türkiye’nin dört bir yanında aktif olarak var olan ve son seçim kayıtlarına göre aktif 8 bin 400 civarındaki acentesi ile TÜRSAB, kuşkusuz Türkiye turizminin en güçlü aktörüdür.
Bakanlığın yasa koyucu gücüne rağmen TÜRSAB neden daha güçlüdür?
Bunun birkaç sebebi var aslında.
TÜRSAB hem meslek örgütüdür hem de yarı kamu kurumudur.
Bence TÜRSAB’ın en güçlü yanı Türkiye’nin her yerinde fiziki şubelerle var olmasıdır.
Şu an tahminen 10 bin aktif acentesi bulunan TÜRSAB, acenteleri üzerinden sahada her gün belli bir standartta operasyon yapmaktadır.
DEĞİŞİM HAREKETİNİN VAADLERİ
30 Kasım – 1 Aralık 2019 tarihlerinde gerçekleşen TÜRSAB 24. Genel Kurulu’nda oyların % 63’ünü alarak yeniden TÜRSAB Başkanlığı’na seçilen Firuz Bağlıkaya, Yönetim Kurulu, Denetim ve Disiplin Kurulu üyeleri mazbatalarını aldı. 10 Aralık’ta TÜRSAB’da düzenlenen tören kapsamında TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın konuşmasında öne çıkanları okumak için bkz: TÜRSAB’ın yeni Başkanı Firuz Bağlıkaya
DEĞİŞİM HAREKETİNİN ÖNCÜLERİ BUGÜN NEREDE?
Bağlıkaya, 18 yıllık iktidarı girdiği ikinci seçimde rekor bir oyla devirince oldukça sevindi.
Söylemlerinin sahada karşılık bulmuş olduğuna inandı ve acentaların çoğunluğunun seçimde beyan ettiği fikirleri benimsediği varsaydı. Oysa hepimiz biliriz ki hareketler de insanlar gibidir. İnsan söyledikleri değil yaptıklarıdır.
Bağlıkaya, Değişim Hareketi’ni kurduğunda bir kadro hareketi olarak takdim etmişti. Fakat hareket güçlenip de kendisini kabul ettirdikçe, kendisiyle aynı fikirde olmayan yol arkadaşlarını terk etmesi veya yol arkadaşlarının Bağlıkaya’yı terk etmesine neden oldu.
Bu dönemde içinde yaşadığımız ülkenin siyası konjonktürüne vurgu yapmadan doğru bir bakış açısı elde edemeyiz.
Bağlıkaya, yönetime geldikten sonra Türkiye’nin işleyişinde temel değişimler oldu.
16 Nisan 2017 tarihinde düzenlenen bir referandumla Türkiye parlamenter rejimi terk edip Başkanlık sistemine geçti.
Başkanlık sistemin ilk Kültür ve Turizm Bakanı aynı zamanda Değişim Hareketi’nin içinde yer alan ve Bağlıkaya ile yol arkadaşlığı yapan Mehmet Nuri Ersoy oldu.
Değişim Hareketi yönetime geldiği 2017 yılından itibaren çok önemli adımlar atmıştı.
Ancak Lord Acton’un meşhur bir sözünü paylaşmak isterim: Her iktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar. Buna “güç zehirlenmesi” de deniliyor.
2017’den itibaren başlayan ve 2019 seçimlerinden sonra iyice güçlenen bir eğilim sonucunda TÜRSAB’ta önemli gerilemeler yaşandı. Bu gerileme halen devam ediyor.
TÜRSAB siyasileşti. Değişim Hareketi, kadroları ile yollarını ayırdı.
TÜRSAB SİYASİLEŞTİ
TÜRSAB Başkanı, eski yol arkadaşı yeni Turizm Bakanı ile polemiğe girerek iç siyasete dahil oldu ve bu önemli bir hataydı.
TÜRSAB üyesi acentaların bu polemikte taraf olması için hiçbir neden yoktu.
TÜRSAB, üyelerinin sıkıntılarının azaltılmasına yardımcı olmak istiyor idiyse, bunu, Turizm Bakanlığı ile iş birliği yaparak yapabilirdi.
Bağlıkaya’nın, Ersoy’a yönelik politikası tutumu hatalarla doludur. Bu hataların sonunda TÜRSAB, Bakanlık nezdinde yalnızlığa itilmiştir.
Bu arka plan göz önünde tutulduğu zaman Bağlıkaya’nın, imkânlarının ötesinde emellere yönelmesi gerçekçi değildir. Her derneğin üyelerinin çıkarlarına sahip çıkması ve onu daha ileri götürmeye çalışması doğaldır. Ancak izlediği yanlış tutum ve attığı adımlar nedeniyle bu iş, kendisine ve meslek örgütüne zarar verecek bir şekle dönüşmüştür.
Bağlıkaya, Bakan Ersoy ile şahsî polemiği sayesinde istikrarsız bir ilişki içinde olmuştur. Üstü örtülen sorunlar muhtemelen sırayla ilerleyen zamanlarda gündeme gelecektir.
Şimdilik, sorunlu konular henüz gündeme getirilmemektedir. Ama er veya geç o sorunlar gündeme gelecektir. Bağlıkaya ve Ersoy arasındaki ilişkilerin, öngörülebilir bir gelecekte düze çıkma umudu yok gibidir.
“DEĞİŞİM” EKİP VE KADRO İŞİDİR
Son iki seçimdir dikkatimi çeken en önemli şey TÜRSAB Yönetim Kurulu asil üyeleridir. 18 yıllık bir iktidarı deviren Bağlıkaya, kendine iki dönemdir öyle kadrolar seçiyor ki insan anlamakta hiç de zorlanmıyor.
TÜRSAB’ın siyasallaştığı yönetim kurulu üyelerinden de açıkça belli oluyor. Anlamadığımız konu eğer bir ekibin yoksa, o zaman neden bütün bu değişimler ve risk almalar?
Bağlıkaya’nın etrafında körü körüne sadakat gösteren ve partizanlıkları öne çıkan kimselerden oluşan bir kitle olmaya başlamıştır. Şu anda TÜRSAB’daki yönetim zafiyetinin en önemli sorunlarından biri de budur.
DEĞİŞEN DÜNYADA TÜRSAB NEREDE OLACAK?
Turizm endüstrisi belirleyen yerleşmiş kurumlar dünyadaki güç dengelerini etkilemeye devam etmektedir. Turizm sektörü çok değerli bir krizi yönetememiştir. Türkiye, halen dünya turizm endüstrisinde etkisini önemli ölçüde hissettiren ve bunu daha az rekabetçi bir üslupla yürüten ülke konumunu muhafaza etmektedir.
DİKENLİ KONU TÜRSAB SEÇİMLERİ
TÜRSAB, pandemi sürecini kendi iç mutfağına çeki düzen vermek için bir araç olarak kullanabilirdi.
Bunu yapsaydı 2022’de çok daha güçlü bir Bağlıkaya ile seçime girerdi. Gerçi Bağlıkaya iki dönemden fazla adaylığı benimseyen bir Başkan değildi ama son TÜRSAB TV canlı yayınında Cem Polatoğlu’nun bu sorusuna verdiği cevapta seçime girecek algısı yarattı bende.
Bu da bizim yukarda söylediğimizi haklı çıkarır… “İnsan söyledikleri değil, yaptıklarıdır.”
ORTA VADEDE TÜRSAB’IN ROLÜ, MİSYONUNU VE HEDEFLERİ
Türkiye’nin bölgesindeki stratejik gücü bellidir. Bu güç askeri değil AKP’ye rağmen demokrasiden gelir.
Hiç kimse geçmişi geri getiremez ama geleceğin önünde de kimse duramaz. Orta vadede Türkiye, seyahat endüstrisi ve turizm içinde orta büyüklükte olmaya devam edecektir.
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demişti Antik Çağ filozoflarından Herakleitos…
Yaşam değişim ve gelişim demekti filozofa göre ama Türkiye bir tekrarlar ülkesidir. Bu ülkede değişen tek şey sizin yaşananlara alışmanızdır…