Site icon Turizm Günlüğü

Atilla Dorsay yazdı: Bir Beyoğlu otelindeki dram, felsefe ve seks

Bir Beyoğlu otelindeki dram, felsefe ve seks

İşte size son derece sürpriz bir film!.. Gerçi son haftalarda bu tür filmler öylesine çoğaldı ki… Biz de hemen hepsini izledik; bunu yaparken filmler üzerine yerleşik genel ve kişisel izlenimlerimizi ve ölçütlerimizi portmantoda bırakıp, ayrı ayrı hepsine ‘nüfuz etmeye’ çalıştık. beyoglu-otel-seks-porno

Arthur Rambo‘dan Üç bin Yıllık Bekleyiş’e, Moonage Daydream: Dawid Bowie’den Kyra’nın Şarkı Söylediği Yer’e, hepsi insanı şaşırtan filmlerdi. Dolayısıyla üzerlerine ortak bir yargıya varılması zor; hatta imkansız olan…

Atilla Dorsay, T24‘deki köşesinde dün vizyona giren “Reflection” isimli film hakkında “Bir Beyoğlu otelindeki dram, felsefe ve seks” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı…

“Bu haftanın bu yeni filmi de öyle oluyor. İngilizce konuşan Türk ve yabancı oyuncularla çok vurucu kişilikler yaratan, jeneriklerini filmin ortasında kullanan, gözü pek bir cinsellik ve ‘gay bir yaklaşım’ içeren bu film, tek bir ifadeyle; farklı. Dolayısıyla da cesur. Anlatmayı deneyelim bakalım…

Başta özellikle Türk oyuncuların aksanlı İngilizce’siyle kulaklara çarpan film, yeri söylenmese de İstanbul’un çok eski (olduğu söylenen) bir otelinde geçiyor. Gerçi ben Beyoğlu‘nu tanıdım!.. Ashu Hotel yine aynı adı taşıyan Ashu Bey tarafından yönetilmektedir. Paris, Londra, New York gibi yerlerde şubeleri olduğu söylense de, kuşkusuz bu hiçbirine benzemeyen bir buluşma yeridir.

Buraya inenler değişik ülkelerden ve hemen hepsi çift olan kişilerdir. Steve-Mary ikilisi hep kavga eder, evliliklerini sanki sürekli duvara çarparlar. Aralarında çocuk sahibi olan da sadece onlardır. Peso ve kadını Sandra da çok mutlu değillerdir ve ayrıca belli bir safiyet taşırlar. Kekeme ve kabak kafalı Domino, kadınından dayak kadar merhamet, hatta sevgi bile bulur: sırası gelince… En yakışıklıları olan Raven (ona yakıştırılmış bu isim, Edgar Allan Poe‘nun ünlü korku hikâyesini ve ondan Roger Corman’ın 1963 tarihli filmini akla getirir), deri ceketinin altına giydiği eteği, sayısız dövmesi, açıkça itiraf ettiği çift – cinselliğiyle en ilginçlerindendir. Yeri gelince gencecik bir oğlanın nasıl koynuna girdiğini anlatır. Asıl ilişkisini ise filmin ana kadın kahramanı sayılabilecek olan Shadow’la kuracaktır.

Belki en ilginç kişilerin başında gelen Ashu, William Burroughs imzalı Naked Lunch’ı sürekli el altında tutar. (David Cronenberg’in 1991’de filmini çektiği bir başyapıt). Ama ondan da ilginci birden çıkıp gelir: Aziz Sodom… Bu ünlü günah kentini bir aziz nasıl temsil eder… demeye fırsat kalmaz; çünkü onu ünlü Türk oyuncusu Selçuk Yöntem öyle bir ustalıkla oynar ki… Bu Sodom azizi, tüm çiftleri ve hikâyelerini (ama en çok Raven ve Shadow’u) karşısına alır, onlara hayatlarının gerçeklerini anlatır, yüzlerine bir ayna tutar. Ve kimilerini belki hak ettikleri akibete uğratmaktan da kaçınmaz.

Bu kendine özgü film, aslında uzun bir yapım süreci geçirmiş. Bir tek önemli festivale katılmış ve 2021’de Harlem Uluslarası Film Festivali’nde birinci seçilmiş. Demek ki hayli gecikmiş bir gösteri bu… Ama böylesine aykırı bir film için de bu normal sayılmalı. Yer yer absürt bir komediye, yer yer yoğun bir drama yönelen, telefonlardan gelen gizemli bir sesi oteldeki iki yabancı öğrenciye bağlayarak sanki bir şaka yapan; tüm hikâyeleri seksten geçen filmde, yer yer “Acı hazdır, acı ruhun nemidir“, “Çaresizler ve çıplaklar öncelikle korunur” gibi deyişler var. Aziz Sodom da bir yerde şöyle der: “Ben becerilmiş bir azizim!

Ve tüm bu kadroya rağmen, filmin en sağlam oyununu Selçuk Yöntem’in verdiği kesindir. Bu biraz unutulmuş oyuncumuzu bir kez daha analım ve varlığına şükredelim. Filmi görmekse artık size kalmış!..”

Exit mobile version