Last Updated on 24 Eylül 2022 by Yaşar Çelik
Boğaz turu yaparken göze çarpar merak edersiniz, önünden geçerken kat ettiğiniz tarihi duvarları kadraja sığdırmaya çalışırsınız ya da Kuruçeşme, Arnavutköy arasında yürürken ışıkları ve heybetli kuleleri ile size selam verir bu tarihi bina! Neresi mi orası? 171 yıl boyunca Kuleli Askerî Lisesi olarak hizmet vermiş, günümüzdeki adıyla “Kuleli Yerleşkesi” olarak anılan İstanbul’un yaşayan tarihlerinden birisi…
Dünyanın en güzel şehridir belki de İstanbul. İki kıtayı birbirine bağlayan bir konum, Bizans’tan Osmanlı’ya, oradan da günümüze sükûnet içerisinde ayakta duran sayısız eser, milyonlarca yaşayanının yarattığı harmoni, kıvrılarak şehri ortalayan bir boğaz ve kıyısında yüzlerce yıldır bu boğazın sefasını süren tarihe inat yapılar. Sadece yalılar yoktur boğaz kenarında. Bazen bir park, bir cami, bir saray veyahut bazen ne olduğunu bilemediğiniz şaşalı bir yapı fark edersiniz. Ama bazıları vardır ki manzara, kadrajınızın tamamını doldurur. Hele bir de gün batımına denk geldiyse bakışlarınız, ya da yıldızlar çoktan asılmışsa gökyüzüne, denize yansıyan ışıkları açıldıysa kulelerinin, gözlerinizi alamazsınız o güzellikten.
Kuleli adında bir mahalle var şu an ve bir yerleşke. Oysa tarihi o kadar derin ki, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldığında koru olan, Yavuz Sultan Selim tarafından kışla yapılan, Kanuni dönemiyle gösterişli bir bahçeye dönüştürülmüş ve Cumhuriyet döneminde de Askeri Lise olarak günümüze kadar gelen muhteşem yapı. Tarihi de kuleleri kadar büyük olan Kuleli, İstanbul’un en güzide semtlerinden birinde Çengelköy’de yükselir göğe. Çengelköy deyip de öyle hızlıca geçmemek gerekir aslında. En güzelinden sahip çıkar bu tarihi yapısına. Nedeni ise saf Kuleli sevgisidir…
İstanbul’un benliğini hiç yitirmeyen semtlerinden biri Çengelköy. Ne kadar göç verse de alsa da her çağa uyum sağlayan, yaşayanını yazılı olmayan kurallarına uyarlayarak yaşatan bir semt. Çengelköy, boğazın en gösterişli yerine konuşlanmış, butik yaşamlara ev sahipliği yapan, 90’lı yıllara damgasını vurmuş “Süper Baba” dizisi ile adını duyuran ve meşhur denilen salatalığı ile bilinir daha çok. Oysa Çengelköy ile özdeşleşen bir başka değer var bahsedilmesi gereken.
1828 yılında inşa edilmiş bir bina
İlk zamanlarda kışla olarak kullanılan, ampir üslupta yapılmış, 1843’te kuleleri dikilmiş ve o tarihten sonra “Kuleli Kışla” olarak anılmış bir bina. Kışla olmasına rağmen 1854 yılında hastane olarak hizmet vermişliği bile olan bu bina maalesef 1856 yılında çıkan yangınla kül olmuş. 1871 yılına gelindiğinde ise bakanların dönüp bir kez daha hayranlıkla baktığı bugün ayakta olan hali yapılmış ve 1872’de de Askeri İdadi olarak ilk kez hizmet vermeye başlamış.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ve 1912-1913 Balkan Harbi yıllarında hastane, 1879-1910 yılları arası tıbbiye, 1913-1920 yılları arası tekrar okul, 1920-1922 yılları arası İngiliz himayesi altına girmiş olup, Büyük Taarruzun parlak zaferle sonuçlanması ve ardından başlayan Lozan Barış görüşmeleri ile yeniden Türk makamlara geçen Kuleli, 1925 yılında “Kuleli Askerî Lisesi” adını alarak günümüze kadar gelmiş.
Yaşayan müze
Yüzyıllardır olduğu yere kök salmış yaşayan müze Kuleli Askerî Lisesi işte Çengelköy’de bahsedilmesi gereken en özel değerlerden. Günümüz adı Kuleli yerleşkesi olsa da hitap için Kuleli tercih edenler tarafından belki yadırganmamış olabilir fakat Çengelköy sakinlerinin resmi bayramlarda, sokakları inleterek marşlarını coşkuyla söyleyen, parıldayan üniformaları ile hafta sonu izinlerine çıkan öğrencilerin eksikliğini hissediyor mudur bilinmez… Başka bilinmeyen bir husustan daha bahsetmek gerekirse Kuleli hakkında, o da en az kendisi kadar yaşlı olup, yan bahçesinde yükselen ulu çınar ağaçlarında yaşayan papağanların nereden geldikleri.
Kimi efsaneye göre papağan yüklü bir geminin boğazdan geçerken, papağanların kafeslerden kaçıp geldikleri, kimine göre de bilinçli olarak buraya bırakıldıkları. Doğrusu nedir bilinmez ama askeri bölge olmasından dolayı içine giriş yapamayacağınız Kuleli Yerleşkesinin yanına giderseniz en azından papağanlarını gördüğünüzde bir an İstanbul’un göbeğinde bu ana şahitlik edip kendinizi çok uzaklara götürebilirsiniz.
Zarafet sembolü
Boğaz kenarında kurdukları yaşamları itibariyle ülkemizde yaşayan papağanların belki en şanslıları bu gördükleriniz olabilir. Ama bu şanlı yuvada boğaz manzarası eşliğinde eğitim alan öğrencilerin de fazlasıyla şanslı olduklarını söyleyebiliriz. Kıvrımlı İstanbul Boğazı’nın en güzel konumlarından birine sahip bir okul… Haklısınız, yalının okul versiyonu deseniz yeridir. An itibariyle okul olarak hizmet vermiyor olsa da oradan bakılan boğazın nasıl göründüğünü tahmin etmek güç değil. İstanbul’un en güzel simge yapılarından birisi olan Kuleli, inşa edildiği ilk günden bu yana göğe yükselen kuleleri ile ülkemizin zarafet sembolleri arasında. Boğazdan geçen gemilerin bile daha çok izleyebilmek adına yavaşladıkları Kuleli için geleceğinin geçmişinden daha iyi olacağı ümidiyle…
Tourism Diary MAG 6. Sayı İstanbul Gezi Rehberi
İstanbul ile ilgili daha fazla seyahat rotası için Tourism Diary MAG 6. Sayı İstanbul Gezi Rehberi ‘ni okumayı unutmayın. Dergimizi Turkcell Dergilik, Magzter ve Dijital Basın platformlarından indirebilirsiniz.