Last Updated on 27 Eylül 2022 by Yaşar Çelik
Sektörümüzün bugün coşku ile kutladığı dünya turizm gününde turizm endüstrisinin tüm temsilcileri, paydaşları, STK’lar ve özellikle yerel sakinler arasında araştırma, planlama ve yakın ve sürekli bir diyalog sayesinde ülkemizde yeni normalde tüm ülkeye dağılmış, kırsal turizmden, glamping ve aile işletmesi butik oteller ile daha dengeli verimli ve paylaşımcı turizmi inşa edebilirler.
Turizmci Hüseyin Baraner, Dünya Turizm Günü vesilesi ile bir yazı kaleme alarak, Türkiye turizminin önündeki bazı sıkıntılara değindi ve gelecekte öne çıkacak trendlere ilişkinde ipuçları verdi. İşte Baraner’in “Bugün dünya turizm günü. Kutluyoruz! Ancak çok sorunumuz var!” Başlıklı o yazısı…
Sektörümüz turizm 5 kıtada yüz milyonların ekmek yediği devasa bir sektöre dönüştü.
Modern, hızlı ve ekonomik ulaşım imkanları dünya turizmini sayısal zirveye – rekora taşıdı .
Dünya ve Türk turizm sektörünün büyük başarılarını hepimiz biliyoruz, bunları burada yazmaya gerek yok!
Sektörümüzü korumak istiyoruz!
Turizme gönül vermiş değerli turizmcilerin bundan 40-50 yıl önce başlattığı sektör o kadar büyüdü, o kadar hız kazandı, o kadar yanlış ellere düştü ki, artık yol ayrımına geldiğimizi söylemek durumundayız.
Gerçek durum ne?
Uluslararası basın sektörümüz ile ilgili olarak değişim baskısı artırdı.
Pandemi küçük şirketleri yıktı; Sektör bir avuç şirketin tekeline girdi: Pandemi sonrası eski alışkanlıklar devam ediyor; büyük şirketlerin kronik büyüme dürtüsü yine büyük bir hız kazandı.
Sektörümüzün küresel anlamda büyük sorunları var
Pax üretme yarışını ne kadar alkışlasak ta bir çok destinasyonda sosyo-ekonomik suistimal ve eko/kültürel yıkım sorunları var.
Yoğunluk, verimsizlik, mutsuzluk, umutsuzluk.
Pandemiden önce Palma de Mallorca, Paris, Dubrovnik, Kyoto, Berlin, Venedik, Amsterdam, Bali ve Reykjavik gibi destinasyonlardan alışılmadık şikayetler gündeme oturmuştu . Pandemi yıllarında “değişeceğiz, değişmeliyiz!” sözlerini unutan turizmcilerin listesi kabarık; Piyasa dinamiklerinin “Turist gelsinde nasıl isterse gelsin!” baskısı halen etkisini koruyor .
Sıkıntılar neler?
Kruvaziyer trafiği çok arttı. Pandemide yaşanan travmalara rağmen eski alışkanlıklar ve vurdum duymazlık devam ediyor. Denizler kirletiliyor. Gelecek yıl sadece Almanya’da kruvaziyer müşteri sayısı 2,5 milyon pax 4 milyona çıkacak.
Para’nın gücü ve lobi faaliyetlerinin etkisi ile dünyanın tropik ülkelerinde ilgili kurumlardan temiz raporları alınıyor.
Doğa tahribatını aramızdaki en rantçı turizmciler bile kabul ediyor artık.
Ucuz krediler ve verilen teşvikler hastaneleri, hapishaneleri, tarihi binaları otellere dönüştürdü ve hali hazırda dünyada 10 bine yakın otel projesi devam ediyor. Kara para, vergilendirmemiş para be bitcoin kazançları dünyanın bir çok noktasında oluk oluk turizm yatırımlarına akıyor. Büyük markalar yılda biner yeni otel açıyorlar.
Daha fazla turist, daha fazla döviz diye dünyanın bir çok noktasında ve bizim ülkemizde de halen ormanlar yakılıyor, sahiller betona boğuluyor.
Birçok turist “yerel halka yakın yaşamak” istese de ve ziyaretleri sırasında ne kadar etik deneyime sahip olsalar da fiziki yoğunluk , aşırı ticari yaklaşımlar, hediyelik eşya dükkanları, tur otobüsleri, yerel olanakları ve altyapıyı büyük çapta zorluyor ve buda destinasyon sakinlerini her gün artarak daha çok kızdırıyor.
Turistlere online satışları yeni bir sıkıntı yarattı: Online satış imkanları turisti evimizin alt katına kadar soktu: “Bilmiyoruz; in midir, cin midir? Tanımıyoruz, korkuyoruz!” diyenler yine seslerini yükseltmeye başladı.
Böyle devam ederse “Turist istemiyoruz!” sesleri dünyada yeniden yükselecek!
Aşırı yoğun turizm hareketliliği yeniden kamusal alanları, yerel ekonomiyi ve şehrin sakinleri için planlanan konutlar ilgili planlamalarını ve yerel gelir ve ev kirası dengesini altüst etmeye başladı
Ayrıca özellikle bizim ülkemizde Türk Riviera’sının ucuz eleman deposu Serik’te bile Ayşe Nineler yavaş yavaş turizmden şikayetçi oluyorlar “her yanımız otel doldu, benim torun bazen işsiz, bazen de sadece birkaç ay iş bulabiliyor, kışında yatıyor, ancak biz de burada kendi köyümüzde turist gibi her şeyi 12 ay pahalı alıp yiyoruz” diye şikayette bulunuyorlar.
Sektörümüzün bugün coşku ile kutladığı dünya turizm gününde Turizm endüstrisinin tüm temsilcileri, paydaşları, STK’lar ve özellikle yerel sakinler arasında araştırma, planlama ve yakın ve sürekli bir diyalog sayesinde ülkemizde yeni normalde tüm ülkeye dağılmış, kırsal turizmden, glamping ve aile işletmesi butik oteller ile daha dengeli verimli ve paylaşımcı turizmi inşa edebilirler.
Türkiye’de turizmin ray değiştirmesi gerekiyor:
Artık otelcilere büyük arazi tahsisleri verilmesin. Bunun yerine Türkiye’nin her köşesinde sanatçı, sporcu, kültürlü, doğa ve turizm aşığı gurme ailelere 2-3 dönüm arazi tahsis edilsin. Tüm Anadolu’da gerçek Türk mutfağının ve misafirperverliğinin yaşatıldığı İspanya, İtalya özellikle Bavyera ve Avusturya’da benzeri bulunan 20-50 odalı otantik aile işletmesi tesisler desteklensin. Bu tesislerin tanıtımı yapılsın. Ayrıca bu turizm sevdalısı ailelere 20 yıl geri ödemeli teşvik ve kredi verilsin. Tanıtım ve pazarlamada yeni model yerel platformlar ile pazarlama ve tanıtım desteği sağlansın.
Kimsenin kopyalayamayacağı, taklit edemeyeceği bize ait olan Anadolu’nun gerçek tatlarını, renklerini, seslerini, suyunu, rüzgarını, karını, çamurunu, yağmurunu, kuşunu, kurdunu, tarih, sanat ve kültürünü markalaştıran bu yeni konaklama sistemleriyle güçlendirilsin. Böylelikle ülkemizdeki mevcut turizm işletmelerini ve 85 milyar dolarlık milli turizm yatırımlarımızı da korumuş ve güçlendirmiş oluruz.
Yorgun markaların esiri olmayalım
Dünyadaki bütün uluslararası “yorgun markaların” alt kategorilerinin Anadolu’yu sardı.
Anadolu özgünlüğünü kaybediyor.
Gelecekte hem küresel dijital pazarlama sistemlerinin, hem de ‘Markamı sökersem burası batar’ diyen uluslararası marka tabela pazarlamacılarının esiri olmayalım.
Satışta dışarıya komisyon öde, Tabela marka için yine dışarıya komisyon öde, et-içki ithal et, yabancı eleman çalıştır, sanatçıları ve animasyonu dışarıdan getir anlayışı sektörümüzün cazibesini ve verimliliğini iyice azaltacak özgünlüğümüzü kaybettirecek, bizi dışa bağımlı yapacaktır.
Krizden çıktığımız bu günlerde turizmi Türkiye’nin ‘halk sanayisi’ olarak yeniden düzenlememiz gerekmektedir.
Küçülerek büyüyelim. Küçük ve özgün binalarda en yüksek verimliliği, en büyük müşteri memnuniyetini sağlayalım.
Şimdi gelecek için Ortak çözüm yaratmak mecburiyetindeyiz:
Vakit geldi, dünya zorlaştı. Doğa yorgun ve hasta.
Evet, tamda şimdi, tüm Anadolu’yu kapsayan kaliteli turizm formülünün altına fahri doğa bekçisi yüreği ve ebedi turizm sevdası ile ortak aklı zorlayalım.
Turizmci Hüseyin Baraner