Turizmci Recep Yavuz, kaleme aldığı “İçinden TIR geçen antik kent” başlıklı yazısıyla Perge Antik Kenti’ne verilen zarara dikkat çekti.
Turizmci Recep Yavuz, kaleme aldığı “İçinden TIR geçen antik kent” başlıklı yazısıyla Antalya’nın önemli değerlerinden biri olan Perge Antik Kenti’ne verilen zarara dikkat çekti.
2009 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Yedek Listesi’nde olan Perge antik şehrinin içinden geçen yol ile verdiğimiz hasar için; “Perge’ye yüzyılların, savaşların, afetlerin veremediği hasarı maalesef biz veriyoruz” ifadelerini paylaşan Recep Yavuz; “Akdeniz’in en önemli kültürel hazinesini bu şekilde koruyup, gelecek kuşaklara iletemeyeceğimize” dikkat çekti.
İşte Recep Yavuz’un kaleme aldığı “İçinden TIR geçen antik kent” başlıklı yazısı:
İÇİNDEN TIR GEÇEN ANTİK KENT
Kültürel zenginlikler açışından ne kadar da şanslıyız! Ülkenin her bir köşesine gelincikler gibi serpiştirilmiş birkaç bin yılı belgeleyen birbirinden değerli yüzlerce antik şehrimiz var.
Bizler bu mirasa konmuş nesil olarak, onları koruyup gelecek kuşaklara aktarmak, ülke ve insanlık tarihine katkı sunmakla yükümlüyüz.
Dünyada pek az ülkenin sahip olduğu bu zenginliğe sahip çıkmak ve korumak ülkede yaşayan bireyler olarak hepimizin ortak sorumluluğundadır.
Kültürel değerleri korumak, kaçırılmasını ve ticaretini önlemek için yasamız var. 2863 sayılı yasa önemli cezai yaptırımlar içeriyor. Bir turistin yurt dışına bir sikke kaçırmasının bile 5 yıla kadar hapis cezası var.
Bir yandan var olan eserlerimize sahip çıkmaya çalışırken, bir yandan da yurt dışına kaçırılmış eserlerin ülkemize getirilmesi ile ilgili yoğun bir çaba içindeyiz. Ülkemize son yıllarda geri kazandırılan eserler önemli bir kültür hazinesi oluşturuyor.
Bu konuda yüzümüz gülerken, var olan eserlerimize sahip çıkma konusunda aynı hassasiyeti gösteremiyoruz. Öncelikle sahip olduklarımızı korumalıyız. İşte burada gözden kaçırdığımız birçok değerimiz var.
Bence bunun en önemli örneği 2009 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Yedek Listesi’nde olan Perge şehrinin içinden geçen yol ile verdiğimiz hasardır.
Şehrin en az iki bin yıllık en değerli iki eseri olan Tiyatro ve Stadyum arasındaki yolun araç trafiğine açık olması ve hatta yüksek tonajlı araç ve tırların şehrin tam ortasından geçmesi bu nadide eserlere zulümden başka bir şey değildir. Yüz yıllara, doğal afetlere, savaşlara direnen bu eserler gün içinde geçen yüzlerce aracın yarattığı titreşim ile büyük tehlike altında.
Özellikle TIR’ların yarattığı deprem etkisi korkunç bir hal almış durumda.
Elimde ne desibel ölçümü ne de yıllardır süren bu uygulamanın verdiği hasar tespit raporu var. Ama her gidip gördüğümde bizzat yaşadığım, tecrübe ettiğim gerçekler var. Her TIR şehri sallayarak geçiyor.
Akdeniz’in en önemli kültürel hazinesini bu şekilde koruyup, gelecek kuşaklara iletemeyiz.
Bu yolun Aksu’yu iç köylere bağladığını ve ulaşım için gerekli olduğunu biliyorum. Bunu gayet iyi anlıyorum. Ancak günümüzde bunun bir başka çözümü mutlaka olmalı. Tek alternatif, antik şehrin kalbinden geçen yol değildir.
Ayrıca estetik olarak da antik dünyaya adım atmak için ziyarete başlayan bir misafirin önünden geçen kamyonlar, kötü bir görüntü oluşturuyor. Oldukça sessiz ve sakin olan bu bölgede araçların gürültüsünü ve drift atmaya çalışan gençleri de üstüne ekleyin lütfen.
Perge başından beri Türk arkeologların kazdığı nadir şehirlerimizdendir. Prof. Dr. Arif Müfit Mansel, Prof. Dr. Jale İnan ve Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu şehrin bugünkü görüntüye kavuşmasında büyük emek sarf etmişlerdir. Arkeologlarımızın yıllarca, güneşin altında ellerinde fırça ile tozun toprağın içinde kazıp tek tek gün ışığına çıkardığı bu değerlerimize gözümüz gibi bakmalıyız.
Yıllarca restorasyonda olan tiyatro tekrar açıldığında ne kadar sevinmiştik. Zira başka bir örneği olmayan sahne binasındaki kabartma eserler artık gezilebilecek ve görülebilecekti.
Öyle de oldu. Ancak şu an yaşanan başka: Siz bu muhteşem eserler önünde hayranlıkla Zeus ve Selene’nin hikâyesini izlerken, binanın arkasından geçen kamyonun titreşimi ve gürültüsü içinizi acıtıyor.
Perge’ye yüzyılların, savaşların, afetlerin veremediği hasarı maalesef biz veriyoruz.
Bir çözüm olmalı….
TURİZM İŞLETMELERİ ÇALIŞANLARINA MÜZEKART HEDİYE ETSİN!
Son yıllarda “kültür turizmi”ne bakışımız çok şükür biraz değişti. Kalıcı ve sürdürülebilir bir turizm için “Her Şey Dâhil”in tek başına yetmeyeceğini kime sorsanız söyler artık. Turizm gelirlerimizin düşüklüğünden şikâyet ederken sadece otel fiyatının, uçak biletinin ya da paket programın fiyatının artmasının anlaşılmaması gerektiğini, bununla birlikte ülkenin kültürel ve etnografik değerlerinin de öne çıkarılmasının ve pazarlanmasının önemini birçoğumuz biliyoruz.
O halde sahip çıkalım!
Mesela önce şuradan başlayalım: Bütün turizm işletmeleri çalışanlarına 60 TL’lik Müze Kart hediye etsin. İki milyona yaklaşan turizm çalışanlarımız ülkemizin dört bir köşesindeki birbirinden değerli 300 antik şehri bir yıl boyunca gezebilsinler. Ortak bir kültür bilinci ve tarihi eserleri sahiplenme duygusu oluşsun. Onlar gezip gördüklerini muhatabı oldukları turistlere anlatsınlar. Kendi reklamımızı kendimiz yapalım.
Turizmci bu sürece böylesine küçük bir dokunuşla önemli katkı verebilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu yıl müze karta zam yapmadı. Sadece 60 TL ile bir yıl boyunca bütün Türkiye’deki ören yerlerini gezebilirsiniz. Zaten bana göre artık cebinde Müze Kartı olmayan hiçbir turizmcimiz kalmamalı.
2023 yılının ülkemize ve insanlığa barış ve refah getirmesi dileğimle…