Kahramanmaraş’ta meydana gelen, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’da hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, halen yaralı olanlara bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını diliyoruz. Ders, sen öğrenene kadar devam eder
Yaşadığımız büyük deprem felaketi nedeniyle bugünlerde çok karmaşık hisler içindeyiz. Üzülüyoruz, korkuyoruz, ne yapacağımızı bilemedik, uykusuz kaldık, yemek yerken bile suçluluk hissettik. Derin bir yasla ortaya çıkanlar ve bu yas dönemimiz geçtikten sonrasını konuşmak istiyorum biraz.
Kendimizi çok önemsedik. Her şeyin ve herkesin üzerine koyduk
Korona sonrası bireyselleşen dünyamızda birbirimizin yüzüne bakmaz olduk. Uzun süreler evde kaldıktan sonra, herkesin birbirine potansiyel virüs bulaştırıcısı gibi davrandığına şahit olduk. En yakınımıza bile yardım etmek isterken, bir düşündük. Seçimler yaptık. İletişimimiz ve ilişkilerimiz güçleneceğine aslında zayıfladı. Birbirimizle nasıl konuşacağımızı, ne yapacağımızı bilmez hale geldik.
Yas ve acımızı yaşadıktan sonra hayata yeniden tutunacağız
Deprem ikinci kez hayatımızı alt üst etti. Korona’dan kaybettiğimiz 100 bin insanımızın üzerine, depreme 40 binin üzerinde can verdik. Bu sayılar tüm zamanların felaketlerinin çok çok üzerinde. Binlerce çocuk, bebek, genç, yaşlı insanımızı kaybettik. Yaşamı bizimle paylaşan, hayvanlarımızı da kaybettik. Felaketle birlikte, hayatta kalanlar olarak biz, ruhsal bir enkazın altında kaldık. Bunca yaşamın yok olduğu bir coğrafyada mutlu hissettiğimizde bile suçluluk hissediyoruz bugünlerde. Gülmek sanki acıları görmezden gelmek gibi hissettirdi. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demeye başladık. Çok tehlikeli bu duruma sürüklenmeden, almamız gereken dersleri alarak yaşamımıza yön vermeliyiz. Yas ve acımızı yaşadıktan sonra hayata yeniden tutunacağız. Sadece hayatta kalmak değil, ruhsal olarak ta ayakta kalmalıyız. Omuzlarımızı düşürdüğümüz, boynumuzu büktüğümüz halimizle yarınlara umutla bakmamız mümkün değil.
Ne çok kahraman varmış sokaklarda
Ne çok kahraman varmış sokaklarda son zamanlarda görmediğimiz, kötü zamanlar sağlam insanlar tanıttı bize. Biz birbirine yardım eden çok kıymetli bir halkız. Özellikle Türk milletinin Dünyada eşi benzeri olmayan bir bağı olduğunu düşünüyorum. Unutmuştuk uzun zamandır, artık hatırladık. Biz deprem bölgelerine giden yüzlerce yardım ekibiyiz, biz orada olmasak ta acıyı kalbimizle yaşayan bir milletiz. İnsanımız çadırlarda sokaklarda donarken, sıcacık evimizde içimiz üşüyen insanlarız. Bizim gücümüz hiçbir koşulda maddi çıkarlar üzerine kurulmamalı. Büyük inşaatlar, projeler ile değil, insana değer veren, yaşamı önde tutan değerlerimiz, kültürümüz misafirperverliğimiz ve insani yönümüz ile gücümüzü göstermeliyiz ki öyle de oldu.
Suçlu hissetmemek, sorumluluk almak
Uzun süreli acı dolu duygulara kapılmamızın geleceğimize bir katkısı yok. Bu süreçte ve sonrasında ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, maddi manevi destek olmak, dua etmek ve hayatta kalanların yanında olduğumuzu hissettirmek bize kendimizi daha iyi hissettirecek.
Kolektif bir bilinç oluşturduğumuzda bu topraklarda birlikte ve mutlu yaşarız
Hiç bir şey için biz suçlu değiliz. Kayıplarımızın huzur bulması için, hayatımıza mal olacak yanlışları gördüğümüzde birlik olmak. “Boş ver” dememek, “Bir şey olmaz” dememek. Kolektif bir bilinç oluşturduğumuzda bu topraklarda birlikte ve mutlu yaşarız. Kendi hayatımız dışında hiç bir hayatı önemsemeden, tamamen kendi çıkarlarımıza hizmet eden konular için insanlarla iletişim kuran bir halk olduğumuzda ne kadar zengin olursak olalım asla mutlu olamayacağız. Biz birlikte aynı tadı paylaştığımızda mutluyuz. Depremin bize göstermeye çalıştığı, binlerce dostumuzun, canımızın hayatına mal olan bu dersi unutmamayı ve bu kez doğru almayı umuyorum.
Bugün Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ. Peki yarın?
Sadece Türkiye değil, dünya bile bireysellikten uzaklaşma çağrısına koştu. Tüm risklere rağmen dünyanın her bir yanından insanlar acımızı paylaştı, yardım eli uzatmak için deprem bölgesine koştu.
Toprak, tüm canlılarının huzurlu ve mutlu yaşayacağı günü bekliyor. Bugünler büyük bir acı enerjisi ile sınanıyoruz, seçim bizim. Ya iyi olacağız ve yolculuğumuzda karşımıza çıkacak her ışık bu iyilikle aydınlatacak ya da tek başımıza her şeyi göz ardı ederek yaşayarak, bu sınavdan kalacağız.
Her şeyin üstünde bir gücümüz olduğunu yardımlar gösterdi. Biz istediğimizde kilometreleri bir kaç adım yapıp var gücümüzle yardıma koşuyoruz. İnsanın insana ihtiyacı var, doğanın insan iyiliğine ihtiyacı var, canlıların insanların merhametine ihtiyacı var.
En güçlü tutum “dayanışmadır”
Yaşadığımız döneme, coğrafyaya ve koşullara söylenmeyi bırakmalıyız acilen. Eleştirmeyi, hakaret etmeyi, suçlamayı bırakmalıyız. Hiç bir karşılığı olmayan yüzlerce kelimeyi yazıp bir değişim olmasını bekliyoruz. Değişim yaşama şeklimizle olur. Yanlışları görmezden gelmeden, birlik bilinciyle doğruya çevirme ile olur. Doğadan gelen felaketlere ve insanlardan gelen kötülüklere karşı ruhu koruyan en güçlü tutum “dayanışmadır”.
Yaşadığın zamanda üzerine düşeni yapıyor musun?
İyi bir insan mısın? Kendi hakkını ve kendini savunamayanların hakkını koruyor musun?
Var oluş amacın ve insanlığa faydaların neler?
Bu kez dersimizi alarak, umut dolu yarınları paylaşmamızı dilerim.
Depremi yaşayan, yakınını kaybeden, umutsuz hisleriyle hayatta kalan herkesin zamanla acılarının hafiflemesini, yaşama sımsıkı tutunmalarını yürekten diliyorum.