Site icon Turizm Günlüğü

14 Mayıs sonrası turizm sektöründe neler değişmeli?

14 Mayıs sonrası turizm sektöründe neler değişmeli?

14 Mayıs Seçimleri ve turizm sektörü

Turizmci Recep Yavuz, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde Türkiye turizminin geleceği açısından önemli bir yazı kaleme aldı.  14 Mayıs sonrası turizm

Antalyalı Turizmci Recep Yavuz 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde “Turizmci Milletvekili Adaylarına Çağrımdır” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Recep Yavuz, Antalya turizminden yola çıkarak bir an ön önce çözüme kavuşturulması gereken en önemli turizm konularını sıralayarak, yeni seçilecek turizmci milletvekillerine bu konu başlıklarını hatırlamak istediğini belirtti.

İşte Recep Yavuz’un, turizmci milletvekili adaylarına çağrısı ve 14 Mayıs Seçimleri sonrasında üzerinde çalışılmasını talep ettiği konu başlıkları:

TURİZMCİ MİLLETVEKİLİ ADAYLARA ÇAĞRIMDIR

12 gün sonra yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri bizim kadar, Dünya kamuoyunun da gündeminde…

Özellikle Türkiye’ye yüzbinler, hatta milyonlarca vatandaşını gönderen ülkeler seçimlerin sonucu kadar, seçim öncesi ve sonrası gidişatı dikkatle izleyeceklerdir.

Barış ve huzur ortamında gerçekleşecek seçimler, pandemi ertesi yükselişe geçen turizm sektörüne önemli bir ivme kazandıracaktır.

ANTALYA YURT DIŞINDAKİ MİLYONLARIN MERCEĞİNDE OLACAK

Turist, haliyle tatili düşündüğü şehir üzerinden seçimleri okuyacaktır. Bu bağlamda Antalya seçim sürecinde yurt dışındaki milyonların merceğinde olacaktır.

***

Seçime katılan siyasi partiler Antalya’da turizmcileri milletvekilliğine aday göstererek, hatta liste başına çekerek; turizme verdikleri önemi göstermeye çalıştılar.

Öyle ki bu seçimlerde sanırım en az 3 milletvekili parlamentoya girerek Antalya turizmini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edecekler.    14 Mayıs sonrası turizm

Kısa ve uzun vadede Turizmin Başkenti Antalya’nın konularının ülke gündemine taşınarak, değerlendirilerek; sağlıklı ve sürdürülebilir bir hale evrilmesi sanırım milletvekili adaylarının da gündemindedir.

Turizmci vekillerin bir an ön önce çözüme kavuşturulması gereken Antalya gündemindeki en önemli turizm konularını programlarına almalarına diliyor ve bu konuları özetleyerek milletvekili adaylarına tekrar hatırlatmak istiyorum.

Tabi ki en az 50 yan sektörü besleyen turizmin yüzlerce, hatta binlerce konusu var. Ama hepsini listelemek mümkün değil, bu yüzden birçoğunu ana başlıklar altında değerlendirdim.

Bu üst başlıkların altında kapsamlı ve geniş bir yelpazenin detayları gizli, dolayısı ile bu başlıkların her biri kendi içinde detaylandırılmalıdır.

Zira yıllardır konuşup tartıştığımız EXPO Alanı, Kaleiçi ve benzeri onlarca konu hala irdelenmeye ve çözüme kavuşturulmayı beklemektedir.

1. TURİZM YÖNETİŞİMİ

Her yıl milyonlarca kişinin ağırlandığı ve yüzbinlerce çalışanı olan dev bir sektör olan turizmin konularının ortak bir sorumluluk anlayışı ile geniş ve bütün birimleri kapsayan samimiyetle değerlendirilerek kalıcı ve sürekli bir işleyişe kavuşturulması sektörün ömrünü uzatacak en önemli hamledir.

Topyekün hareket halindeki sektörün her biriminin zincirin bir halkası olduğu unutulmamalı ve tüm turizm paydaşlarının birbirinin konularına duyarlı olmaları gerekmektedir.

Ne mi demek istiyorum?

Örneğin; turistleri taşıyan ölümlü bir trafik kazasının etkileri sadece grubu taşıyan şirketi etkilemez. Ya da bir otelde sahte alkolden ölen turistler sadece otelin değil, tüm turizmin olumsuz etkilenmesine yol açar.

Turizmin birimleri birbirine daha duyarlı, çözüme yönelik bakış açısı ile kenetlenmelidir. Bunun da geniş bir şemsiye altında toplanarak ortak bir merkezden yönetilmesi gerekir.

2. TURİZM ÇALIŞANLARININ KOŞULLARININ CAZİP HALE GETİRİLMESİ

Sektörün, pandemiden beri en önemli sorunu hiç şüphesiz çalışanların sektörden uzaklaşması ve geri dönmemeleridir.

Bunun yanı sıra genç nesil turizme, hatta mevsimlik hizmet sektörüne sıcak bakmamaktadırlar.

Turist sayısı sürekli artarken, turizm çalışanı sayısının düşmesinin yaratacağı sorunu tahmin edebiliriz: Bizi diğer bütün turizm ülkelerinin önüne çıkaran turizm hizmet kalitemizin düşmesi ve mutsuz turist yaratılması bu durumda kaçınılmaz olur.

Sektörde çalışmanın ekonomik ve sosyal anlamda cazip bir hale getirilmesi bir an önce gerçekleşmezse Turizm Fakültelerinde okuyan gençlerimiz bile turizmden uzaklaşacaklardır.

3. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE BİRLİKTE ÇALIŞILMASI

Sektör içinde birçok Sivil Toplum Örgütü (STK) gönüllü olarak ve fedakarca sorunlara çözüm bulmak için elinden geldiğince katkı sağlamaya çalışırken, çoğu ne duyuluyor, ne de dikkate alınıyor.

Görüşüne baş vurulan birkaçı dışında sivil toplum örgütleri yok hükmünde bir muameleyle karşı karşıya. Oysa hepsinin amacı daha iyi, daha sağlıklı bir turizmi konuşa konuşa, tartışa tartışa uzun ve kalıcı kılınacak bir yapıya kavuşturmak.

Birinci maddedeki; yönetişim kapsamında bütün turizm sivil toplum örgütleri ortak bir çatı altında sahiplenilmeli ve özenle yaşatılmalıdır. Bugün durum maalesef tam tersine dönmüş sadece bir – iki STK ile süreçler yönetilir olmuştur. Bunun yanı sıra turizm STK’larının birbirleri ile uyum içinde olmasını sağlamak gerekir.

Maalesef hala birbirine küs, görüşmeyen, konuşmayan turizm STK’larımız var.

Sektördeki birçok konu da bu başlık altında değerlendirilmelidir. Otobüs şoförlerinin sorunlarından, animatörlere, rehberlerden, garsonlara, esnaf sorunlarından, havalimanı güvenlik görevlilerine birçok konu bu başlık altında ele alınmalıdır, zira hemen hepsinin kendi STK’ları mevcut.

4. HER ŞEY DAHİL

30 yıldır sürekli konuştuğumuz ve bir arpa boyu yol almadığımız “Her Şey Dahil” konusu, turist arttıkça başa bela olacaktır.

Dünyanın en güçlü “Her Şey Dahil” destinasyonu olan Antalya’nın bu konuyu artık kalıcı ve tartışılmayacak bir hale revize etmesi herkes tarafından dillendirilmektedir.

Tabii ki “Ortadan kalksın!” diyen yok ancak turistin şehir dışına yönlendirileceği, şehri, ülkeyi tanımasına olanak sağlayacağı şekilde oluşturulması hem otelin hem turistin hem şehrin kısaca herkesin yararınadır.

Ortada kimsenin yadsımadığı bu gerçek dururken, hiçbir şey yapmamak ve bu devasa sorunu sürekli halının altına süpürmek, gelecek yıllarda içinden çıkılması güç bir hale getirecektir.

5. TURİZM İSTATİSTİKLERİNİN PERİYODİK OLARAK KAMUOYU İLE PAYLAŞILMASI

İstatistikler karne vazifesi görür. Biz turizmciler bu karneye bakarak kendimizi ölçeriz. Ayrıca nerede artışlar, nerede düşüşler olduğunun üzerinde yapılacak sağlıklı analizlerle yönümüzü belirleriz.

Turist sayılarından, turizm gelirlerine, ören yeri ziyaretlerinden, turizm işletmelerine kadar tüm veriler gelecek yıllara önemli kaynak teşkil eder. Bunların büyük çoğunluğu Kültür ve Turizm Bakanlığı sayfasında yer almakla birlikte, geliştirilerek zamanında kamuoyuna sunulması, özellikle turizmcilerin bu verileri göre pozisyon alması önemli bir katkı olacaktır.

6. KONAKLAMA VERGİSİ

2023 yılından itibaren Konaklama Vergisi otellerin cirosundan alınarak TGA bütçesine dahil edilmektedir. Oteller bunu fiyatlarına yansıtarak karşılamaya çalışmaktadırlar.

Oysa bu vergi tüm dünyada olduğu gibi turistlerden talep edilerek elde edilen kaynak, belediyeler ve yerel yönetimlerin kullanımına sunulmalıdır.

Türkiye’ye turist gönderen hemen hemen bütün ülkelerde Konaklama Vergisi vardır ve konaklayandan tahsil edilir. Bu yöntem her turistin aşına olduğu bir konudur. Bir an önce bunun yeniden düzenlenmesi ve işleyiş ile kaynak kullanımı kalıcı ve sağlıklı bir şekle kavuşturulmalıdır.

Bugünkü durumdan memnun olan tek bir otelci ve acentacı, hatta turizmci olduğunu düşünmüyorum.

7. YATAK ARTIŞININ DİZGİNLENMESİ

Antalya, Türkiye’nin en çok yatak kapasitesine sahip olan şehri. Aynı zamanda dünyanın da en önemlilerinden biri. Bugün itibarı ile 700 bine yaklaşan yatak kapasitesi artık iyice kontrolden çıkmış durumda.

Bunun krizli yıllarda ne gibi sonuçlar doğurduğunu hepimiz gördük, turizm bölgelerinin terk edilmiş beton yığınlarına döndüğünü pandemi sürecinde yaşadık.

Turist arttıkça yatak artırıp, yatak arttıkça, turist sayısı hedefini büyüten obez bir bakış açısına esir oldu Antalya…

Bir günde 700 bin turisti yatıracak dünyanın en yoğun yatak kapasitesine sahibiz. Bu da yılda 20 milyon turisti ağırlayabilecek bir kapasite… Şehir nüfusunun beşte biri… Artık bir müddet durmak, beklemek olan ile yaşamak gerekir. Yoksa sürekli otel doluluk problemleri yaşayacağız.

8. SEZONU 12 AYA YAYMAK

Bunu ilk benden duymadığınızı biliyorum. Ama şunu benden duymuş olabilirsiniz:

“Turizm hiçbir zaman, hiçbir yerde 12 ay aynı yoğunlukta olmaz, biz sahil destinasyonuyuz ve bize 9 ay yeter. Kalan 3 ay tadilat, revize ve personelin ücreti ödenerek dinlendirilmesi olmalıdır.”

Yatak kapasitesini artırmak yerine turizm sezonunu biraz bahar aylarına yayarak çok daha doğru bir yolu tercih etmiş olacağımızı üstüne basarak söyleyebilirim.

Hayal kurmadan, popülist söylemlerden kaçınarak, gerçeklerden yola çıkarak12 aya değil, 9 aya yayalım bu turizme bakış açısını değiştirecek ve ömrünü uzatacaktır.

9. KÜLTÜREL DEĞERLERİN ÖN PLANA ÇIKARILMASINA YÖNELİK PROJELER

Turistin arttığı oranda ören yeri ziyaretlerimizin artmadığını biliyoruz. Zira, onları ön plana çıkaracak devrim niteliğinde hamleler yok ve yapılan bazıları da kısa ömürlü oldu.

Havalimanından dönüş yapan turistlere “Hangi ören yerini ziyaret ettiniz?” diye bir istatistik yapmayı ben istemezdim açıkçası. Yüzde 10’u bulmayacaktır. Oysa Antalya, bırakın yüzlerce ören yerine sahip olmayı, Karain, Noel Baba Kilisesi, Alanya Kalesi, Kekova, Termessos, Likya Şehirleri, Perge, Aspendos ve Yivli Minare gibi UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde olan, dünyaca bilinen 9 nadide ve özel tarihi değere sahip.

Bu bağlamda 9 ören yeri ile Dünya’da UNESCO bekleme listesinde en çok ören yeri olan şehir aynı zamanda. Bunları ön plana çıkaracak projelere acil ihtiyaç var.

Bunun yanı sıra her turistik bölgede onlarca tarihi değerimiz var. Koskoca Girit Adası sadece Heraklion ile 50 yıldır turizm yapıyor ve hemen her Girit turisti Heraklion’a gidiyor.

Önce bakış açımızı, ardından yöntemlerimizi değiştirmeliyiz, bu şekilde devam ederse değişen bir şey olmayacaktır.

Müzelerimizi ve ören yerlerimizi soğuk mermer taşı koleksiyonu görüntüsünden bir an önce kurtarmalıyız.

10. ÇEVRE VE DOĞA

Turizmin doğa ve çevre ile bütünleşerek önemli bir ürün haline geldiğini sanırım herkes biliyordur. Turistlerde özellikle pandemi ertesinde bu bilinç daha da perçinlendi.

Doğaya saygı duymayan, hoyrat davranan hiçbir turizm destinasyonunun ömrü uzun olmayacak.

Bu bağlamda mermer ocaklarından, tabiat içinde ağaçların kesilerek oluşturulan ve tamamen ticari hırsa saplanmış bakış açısının eseri olan ticari işletmeler; günü kurtarmaktan öteye gidemediği gibi ülke turizmine uzun vadede tamiri mümkün olmayan hasarlar verecektir.      14 Mayıs sonrası turizm

Denizi, ormanı ve doğayı koruyamazsak turizmi yaşatmamız mümkün değildir.

SONUÇ OLARAK…

Barış ve dostluk ortamı içinde geçireceğimiz bir seçim yaşamamız dileği ile, turizmci vekillerimizin Antalya’nın gerçeklerini kişi, kurum ayırımı gözetmeksizin Türkiye gündemine taşımalarını ve seçildikten sonra onları meclise taşıyan turizmi ve turizmcileri unutmamalarını ümit ediyorum.  14 Mayıs sonrası turizm

Exit mobile version