Last Updated on 10 Mayıs 2023 by Turizm Günlüğü
Asya ve Avrupa arasında bir köprü görevi gören İstanbul, seyahat severlere zengin fırsatlar sunan renkli bir şehir. Güçlü tarihi mirasıyla dünyaca tanınan bu şehirde tarihi ve modern yan yana yaşıyor. Her ne kadar da eşdeğerleri gibi simge bir yapıya sahip olmasa da İstanbul’da mutlaka görmeniz gereken 3 eseri sizler için derledik.
Ayasofya Camisi
İstanbul’un zengin mirasını deneyimlemek için dini inancın bir tezahürü olan ve dünyanın en büyük mimari harikaları arasında yer alan Ayasofya’dan daha iyi bir yer olamaz.
6. yüzyılda, Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde katedral olarak inşa edilen ve eskiden Kutsal Bilgelik Mabedi olarak adlandırılan bu görkemli yapı, Bizans mimarisinin mükemmel bir örneği. Ayasofya Osmanlı döneminde camiye, sonra 1935’de müzeye ve 2020’de yeniden camiye dönüştürüldü.
İçerisinde devasa kubbesine, altından mozaiklerine ve de sayısı 140’ı bulan, Mısır, Efes ve diğer birçok yerden getirilen yekpare mermer sütunlarına hayran kalmamak elde değil.
Ayasofya Camisi, İstanbul’u her sene ziyaret eden milyonlarca turist için olmazsa olmaz bir durak.
Arkeoloji Müzeleri
Sadece birkaç yüz metre uzakta şehrin en önemli tarihi komplekslerinden olan Arkeoloji Müzeleri yer alıyor.
3 ana galeriye ayrılan müze, dünya tarihindeki neredeyse her dönemi, kültürü ve medeniyeti yansıtan 500 kadar sergiye ev sahipliği yapıyor.
Arkeoloji bölümünde Helenistik dönem ve Antik Roma’dan kalan birçok arkeolojik eser yer alıyor. İşte tam burada kaçırılmaması gereken bir eser var: İskender Lahdi.
Müze Müdürü Rahmi Asal, “Lahitin adı İskender Lahdi, adını sol başta görülen Büyük İskender’in kabartmasından alıyor. Bana göre dünyanın en önemli ve sanatsal değeri en yüksek lahdiyle karşı karşıyayız.” şeklinde konuşuyor.
Lahitler, heykeller, mumyalar, kil tabletler, hepsi bir arada. Ve bazıları insanlık tarihinin önemli dönüm noktaları arasında.
Atatürk Kültür Merkezi
İstanbul aynı zamanda Doğu ile Batı ve eskiyle yeni arasında da köprü kuran bir kültür merkezi. Ama bir yer var ki kültür severleri, diğerlerinden de çok, tek bir çatı altında topluyor: Atatürk Kültür Merkezi (AKM).
60’larda kültürel hayatın bir klasiği olan merkez, 70’lerde çıkan bir yangında harap oldu. Fakat 2021’de bir anka kuşu misali küllerinden doğdu.
Remzi Buharalı’nın Sanat Yönetmenliğini yaptığı AKM, her gün çeşitli sanat performanslarına ev sahipliği yapıyor.
Buharalı, “İstanbul gibi bir megapolde, uluslararası alanda izleyebileceğiniz olağanüstü gösterilerin, temsillerin, konserlerin hepsi bu merkezde izlenebiliyor” diyor.
Opera salonu, tiyatrosu, sanat galerisi, çok amaçlı salonları ve tesisleriyle burası herkese rutinden kaçmak için bir fırsat sunuyor.
Sanat direktörüne göre, AKM İstanbul’da insanların günlük koşuşturmaları, telaşları, yorgunluklarının ardından kendilerini kültür-sanatla dinlendirebilecekleri bir alan.
Kaynak: Euronews